Diyanet İşleri Başkanlığı, Müslümanların her hafta bir araya gelerek ibadet ettiği ve birlik beraberliğin en güzel örneğini yaşadığı Cuma gününde okunacak hutbeyi yayınladı. 8 Kasım Cuma Hutbesi’nde toplumda bilinç oluşturacak, önemli mesajlar ve dini bilgiler yer alıyor. Müminler, bu hutbeyle hem dini konularda bilgilendiriliyor hem de unutulan değerleri yeniden hatırlıyor.

Prof. Dr. Arif Verimli Müge Anlı'nın programından neden ayrıldı? Arif Verimli ne dedi? Prof. Dr. Arif Verimli Müge Anlı'nın programından neden ayrıldı? Arif Verimli ne dedi?

8 Kasım Cuma Hutbesi Tam Metni

Her Cuma günü olduğu gibi bu hafta da müminleri camilerde bir araya getiren hutbe, dinî öğretilerin toplumda bilinçle yaşanması için rehberlik ediyor. Cuma Hutbesi’nde bu hafta öne çıkan konular ve verilen mesajlar hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın belirlediği tam metni aşağıda bulabilirsiniz.

Cuma Namazı ve Hutbenin Önemi Cuma namazı, müminleri bir araya getirerek kardeşlik bağlarını güçlendirirken, hutbede verilen mesajlar da toplumsal birlik ve beraberlik ruhunu pekiştiriyor. Cuma hutbesi, Müslümanların dini bilgiler konusunda farkındalık kazanmasını sağlarken, aynı zamanda İslam’ın güncel meseleler ışığında öğüt ve rehberlik sağladığı bir platform oluyor.

8 Kasım Cuma Hutbesi tam metni

MERHAMET EDEN MERHAMET BULUR
Muhterem Müslümanlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s) çocukları çok severdi. Bir defasında sahabeyle birlikte otururken yanlarına torunu Hz. Hasan geldi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) hemen onu kucağına aldı, bağrına bastı ve öptü. Peygamberimizin bu halini gören bir kişi, “Benim on tane çocuğum var, ben onlardan hiç birini öpmedim.” dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyurdu: مَنْ لاَ يَرْحَمُ لاَ يُرْحَمُ “Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz.”
Aziz Müminler!

Yüce Allah’ın insanın fıtratına yerleştirdiği müstesna duygulardan biri de merhamettir. Merhamet; Cenâb-ı Hakk’ın Rahmân ve Rahîm isimlerinin gönüllerdeki tecellisidir. Merhamet; sıradan bir acıma duygusu değil, merhem olmaktır yaralı gönüllere, dokunabilmektir mahzun yüreklere. Merhamet; “Bana ne!” duyarsızlığı değil, “Bana düşen ne?” hassasiyeti göstermektir her şeye ve herkese. Merhamet, sadece insanların maddi sıkıntılarını gidermek değil, ilim ve hikmetle buluşturmaktır zihinleri, şefkat ve muhabbetle doldurmaktır kalpleri. Merhamet; sadece kötülüğe karşı olmak değil, iyilikle buluşturmaktır bütün insanları, ilgi ve sevgiyle yeşertmektir bütün umutları.

Kıymetli Müslümanlar!

Mümin, her şeyden önce kendisine, ailesine, çevresine ve tüm mahlûkata merhamet etmelidir. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: اِرْحَمُوا مَنْ فِى الأَرْضِ يَرْحَمْكُمْ مَنْ فِى السَّمَاءِ “Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” Ancak, ne acıdır ki şiddet sarmalının her tarafı kapladığı, merhametsizliğin oldukça yaygınlaştığı günlerden geçiyoruz. Nice insan, kin, nefret ve öfkesinin esiri olmuş, merhamet duygusunu kaybetmiş durumda. Bu sebeple de her geçen gün toplumumuzda, nice yuvalar dağılmakta, sudan bahanelerle nice canlar hayattan koparılmaktadır. Oysaki inananlar; sabrı ve takvayı kuşanırlar, iman ve güzel ahlakla bezenmiş bir ömür sürerlerse toplumda merhameti hâkim kılarlar. Rabbimizin, af ve mağfiretine sığınırlar, günahlarına bir daha dönmemek üzere tövbe ederlerse ilâhî rahmete ulaşırlar.

Değerli Müminler!

Bizler, rahmet elçisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ümmetiyiz. Merhameti kendisine rehber edinen bir medeniyetin temsilcileriyiz. Bize düşen; anne babamıza “Öf!” bile dememek, onların üzerine rahmet kanatlarımızı germektir. Eşimize sevgi ve muhabbetle, çocuklarımıza ilgi ve şefkatle muamele etmektir. Akraba ve komşularımızla iyi ilişkiler kurmak, güven ve huzurun teminatı olmaktır. Mesleğimiz ve işimiz gereği hizmet sunduğumuz veya hizmet aldığımız herkese karşı saygı ve nezaketle davranmak, birbirimize yardımcı olma noktasında gayret göstermektir. Kin ve nefreti kalbimizden söküp atmak, gönüllerimizi ilâhî rahmet ve nebevî merhametle donatmaktır. Kardeşliğimizi merhametle güçlendirmek, birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştirmektir. Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin geniş olmasına umut bağlayarak haramlara yeltenmemek, kul ve kamu hakkını ihlal etmemektir. Yüce Rabbimizin şu ayetlerini asla unutmamaktır: نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ “Resûlüm! Kullarıma, benim, çok bağışlayan ve çok esirgeyen olduğumu haber ver.” وَاَنَّ عَذَاب۪ي هُوَ الْعَذَابُ الْاَل۪يمُ “Azabımın da çok elem verici olduğunu bildir.”

Hutbemi Kur’an-ı Kerim’de yer alan şu dua ile bitiriyorum: “…Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Merhamet edenlerin en hayırlısı Sensin.”