Çorum Kaleli Vakfı ile Hitit Üniversitesi HİSAM işbirliği çerçevesinde “Dijital Çağın Bağımlılığı: Ailede Ebeveyn-Çocuk İlişkisi ve İnternetin Etkileri” konulu panel vakıf konferans salonunda canlı yayınla gerçekleştirildi.
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Coştu moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele, Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nevzat Gencer ve İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Macid Yılmaz panelist olarak katıldı.
Hitit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nevzat Gencer, “Dijital Çağda Dengeyi Bulmak: Sosyal Medya ve Bağımlılık” konulu bir sunum yaptı.
Gencer, konuşmasında şunları söyledi:
“Sosyal medya; internet üzerinden insanların duygu, düşünce ve anılarını görsel ya da işitsel olarak global bir ağda paylaşabildiği sanal bir dünyadır. Bağımlılık türleri temelde madde bağımlılığı (alkol, tütün, kenevir v.b.) ve davranışsal bağımlılık (alışveriş bağımlılığı, sosyal medya ve akıllı telefon bağımlılığı, oyun bağımlılığı, kumar bağımlılığı, internet bağımlılığı v.b.) olmak üzere iki türü vardır.
Bağımlı bireylerin genel olarak psikolojik özellikleri şöyledir: gerçeklerden kaçma, ilişkilerde uyumsuzluk, iletişim problemleri, duygularda dengesizlik, iradenin zayıflaması, iç disiplin kaybı, öfke, kabalık ve düşmanlık, dürtü kontrolünde güçlük, düşüncelerinde saplantı, çabuk etkilenme, kendi hayatı hakkında eleştirel düşünmeden yoksun olma, ilgi kaybı, hafıza sorunları, çevresinin kendisini anlamadığını düşünme ve kısıtlanma duygusu, tekrarlanan boş vaatlerde bulunma, olumsuz sosyal çevre ve ilişkilere girme olarak sayabiliriz. Bağımlılıkla mücadeledeki tedavi yaklaşımlarını tıbbi destek, psikolojik destek ve sosyal destek olarak belirtebiliriz.
Sosyal medya bağımlılığı belirtileri nelerdir? Canınız sıkıldığında aklınıza ilk gelen sosyal medya kullanmaksa, gerçek arkadaşlarınızın yerini sanal arkadaşlar ve takipçiler aldıysa, günlük yaşantıda sorumluluklarınızı yerine getirmede aksaklıklar yaşıyorsanız, sürekli paylaşım yapma ihtiyacı duyuyorsanız, onunla fazla zaman geçirme, ulaşamadığı zaman krize girme, yoksunluk belirtileri, boşa çıkan bırakma deneyimleri, gittikçe daha uzun süre kullanma, aşırı kullanma, aşırı zihinsel uğraş olarak sıralayabiliriz.
Sosyal medya bağımlılığından kurtulmak için pratik çözüm öneri başlıklarını şöyle sıralayabiliriz: Farkındalık yaratın, kullanma süresini sınırlayın, bildirimleri kapatın, telefonu başka bir odaya bırakın, sosyal medya kullanımını amaçlandırın, alternatif hobi veya aktivitelere yönelin, dijital detoks yapın, uygulama kısıtlamaları kullanın, gerçek bağlantılara odaklanın, kendinize sağlıklı alışkanlıklar kazandırın, zihinsel ve fiziksel sağlık için rutinler oluşturun.”
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Macid Yılmaz ise; “Modernite Karşısında Değişen Aileler” konu başlığı altında bir sunum yaptı.
Yılmaz, sunusunda şu konulara değindi:
“Modern aileler, çocuklarına değerler öğretirken bir dizi zorlukla karşılaşmaktadır. Bu zorluklar, toplumsal değişimlerle, teknolojik gelişmelerle, kültürel farklılıklarla ve aile dinamiklerindeki dönüşümle şekillenmektedir. İşte bu zorluklardan bazıları:
1. Teknolojinin ve Dijital Dünyanın Etkisi
Modern aileler, çocuklarının dijital medya ve sosyal medyada geçirdiği zamanın giderek arttığını gözlemlemektedir. Çocuklar, internet üzerinden farklı kültürlerden gelen, bazen değerlerle çelişen içeriklere kolayca erişebiliyorlar. Bu, ebeveynlerin değerler konusunda net bir tutum sergilemesini zorlaştırabilir. Ayrıca, sosyal medyanın getirdiği etkileşim, çocuklarda yüzeysel ve hızlı bir değer anlayışı geliştirmelerine yol açabilir.
2. Toplumsal Değişim ve Kültürel Çeşitlilik
Modern toplumlar giderek daha çeşitlenmiş hale geliyor. Farklı kültürlerden gelen insanlarla etkileşim, bazen ailelerin kendi değer sistemlerini çocuklarına aktarmasında zorluk yaratabilir. Aileler, farklı kültürel normlarla karşılaştıkça, çocuklarına hangi değerlerin önemli olduğu konusunda kararsız kalabilirler. Bu durum, özellikle göçmen ailelerde ve çok kültürlü toplumlarda daha belirgin bir şekilde yaşanabilir.
3. Ebeveynlerin Zaman ve Enerji Yetersizliği
Günümüz ailelerinde ebeveynler, iş ve kişisel yaşam arasında denge kurmaya çalışırken, çocuklarına değerler öğretme konusunda yeterli zamanı bulmakta zorlanabiliyorlar. Hem anne hem de baba çalışıyorsa, aile içindeki iletişim ve etkileşim zamanları kısıtlanabilir. Çocuklar, ebeveynlerinden örnek alarak değerler öğrenirken, onlarla geçirilen nitelikli zaman azalabilir.
4. Tüketimcilik ve Reklamlar
Modern toplumda tüketim kültürü oldukça yaygınlaşmıştır. Çocuklar, televizyon, internet ve sosyal medya gibi mecralar aracılığıyla sürekli olarak reklamlarla karşı karşıya kalırlar. Bu reklamlar, materyalist değerleri teşvik eder ve çocukların ihtiyaçları ile isteklerini karıştırmalarına yol açabilir. Aileler, çocuklarına manevi değerleri öğretmeye çalışırken, onları bu tür dışsal baskılardan korumakta zorlanabilirler.
5. Aile Yapısındaki Değişim
Nükleer aile yapısının giderek daha az yaygın hale gelmesi, aile içindeki değerlerin aktarımını zorlaştırabilir. Çiftlerin boşanması, tek ebeveynli ailelerin artması ve aile üyeleri arasındaki bağların zayıflaması gibi durumlar, çocuklara yönelik değerler öğretimini etkileyebilir. Aile içindeki bu değişim, çocukların değerler konusunda tutarsız veya karmaşık bir anlayış geliştirmelerine yol açabilir.
6. Ebeveynlik Farklılıkları
Aile içindeki ebeveynler arasındaki tutum ve değer farklılıkları, çocukların eğitiminde kafa karışıklığı yaratabilir. Özellikle boşanmış veya ayrı yaşayan ebeveynlerde, her iki taraftan da farklı değerlerin çocuklara aktarılması söz konusu olabilir. Bu, çocuğun değerler konusunda belirsizlik yaşamasına sebep olabilir.
7. Eğitim Sistemi ve Okulun Rolü
Okullarda verilen değerler eğitimi, çoğu zaman ailelerin öğrettikleriyle paralel olmayabilir. Eğitim sistemi genellikle toplumsal değerleri öğretiyor olsa da, her ailedeki özel değerler farklı olabilir. Aileler, okulda öğretilen değerlerin çocuklarına nasıl etki edeceğini kontrol edemeyebilirler. Ayrıca, okulların zaman zaman değerler eğitiminin önemini göz ardı etmesi de ailelerin bu konuda daha fazla sorumluluk almasına yol açabilir.
8. Bireyselleşme ve Bağımsızlık
Modern toplumlarda bireyselleşme önemli bir değer haline gelmiştir. Bu, özellikle genç nesillerin, ailelerinin değerlerini sorgulamaları ve kendi değer sistemlerini oluşturma arayışına girmeleri anlamına gelir. Aileler, çocuklarını daha özgür düşünmeye teşvik etse de, bunun bazen aile değerleriyle çatışma yaratabileceği bir gerçektir.
Ailelerdeki maneviyat krizleri
Ailelerdeki maneviyat krizleri, genellikle bireylerin ya da aile birliğinin manevi değerler, inançlar ve spiritüel yaşamla ilgili yaşadığı çatışmalar, eksiklikler veya belirsizlikler olarak tanımlanabilir. Bu krizler, aile üyelerinin bireysel ve kolektif olarak manevi boşluklar hissetmesi, inançlarında zayıflama veya içsel huzursuzluk yaşamaları sonucunda ortaya çıkabilir. Aşağıda ailelerdeki maneviyat krizlerinin çeşitli yönleri ve sebepleri yer almaktadır:
Günümüzde bireylerin dini veya manevi inançlarındaki zayıflama, özellikle genç nesiller arasında yaygın bir sorundur. Bu inançsızlık, ailelerin manevi temellerinde derin çatlaklar yaratabilir. Ebeveynler, çocuklarına kendi inançlarını aktarmakta zorlanırken, çocuklar da ailelerinin değer sistemini sorgulamaya başlarlar. Bu tür bir kriz, aile üyeleri arasında manevi bir kopukluk, bir kimlik bunalımı yaratabilir.
Panelin kapanış konuşmasını yapan İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Moderatör Prof. Dr. Yakup Coştu yaptı. Coştu ise şu şekilde konuşmasını özetledi:
“İnternetin insanların hayatını kolaylaştırıcı boyutu olduğu gibi bunun yanında insanın psikolojisine, fizyolojisine bir takım yan etkileri risk olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyamız hızla gelişmekte ve dönüşmektedir. Doğal olarak bu dönüşümün farkına varmalıyız. Aileler, sosyal medya kullanan çocuklar ve gençlerle iletişim kurarken, yasakçı ve zorbacı davranışlar yerine empati yoluyla, iletişim ve etkileşim ile hareket ederek bu risklerin önüne geçebilir. Çocuklara örnek olacaksak, bu mecrada onları yalnız başına bırakmak yerine onlarla bir arada hareket ederek bu hayatı beraber yaşamalı ve bu süreç içerisinde karşılaştığımız risklere, avantajlara, sorunlara birlikte çözüm üretmeliyiz.”
Kaleli Vakfı Müdürü İsmail Tuncel, programa katkılarından dolayı katılımcı panelistlere ve davete icabet eden misafirlere teşekkür etti.