Muzaffer Dursun, Alaca'da çeşitli zamanlarda yardımsever esnaflar ve esnaf odasının desteği ile yapılan ikramlarından biri olan Ahilik geleneğinin "Semaverde Çay ve Muhabbet" etkinliği ile devam ettirilmeye çalışıldığını ifade etti. 

Etkinliğe katılan maddi-manevi desteği olan tüm Ahi Erenlerine teşekkür eden Muzaffer Dursun, bu etkinliklerin amacının ahilik kültürünü yaşatarak devam etmesini sağlamak, birlik ve beraberliği daim kılmak amacıyla yapıldığını belirtti.

AHİLİK NEDİR

Ahilik: Kardeşliğin, cömertliğin, yiğitliğin, fedakârlığın, doğruluğun,  kalitenin, üretimin, ahlakın, sanatın, aklın ve bilimin esas alındığı sistemdir. Ahilik Teşkilatı, Ahi Evran tarafından Selçuklu Devleti zamanında kurulmuş esnaf ve dayanışma teşkilatıdır. 
Ahi teşkilatının amacı Göçebe Türkmenlerin İslamlaşma sürecini hızlandırmak, Anadolu'yu Türk yurdu haline getirmek, şehirlerde yaşayan Rum ve Ermeni tacirleriyle rekabet edebilmek amacıyla ve Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesiyle Ahi Teşkilâtı Anadolu'da kuruldu. 

Ahilik teşkilatı, Türk dilinin ve kültürünün koruyucusu olmuştur. Anadolu'daki diğer dillere, özellikle Arap, Acem, Bizans kültürlerine karşı Türk kültürünü koruyup, Türkçe konuşan ve Türkçe yazan ozanları ve düşünürleri bir şemsiye altında toplayan Ahi teşkilatı olmuştur.

Alaca’ya yatarımlar için 54 milyon ödenek ayrıldı Alaca’ya yatarımlar için 54 milyon ödenek ayrıldı

Hoca Ahmet Yesevi’den başlayarak büyük Türk düşünür ve gönül adamları Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran, Aşık Paşa, Gülşehri, Hacı Bayram Veli ve daha niceleri hem İslamiyet’i, hem de milli özelliklerimizi ve değerlerimizi Türkçe ile anlattılar, yazdılar ve yayınladılar. Osmanlı Devleti’nin Türkçeyi devletin resmi dili kabul etmesi, bu dilin cihanda konuşulan bir dil haline gelmesinde, Ahilerin büyük katkısı olmuştur.

AHİLİĞİN 7 KURALI

Üye olmak isteyenlerden yedi kuralı bilmesi ve yedi güzel hareketi öğrenip uygulaması beklenmektedir:
Cimriliği bırakıp lütuf sahibi olmak.
Zulüm etmeyip sıcaklık ve yumuşak başlılıkla davranmak.
Hırstan uzaklaşıp kanaatkâr ve razı olmak.
Tokluk ve lezzet kapısını nefsin isteklerine kapatmak.
Halktan yana değil Hak'tan yana olmak.
Marifet sahibi olmak.”