İnci Çayırlı hocamızı dinledikten sonra telefonum sessizde olduğu için dersten çıkınca Ömer Derindere ağabeyin aradığını gördüm. Hemen aradım.
Ömer ağabey, “Van Ahmet (Ben Osmancık’ta Ahmet’im) Mahmut Karslı’yı hatırlar mısın” dedi? “Evet Ömer ağabey Mahmut ağabeyi Osmancık’ta çocukken bir kaç defa görmüştüm” dedim. “Al o zaman telefonu, Mahmut abinle görüş” dedi.
“Merhaba Mahmut ağabey, nasılsın? “dedim.
Mahmut ağabey “Ahmet bey, ben Feneryolu’nda yaşıyorum. Ara sıra Selamiçeşme Özgürlük parkında yürüyüş yapıyorum” dedi.
“Mahmut ağabey ben de Göztepe’de yaşıyorum. Haftanın her günü Özgürlük parkında sarı kırmızılı eşofmanla yürüyüş yapan bir garip ademim” dedim.
Mahmut ağabey, “ben o adamla her sabah selamlaşıyoruz” dedi. “Hayret” diyerek şaşırdı. “Demek ki, her gün selamlaştığımız halde birbirimizi tanıyamamışız” dedi.
Sonra Feneryolu Dünya Göz’ün karşısında kızım Simten’in eczanesi var” dedim.
“Bir dakika Ahmet bey, ben o eczanenin açılışında bir adama “Ben de şu bitişik apartmanda oturuyorum, komşuluk hakkı var, insan açılışta bize de bir davetiye
verirdi” dedim. Mahmut ağabey o konuştuğun adam senden özür dileyerek seni açılışa davet etmedi mi?” O konuştuğun adam da bendim Mahmut ağabey” dedim.
Sanırım böylesi ilginç bir olay az yaşanmıştır bu alemde.
Hemen Mahmut ağabeyle telefonlarımızı alarak eczanede görüşmek üzere anlaştık.
Konuşmalarımızı dinleyen rahmetli Ömer ağabey, “Pes ulan ikinize de” diyerek bizlere sitem etmişti.
Aynı yıllarda Çorum’da, Çorum lisesinden tanıdığım bir arkadaşımla karşılaştık.
Bana “Mehmet’ciğim sen duyduğuma göre İstanbul’da ÇEKVA (Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı) yönetim kurulunda imişsin. “Evet” dedim. “Benim üniversitede okuyan oğluma Çekva’dan veya Ömer Derindere’den burs ayarlayabilir misin?” dedi.
Ben de “Oğlunun başvurusuna beni referans olarak” yazabilirsin” dedim.
Gerekli bilgileri verdim. Çok memnun oldu arkadaşım.
O yaz eşimin memleketi Urfa’ya gitmiştik. Urfa’da Harran ovasında bir akrabamızın
Pamuk tarlasında muazzam bir makinayla (500 milyarlık makine) pamuk hasadı yapıyoruz. Makinada 29 tane pamuk toplayan bir mekanizma var. Pamukları ayrı, sapları ayrı hazneye boşaltıyor. Ben de o devasa makinayı kullanıyordum.
Cep telefonum çaldı. Baktım Ömer Derindere ağabey arıyor.
Hemen makinadan inerek pamuk tarlasına daldım.
Ömer ağabey merhaba ben neredeyim biliyor musun?” dedim. Neredesin Ahmet? dedi. “Ömer ağabey şu anda Urfa’da Harran ovasında pamuk hasadı yapıyoruz” dedim. “Ahmet sen falanca öğrenciyi burs vermem için önermişsin, ama o çocuğun babası emekli memur, evi barkı ve arabası var, maddi durumları da çok iyiymiş.
Ben bu çocuğa burs verirsem bir gariban öğrenciye haksızlık etmiş olacağım, eğer iznin olursa bu çocuğa burs vermeyeyim” dedi.
Ben de “Haklısın Ömer ağabey, kusura bakma, ben mecbur kaldım evet demeye, bu çocuğa burs vermeyin” dedim.
Rahmetli Ömer Derindere ağabey, hayatı boyunca binlerce fakir Çorum’lu üniversite öğrencisine burs veren onların üniversite tahsili yaparak hayata tutunmasını sağlayan böylesine cömert ve hoş görülü Allah’ın sevgili kulu muhteşem bir insandı.
Bu vesileyle Ömer Derindere ağabeyi sevgi, saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
BİLGE BAADDİN
1—Gece olur, gün eskir. Aylar geçer, yıllar eskir. Yolun yarısından sonra, insan eskir. Eskimeyen birkaç şey varsa hayata dair. Biri yarın, biri umut, biri sevgidir. (Whats App’ta Torilik Kenan paylaşmış)
Çok eski zamanlarda yazdığım bir dörtlüğümle sizlere veda ediyorum.
Her gün dünyayla beraber sen de dönüyorsun,
Kâinat dönmeye programlanmış bilmiyorsun,
Öylesine müthiş bir uyum var ki ilâhi düzende
Gönül gözün kapalı o yüzden görmüyorsun…(Mehmet Özata) 16/9/22 M. Özata