ASKERLİK ANILARIM

Abone Ol

İstanbul Üni. Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünü 1967 yılı Temmuz ayında bitirdim. Ekim ayında İstanbul Tuzla Piyade okulunda Personel yedek subay adayı olarak askerliğe başladım.

Zamanın egemen ve siyasi ailelerinin çocuklarından oluşan Personel sınıfında toplam 120 kişiydik. 13 arkadaşımız Bakan çocuğuydu. Bursa’da ki Personel Okulu inşaatı bitmediği için 1968 Ocak ayına kadar Tuzla’da eğitime devam ettik. Ocak ayında Bursa’ya gittik.

Kaymakam bir arkadaşımız şizofren tanısıyla hastaneye yatmıştı. 119 kişi Bursa’da Uludağ’ın eteklerinde karda, kıyamette talim yaptık. Rahmetli Adnan Menderes’in oğlu Mutlu Menderes ranzanın üstünde, ben altında yatıyordum.

Her sabah yapılan içtimada Mutlu yatağını düzeltmedi diye Albay Ahmet Akbatur’dan fırça yiyordu. Yapılan bu haksızlığa dayanamayan ben, “Albay’ım, Mutlu’nun yatağını beraber düzeltiyoruz, neden bu çocuğu azarlıyorsunuz?” dedim. Bana, “Sen karışma Mehmet!” diyerek beni de azarlamıştı.

Akıllarınca, 1960 ihtilalinde babası asılan Mutlu’dan da intikam alıyorlardı..

1968 Mart ayında yapılan kura çekiminde ben Akşehir Askerlik şubesini çektim. 13 Bakan çocuğu da özel kuralarla özel yerlere gönderildiler.

Akşehir Askerlik şubesinde 16 askerim vardı. Ben bekar olduğum için şubenin lojmanında kalıyordum. Bir sabah bizim Yozgat’lı nöbetçi asker postacıyı “yasak” hemşerim diyerek şubeye almıyordu. Postacı da ” Oğlum ben postacıyım, postacıya yasak olmaz” diye bağırıyordu.

Hemen ben kalkarak askere “Oğlum bu adam postacı bize mektup getirmiş, postacıya yasak olur mu?” diye “Ali” askeri eğitmeye çalıştım.

Akşehir çok güzel ve halkının eğitim düzeyi yüksek aydınlık bir yerdi.

Hafta sonları Albay’ım ve Akşehir’in ileri gelen avcılarıyla beraber ava gidiyorduk. Bana da bir tek kırma buldular. Yaklaşık 30 kişi Yunak yolunda Mevlütlü köyünde avlandık.

Benim avcılığımı hafife alan Albay’ın ve bazı ekâbir Akşehir’lilerin yanında o gün tek kırmayla 5 keklik ve bir de tavşan vurmuştum.

Öğleye doğru köy muhtarı o gün Akşehir gölünden tuttukları Sazan balıklarından oluşan çok güzel bir sofra hazırlamışlardı. Sofrada karşımda “Deli Ziya” diye anılan Akşehir’de çok sevilen bir doktor vardı.

Doktor bey daha birinci lokmayı ağzına attığında muhtar yanında bir adamla gelerek doktorun kulağına bir şey söyledi. Doktor “Burada da mı kardeşim?” diyerek muhtarı ve adamı azarladı. Yaklaşık 30 kişi doktora bakıyorduk. Doktor lokmayı yutamadan kalkarak muhtarın ve adamın peşinden gitti. Yarım saat sonra gelen doktor, “Haydi gözünüz aydın bir “Deli Ziya” daha dünyaya geldi” dedi. Çok sevinmiştik. İşte doktorluk böylesine kutsal bir meslek.

Bu vesileyle bütün sağlıkçıları sevgi, saygı ve minnetle anıyorum.

Allah onlara uzun ömürler versin ki, bizleri bu Pandemi belasından kurtarsınlar.

24 Eylül 1968 yılında evlenince evimi de Akşehir’e taşıdım.

Yazları yıllık izne çıkan Yunak ve Sarayönü şube başkanlarına vekâlet için bu ilçelere gidiyordum. O zamanlar yedek subaylık 2 sene idi. 6 ay eğitim, 1 sene asteğmenlik ve 6 ay da teğmenlik yapmıştım. 1969 Ekim ayında terhis oldum.

BİLGE BAADDİN ÖZDEYİŞLERİ

1—Sevgi Allah tarafından insanlara verilen bir hediyedir. Kimini elinde heba, kiminin elinde vefa olur.

2—Memleketimizin TV kültürü ; “Sabah kaybolanı bul, öğlen evlendir, akşam haberlerinde öldür.

3—Çocuğunuz bilerek, öfkeyle ve inadına sizi rahatsız etmeye devam ediyorsa, çocuğunuza gösterdiğiniz şefkâti ve ona ayırdığınız zamanı tekrar gözden geçirin.

Efsane bir musiki dehası Mozart’a övgü;

Bir başka âlemden gelmiş Mozart ışık saçarak,

Coşturmuş dünyayı mucize besteler yaparak,

Bir başka karma, bir başka dehaymış mucize adam

Nağmelerle dans etmiş sonra uçmuş kanatlanarak…(Mehmet Özata)

12 Şubat 2021 / Mehmet Özata

{ "vars": { "account": "UA-115444419-2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }