Atatürkçülük Yeraltına İner mi?
MHP lideri Devlet Bahçeli, tarihe kara bir leke olarak geçecek olan “başkanlık talebini TBMM’ye getirmesinin” vebalinden kurtulamayacaktır. Eminim ki kendisinden daha kurnaz olan AKP’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından hak ettiği muameleyi günün birinde görecektir; ancak olan Türkiye’ye olacaktır. Sırf MHP içindeki muhalifleri elimine etmek için bu kadar ciddi hatalar yapan, köklü bir siyasal partinin genel başkanı olan Bahçeli, yaptığı büyük yanlışlarla kendi partisini de parçalamıştır.
Koskoca bir ülkenin demokrasisi ciddi yara almış, bütün kontrol tek bir kişinin ellerine verilmiş ve çağdaş-laik-demokratik sisteme gölge düşmüştür. Türk Milleti, birbirinin aynı şiddet dolu günlerin haberlerini, çaresizce gazetelerden okuyor ve televizyonlardan dinliyor. Terör olayları ve nerede patlayacağı belli olmayan bombalar, şehit haberlerinin acısıyla sonuçlanıyor. Gencecik bedenler toprağa girerken, toplumdaki travma derinleşiyor. Ekonomide bozulma hissedilir bir hal almaya başladı.
Sen şehit haberlerini izlersin, sıra sıra, dizi dizi tabutlar… Milletvekilleri, memleketin rejimini değiştirmenin telaşındadırlar. Onlar yılışırlar, zaman zaman kavga-dövüş de ederler gerçi; sonrasında bir de bakmışsın el ele tutuşmuşlar, sırıtıyorlar. Milletvekili sıfatını taşıyanların kadınlı-erkekli ve tekmeli-yumruklu kavgalarıyla geçen “yeni anayasa” isimli boks maçlarının ardından dirayetsiz adamlar havlu attılar. Çağdaş-laik devletin üstüne kapkara bir perde indiğine göre, artık sadece geriye doğru sayacağımız az bir zaman kaldı belki de. Atatürk’ün ve onun ışıklı yolundan yürüyenlerin yarattığı bu sahte cennete veda ederken…
Dünya asla eskisi gibi olmayacak kuşkusuz. Artık 21. yüzyılda görüp göreceğimiz yegane savaş tipi “terör” olacak. Cehaletin ve yoksulluğun beslediği bataklıkta yetişen çocukların, nasıl profesyonel bir teröriste dönüştüğünü okuyacağız gazetelerde…
Reina Katliamı çok dikkatli tahlil edilmelidir. Dünya’nın değişik ülkelerinden, İstanbul’a yılbaşında eğlenmek için gelen gençler öldürüldü o gece kulübünde. Sözde Müslüman cihatçı bir terörist, Hıristiyanların Noel’ini kutladığını düşündüğü gençlerin üstüne kurşun yağdırmış, el bombaları atmıştı. Bu terör eyleminden önce sosyal medyada “yılbaşı kutlamanın günah olduğunu” söyleyen dinci şahıslar tarafından kara bir propaganda başlatılmıştı. İstanbul dışındaki bazı eğlence mekanları da yılbaşında sarıklı-cübbeli şahıslar tarafından basılmıştı. Tahmin edileceği üzere hepsi cezasız kalmıştır ya da kalacaktır. Nihayetinde, güvenlik görevlilerimiz ve ekmek parası çalışan insanlar öldürüldü Reina’da… Devletler arasındaki ilişkiler mükemmel olmasa da Reina’ya çeşitli ülkelerden gelen gençler orada buluşabilmişlerdi. Böyle bir tablo kimi rahatsız edebilirdi ki? Saldırının ardından internet hesaplarından “Oh olsun! İyi oldu” diyen din tüccarları dışında…
Dünya gerçekten de çok daha fazla radikalleşti. Bir yanda dinci terör örgütleri ve onları maşa olarak kullanan emperyalist devletler, diğer tarafta bu yangında kül olan insanlar ve şehirler. Bu ne zaman duracak bilinmez. İyi niyetli çabalar olsa dahi, en kısa yoldan kontrol altına alınması bile on yıllar alabilir. Devleti yönetenler bilmezler mi? Adaleti yok ederseniz, herkes kendi adaletini sağlamak için kendi kanunlarını konuşturur; suikastlar veya kafa kesmeler başlar, bombalar patlar… Tarihten ders almazsanız, tarih olursunuz… Çağdaş-laik-demokratik bir rejimi değiştirirseniz önce kadınlarınız köleleşir, sonra çocuklarınız ve siz de emperyalistin uşağı olursunuz sonunda… Sizlere güvenli bir ülke teslim eden atalarınıza her gün sövdürürseniz, önce toplumun vicdanını, sonra da kendi saygınlığınızı yok edersiniz…
Yüzyıllar boyunca insanoğlunun birbiriyle yok yere savaştığını görüyoruz. Temelde ekonomik nedenlere dayanan savaşların önlenememesinin en önemli nedeni, ülke yöneticilerinin basiretsizliği olmuştur. Dünya’daki savaşlara yol veren Hitler kıvamında kimler gelip geçmiştir? Bunların nörolojik durumu nedir? Şişkin ego, cehalet, düşük zeka, öngörü eksikliği mi? Kimi düşünürlere göre demokrasiyi kullanmayı bilmeyen cehalet ordusu mu? Geçmiş, tarihten ders almasını bilmeyenler açısından masal gibi olabilir, ta ki olmayacağını düşündükleri savaşlar bir gün kapılarını çalana kadar…
Toplumdaki kaygılar had safhaya çıkınca, yakın gelecekte ne olacağıyla ilgili soru işaretleri artıyor. Günün birinde uyandığımızda ülkemizde nasıl bir manzara olacaktır? Türkiye Cumhuriyeti’nin ömrü, ATATÜRK’ün Kurtuluş Savaşı’nda mücadele arkadaşlarıyla ve tırnaklarını kazıyarak kurduğu TBMM tarafından mı sonlandırılıyor? Halifelik mi gelecek gerçekten? İran’daki gibi, tarih nehrinin suları geriye doğru mu akacak?
Öyle olacaksa şayet; bizler ATATÜRK’ün büyük emeklerle kurduğu bu cennet ülkede yaşadığımız günlerle gurur duyacağız. Ve “ne kadar şanslıydık” diyeceğiz belki de günün birinde… “O kadar şanslıydık ki çağdaş, laik bir Türkiye’de yaşadık. O kadar şanslıydık ki kadınlar 1. sınıf insandı” diyeceğiz. Peki ya çocuklarımızın geleceği?..