Bana bir şey olmaz düşüncesi tüm hastalıkların da, kazaların da, musibetlerin de temel kaynağıdır. En gereksiz özgüven biçimidir.
Koronavirüs (Kovid 19) salgını neticesinde şu ana kadar dünyada otuz bine yaklaşan insan hayatını kaybetti. Daha doğrusu salgının en çok etkilediği ülkelerden Çin ve İran verilerini doğru kabul edersek bu rakamlar böyle. Doğru kabul etmememiz için çok neden olduğu açık.
Hayatını kaybedenlerin büyük bir kısmının 65 yaş üzeri olduğu bilgisi var.
Hastalığın etkili olduğu insanların önemli bir kısmının da yine 65 yaş üzeri olduğu ifade ediliyor.
Ancak, bu demek değil ki, 65 yaş altı bu hastalığa yakalanmıyor.
Gençler ve çocuklarda bu musibetin görülmediği bilgisi ise külliyen yanlış…
Yapılan çalışmalar gösteriyor ki her yaş gurubunda etkili. Kesinlikle “bana bir şey olmaz” düşüncesi doğru değil.
Hastalık küresel bir boyuta girdiği andan itibaren tüm disiplinlerde bilim insanları konu üzerine çalışıyor ve her geçen gün yeni bilgilere erişiyoruz.
Vuhan’da görülen ilk vakadan bugüne tüm dünyanın aslında ne kadar büyük bir zafiyet içinde olduğunu, umursamamanın işi hangi boyutlara getirdiğini de yeni yeni fark ediyoruz.
Hastalık baş gösterdiği zaman genel olarak bunun Çin ekonomisini çökerteceği, Çin’i dünyadan izole edeceği, etkisini kıracağı gibi bir düşünce vardı.
Bazı ülkeler Çin’den boşalacak alanlara yerleşme hesabı içinde idi. Pek çok ülke için yeni fırsatlardan bahsediliyor idi. Bu konuda yüzlerce makale yazılıyor, görüşler ileri sürülüyordu.
Ancak, iş Çin dışına çıktı. Bu hesap edilmesi gereken bir durum idi.
Çünkü insanların ulaşım ve iletişim imkânlarının bu kadar arttığı bir dünyada virüsleri çok hızlı bir şekilde dünyanın her yanına taşıyacağı mutlaka öngörülmeli idi.
Virüsün etkisi de, yayılma hızı da gerçekçi hesaplanmadı. “Bize bir şey olmaz” düşüncesi ile tüm ülkeler virüsün etkisine girdi.
Toplumsal umursamazlık şimdi bireysel bir alana geldi.
Artık “bana bir şey olmaz” umursamazlığı var.
Herkese bir şey olabilir.
Sosyal mesafe korunmadığında, hijyen kuralları uygulanmadığında, yönetimlerce belirlenen ilkelere uyulmadığında herkese her şey olabilir.
Ruh sağlığımızı koruyalım. Konu ile ilgili haber ve yorumların kafamızı karıştırmasına izin vermeyelim.
Bizi ruhsal çöküntüye götürmesine kapı aralamayalım, moralimizi ve mukavemetimizi yukarıda tutalım.
Dedikodu ve kaynağı belirsiz bilgi ve haberleri dikkate almayalım.
Vakit geçirmek için film izleyelim, kitap okuyalım, biraz da hareket edelim ve dinlenelim.
Rusya’dan bir örnek var. Moskova yakınlarında açılan karantina hastanesi verileri “bana bir şey olmaz” düşüncesini doğrulamıyor.
Hastane Başhekimi durumları ağır olduğu için yapay solunum cihazına bağlanan hastaların yüzde 40’ının 40 yaşından genç olduğunu açıkladı.
Virüsün ‘yaşlılarda etkili olduğu’ haberleri tartışmalı hale geldi. Hastaların yaş grubuna göre dağılımı şöyle sıralandı:
Yüzde 46’sı 35 ila 64 yaş arası.
Yüzde 33,5’i 18 ila 34 yaş;
Yüzde 15’i 65 yaşın üzeri.
Yüzde 5,5 - çocuklar.
Yani, işin gerçeği şu her yaş grubu bu virüsün tehdidi altında, etkisine girmeye hazır. Ölüm riski herkes için geçerli.
65 yaş altında bağışıklık sisteminden kaynaklı kurtulabilme ihtimali var ama onlar da en yakınlarındakiler başta olmak üzere tüm toplum için taşıyıcı tehlikeye dönüşebiliyorlar.
Evde kalalım, bekleyelim. Çünkü şu ana kadar yapılan çalışmalar virüse karşı bundan daha etkili tedbir üretmediler.