Bir sevgi insanı; Mustafa Kemal Atatürk  

10 Kasım 1938; Mustafa Kemal Atatürk Hakk’a yürüdü…

Abone Ol

Sevenlerini tarifsiz acılar içinde bırakırken; düşmanlarını bile sevinmekten alıkoyan bir kutlu yürüyüş…

O, halkı tarafından çok sevilen aynı zamanda düşmanları tarafından da saygı duyulan; bilimi ve aklı kendisine rehber edinmiş, ömrünü ülkenin birliği, bütünlüğü ve özgürlüğü için harcamış bir liderdi.

O, esir düşen Yunan Ordusu Komutanı ve Başkomutanı Trikopis ve yanındaki generalleri ayakta karşılayacak ve çay ısmarlayacak kadar insan hak ve hürriyetlerine saygı gösteren bir komutandı.

O, savaş alanında yere düşmüş bir Yunan sancağını yerden kaldırtacak kadar başka ülkelerin değerlerine de saygı gösteren evrensel bir başkomutandı.

O, masum sivillere her türlü işkenceyi ve mezalimi gösteren; Anadolu’da Türk köylüsünü acımasızca katleden Yunanlılar için bile; “…Vatanımızı kurtarmak için silaha sarıldık. Bu dehşeti atlattıktan sonra, bir gün Yunanlıların da gerçekleri anlayacaklarını ve dost olacağımızı düşünüyorum. Çünkü bizim insanımız kinci değildir, barışın değerini bilir. Barıştan güzel ne var?” diyecek kadar yurtta ve cihanda barışı savunan bir güzel insandı…

O, hiçbir ülkenin devlet başkanının ayağına gitmedi… Yaşarken de, Hakk’a yürüdüğünde de hep ona geldiler…

Cenaze törenine, yakın tarihe kadar cephelerde savaştığı ülkelerin İngiliz Malaya, Sovyet Rus Moskova, Fransız Emile Bertin ve Yunan Hydra ayrıca, Romanya’dan Regina Marina ve Almanya’dan Emden gemileri katılarak 21 pare top atışı ile naaşını selamladılar. Bu gemilerin içinde özellikle Malaya zırhlısı çok önemliydi. 1 Kasım 1922’de Büyük Millet Meclisi saltanatı kaldırdığı zaman son Osmanlı Padişahı Vahdettin bu gemi ile İstanbul’u terk edip, Malta’ya gitmişti. Ayrıca Türk Dışişleri temsilcisi Seyfullah Bey, İngiltere’nin, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün anısını onurlandırmak için bir savaş gemisi ve bir kıta göndermeyi teklif eden ilk ülke olduğunu bildirmiştir.

Atatürk’ün Ankara’da düzenlenen cenaze törenine dokuz ülke, askeri birlikleri ile katıldı.  Almanya, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, İran, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Yunanistan askeri onur kıtaları bayrakları ve kılıçlarıyla; İngiliz askerleri ve denizcileri, Fransız komutan ve denizcileri, Rus, Alman, İran ve Yugoslav askerleri, Etnografya yolunda top arabasının önünden geçerek Ata’nın aziz naaşını selamladılar. Askerî birliklerin dışında on yedi devletin başkanları tarafından özel temsilciler gönderildi. Diğer ülkeleri büyükelçileri temsil etti. İngiltere’yi Çanakkale’de bizzat Mustafa Kemal ile savaşmış olan İngiliz Mareşali Lord William Birdwood, Nazi Almanya’sını Baron Von Neurath, Fransa’yı İçişleri Bakanı Albert Sarruat, İtalya’yı Baron Pompeo Aloizi, Sovyetler Birliği’ni General Vladimir Petrovich Potemkin, Yugoslavya’yı Savunma Bakanı Milan Nedic, Yunanistan’ı ise Başbakan Ioannis Metaksas temsil ediyordu.

Neue Zürcher Zeitung adlı İsviçre gazetesi, cenaze töreninde ortaya çıkan tabloyu şu şekilde tasvir etmişti: “Atatürk’ün cenaze töreni, onun son zaferi oldu. Tabutunun önünde karşıtlarının hepsi sessiz kaldı. Türk ve Alman askerleri, tabutunun arkasında bir sırada yürüdüler; bir diğer sırada Stalin ve Hitler’in temsilcileri yan yanaydılar; hem Valencia hem de General Franco çiçek yollamışlardı. Tabutun önünde Faşistler, Demokratlar ve Komünistler eğildiler.”

Gerçekten de savaş meydanlarında darmadağın ettiği ülkeler, o büyük komutanın tabutunun önünde saygı duruşunda bulunmuşlardı. 

Ülkede yaşanan büyük yas karşısında İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir Percy Loraine de İngiltere’ye gönderdiği raporda şöyle diyordu; “Onun için gerçekten yas tutuluyor. Cenaze törenleri sırasında sıradan insanların samimi üzüntüsü kolayca anlaşılıyordu

Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletine bir vatan kazandırmış, tarihe de adını altın harflerle yazdırmış bir asker ve devlet adamıdır.

O, kendi deyimiyle; Türk milletinin egemenliğine ve saltanatına el koyan ve zorbalıklarını altı yüzyıldan beri sürdüren Osmanoğulları’nın saldırganlıklarına artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini ve saltanatını kendi eline fiilen almasına önderlik etmiş olan ebedi Türk Devleti’nin son Kut’lu Başbuğu’dur.

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün uygar dünya, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.” sözleriyle Türk milletini kadim tarihi ile buluşturan ve lâyık olduğu onur burcuna oturtan en büyük Türk’tür.

Sert mizacının altında duygusal bir yürek atmaktadır; sevgi dolu… Savaş meydanlarında kükreyen, şarkılarda ağlayan… O, her şeyden evvel bir insandı ve cephelerde geçen acı dolu yıllar ona bu özelliğini asla kaybettirmemişti.

Florya Deniz Köşkü’nde bir gece dinlediği şarkılarla duygulanan Atatürk’ün ağlayışına şahit olan Sabiha Gökçen, ertesi gün gözyaşlarının sebebini sorar. Cevap vermeyen Atatürk, Yaveri Cevat Abbas’ı ve Sabiha Gökçen’i yanına alarak yola çıkar. Bir ara “Cevat, biz Anadolu’ya çıktığımızda hep bir ağızdan bir marş söylüyorduk hatırlıyor musun?” diye sorar. Cevat Abbas, Hatırlamaz olur muyum Paşam, Dağ başını duman almış...”der ve hep bir ağızdan bu marşı söylerler. Marş bitince yine hüzünlenen Atatürk Sabiha Gökçen’e dönerek şunları söyler:

“Gökçen, ben bu toprakları seviyorum, yurdumun dağlarını, taşlarını... Göğünü, havasını seviyorum. İnsanlarını seviyorum. Köylüsünü, çiftçisini, ırgatını, işçisini, çobanını, sanatçısını, askerlerini, gencini, ihtiyarını, tüm insanlarını seviyorum memleketimin... Kadınlarını, erkeklerini... Bazı şarkılar bana bu insanlardan bir gün kopacağımı hatırlatıyor, onlardan uzak düşeceğimi... Bir gün onlarla olamayacağımı... İşte o zaman, şarkının sözleri ne olursa olsun içime bir ateş düşüyor... Ve sonradan gözyaşı olarak akıp gidiyor... Unutma Mustafa Kemal’ler de insandır ve onlar da zaman zaman şu ya da bu nedenle ağlamak isterler.”

Evet, Mustafa Kemal Atatürk bir sevgi insanıydı ve en büyük sevgisi de vatanına ve milletine duyduğu koşulsuz sevgiydi… Ayrım yapmadan herkesi kucaklayan, çıkarsız ve yalansız bir sevgi…

Seni çok seviyoruz Mustafa Kemal Atatürk… Sana vefasızlık edenler ne kadar çoğalırsa çoğalsın bu toprağın insanları seni sevmekten asla vazgeçmeyecek…

“Güneş ufuktan şimdi doğar; yürüyelim arkadaşlar…”

Kurduğun Cumhuriyet ne kadar yara bere alsa da ilelebet payidar kalacaktır.

Allah’ın rahmeti seninle olsun. Mekânın cennet, yattığın yer nurla dolsun…

Yararlanılan kaynaklar:

-Yard. Doç. Dr. Figen Atabey ,  “Atatürk’e Denizden Yapılan Cenaze Töreni” Ağrı İbrahim Çeçen Üniv. Edebiyat Fak.

-Tunç Boran, “Atatürk’ün Cenaze Töreni: Yas ve Metanet”  Çankırı Karatekin Üniv. Basın ve Halkla İlişkiler Uzmanı  

{ "vars": { "account": "UA-115444419-2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }