Bir yükü taşırken ergonomik olmayan bir şekilde davranış sergilenmesi bir bel ağrısı problemini doğurabilir.
Bel ağrısı, hemen hemen herkesin yaşamında en az bir-iki kez karşılaştığı yaygın bir sorundur.
Bel ağrısı nedeniyle doktora başvuru ve iş’e gidememe sayısı açısından soğuk algınlığından sonraki ikinci en sık nedenlerin başında gelir.
Bel ağrısının en önemli nedeni kas ve bağların aşırı gerilmesidir.
Gerilmeye bağlı zorlanmanın nedeni;
1. Dizleri bükmeden öne eğilme,
2. Ağır kaldırma ve ağır taşıma,
3. Ağır taşırken dönme gibi uygun olmayan posizyonda yapılmışsa daha önemlidir.
Ortalama bir erkeğin kilosu yaklaşık 80-85 kg civarındadır. Toplam vücudun bel üzerindeki kısmının ağırlığı da yaklaşık 50 kg civarındadır.
Böyle olunca, eğer vücudumuzu belimizden aşağı doğru eğer ve bir kaldıraç gibi belimizi dayanak noktası olarak görürsek 10 kat etki ile belimizde 500 kg’lık bir baskı oluşur.
Eğilme süresi artarsa bu baskıyı belimizde çok rahatsız olarak hissederiz.
Eğer, ağır bir yükü kaldırırken ergonomik olmayan davranışı iş yerinde yaparsak, mesleki bel ağrısı problemi oluşarak meslek hastalığı sınıfına girer.
Meslek hastalığı, 5510 sayılı kanun açısından çalışanın yaptığı iş nedeniyle tekrarlanan bir sebeple uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hali olarak tanımlanır.
5510 sayılı kanunun meslek hastalıkları listesinin E Grubunda kas ve iskelet sistemi hastalıklarına oldukça geniş şekilde yer verilmiş olmakla birlikte, doğru dürüst bir kayıt olmadığı da açıkça görülmektedir.
Bunun nedeni, bel ağrısına uğrayan çalışanın bile maruz olduğu rahatsızlığı doğal bir süreç gibi algılamasından kaynaklanmaktadır.
Diğer taraftan, bir yükü taşırken uygulanan işlemin Kaldırma mı? Tutma mı? veya Taşıma mı? olduğu soruları önemlidir.
Dolayısıyla, yük ile ilgili yapılan işlemin tanımını yapmak gerekir.
Kaldırma; yükün bir yerden alınıp başka bir yere bırakılması arasında 5 saniyeden az süre geçmesini,
Tutma; yükün alınması sonrası, bırakılana dek en az 5 saniye süre geçmesini,
Taşıma; yükün alındığı yer ile bırakılacağı yer arasında en az 5 metre mesafe bulunmasını,
İtme veya Çekme; yük taşınırken zeminle veya yardımcı araçla temasının tamamen kesilmemiş olmasını ifade eder.
Ülkemizde maalesef ergonomik olmayan bir şekilde bir yükün el ile kaldırılması veya taşınması esnasında ortaya çıkan bel ağrılarının özel işimizde mi? Yoksa! İş yerinden kaynaklı mı olduğunun kaydı doğru düzgün tutulmamaktadır.
Hatta bu konuda ne SGK’da ne de TÜİK’de doğru düzgün veri bulamıyoruz.
Bu konudaki bilgileri, AB ülkeleri ve birliğin istatistiklerini tutan ve değerlendirilen EUROSTAT (Avrupa İstatistik Ofisi)’dan ancak bulabilmekteyiz.
Araştırmalar göstermiştir ki, AB ülkelerinde 3 günden fazla istirahat gerektiren kazaların yaklaşık 1/3’ü el ile ağır yük kaldırma sonucu oluşan bel ağrılarına neden olan bel fıtığı ve bel kayması oluşturan kazaları kapsamaktadır.
Eğer AB ülkelerinde 3 kişinden biri bel ağrısı nedeniyle doktora gidiyorsa Türkiye’deki durumun ne olduğunu siz tahmin edin!
Peki! Bir çalışanın kaldırabileceği azami yük miktarı nedir?
Hindistan’da bir çalışanın en fazla 110 kg’lık bir yükü kaldırabileceği kararı alınmıştır.
Çin hükümeti bir çalışanın el ile bir yükü kaldırabileceği maksimum sınırı 100 kg olarak belirlemiştir.
Peki! Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinde durum nedir?
Amerika’da NIOSH (Ulusal İş Güvenliği ve Sağlığı Enstitüsü) bir çalışanın ağır bir yükü kaldırabileceği maksimum ağırlığı 23 kg olarak belirlemiştir.
Almanya maksimum azami yük değerini 32 kg’dır.
İsviçre’de yaşa bağlı olmakla birlikte erkek çalışanlar için 25 kg, kadın çalışanlar için 15 kg olarak belirlemiştir.
Bu nedenle İsviçre’de kolay kolay kadın çalışanlara el ile yük taşıttırılmaz.
İri ve güçlü yapıları ile tanınan ve Viking soyundan gelen Norveç ve Danimarka gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde ise bir çalışanın el ile taşıyabileceği maksimum yük ağırlığı 12 ila 18 kg arasında değişmektedir.
Yukarıda vermiş olduğum veriler incelendiğinde ortalama boyları 1.5 m ve ortalama kiloları 55 kg olan Çin’li çalışanların maksimum taşıyabileceği yük ağırlığı 100 kg iken,
Ortalama boyları 2 m, ortalama kiloları 90 kg olan ve Viking soyundan gelen Kuzey Avrupa ülkelerinde nasıl oluyor da 12 kg’a kadar yük taşıma sınırlaması getiriliyor?
Çünkü! Gelişmiş ülkeler çalışanların taşıyacağı ağır yüklerin ortaya çıkardığı bel fıtığı ve bel kayması sonucu Sosyal Güvenlik kurumlarının ve de Özel Sağlık Sigorta Şirketlerinin giderlerinin çok büyük kısmını oluşturduğunu görmüş olmalarıdır.
Gelişmiş ülkelerin çalışanları için aldıkları bu kararlar ile tüm vatandaşların özel hayatlarında da ağır yük kaldırırken dikkatli olmaları için bir güvenlik kültürü oluşturmuşlardır.
Dolayısıyla, çalışanların hem iş yerlerinde hem de özel hayatlarında ağır yük kaldırması sonucu oluşan bel fıtığı ve bel kayması gibi hastalıkların tedavisi için hastane masrafları ve ilaç giderlerinin minimum seviyede tutulmuştur.
Kuzey Avrupa ülkeleri, ülke gelirlerini gereksiz yerlere harcamayıp, vatandaşlarının hem sağlıklı hem de çok daha zengin olmalarına katkı yapmaktadır.
Peki! Türkiye’de durum nedir?
Maalesef mevzuatımızda (kanun ve yönetmelikler) çalışanlar için el ile yük kaldırmanın maksimum ağırlık sınırı yok!
Diğer taraftan ülkemizin üye olduğu uluslararası kuruluşların başında gelen ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü)’nun 1967 yılında aldığı 128 Sayılı Tavsiye Kararına imza koymuş ve 1974 yılında yürürlüğe girmiştir.
128 sayılı Tavsiye Kararı, erkek çalışanlar için tek başına taşıyabileceği maksimum yük miktarı 55 kg olup, kadın çalışanlar için daha az olması tavsiye edilmektedir.
ILO’nun tavsiye kararı gereğince, hem erkek-kadın çalışan durumu dikkate alınarak hem de kolay bir ağırlık hesabı yapılabilmesi için un, bakliyat, patates veya çimento gibi malzemelerin 50 kg’lık Çuval veya Kraft torba ile paketlendiğini görebilmekteyiz.
Diğer taraftan Türkiye’deki çimento fabrikaları Avrupa birliğine ihracatı esnasında 25 kg’lık çimento torbaları ile yapabilmektedirler.
Aynı şekilde alçı, derz dolgusu malzemeleri içinde 25 kg, 15 kg ya da 10 kg’lık torbalar ile yapabilmektedirler.
Türkiye’de çalışanlar için ILO’nun 128 Sayılı Tavsiye Kararı ile her ne kadar maksimum taşıyacağı yük değeri 50 kg olsa bile bu sınırın çok daha üzerindeki ağırlıkların taşındığına çoğu zaman şahit olmaktayız.
Sağlık Bakanlığının 2013 yılındaki verilerine göre, toplumun %80’nin bel ağrısı geçirdiği ve her yıl bel ağrısı nedeniyle 19 milyon kişinin hastanede muayene olduğunu düşünüldüğünde SGK üzerindeki büyük bir mali yükü tahmin edebilirsiniz.
Çalışanın uğradığı zararı SGK karşılamakla birlikte, işveren SGK tarafından karşılanmayan zararlarını gidermek zorundadır. Ayrıca, meslek hastalığına uğrayan çalışanın işverenden maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına da sahiptir.
Ayrıca, her yıl 250 bin bel cerrahisinin yapıldığı bir ülkede SGK giderlerinin boşuna harcandığını dikkate almamız gerekmez mi?
Bu verilere bel ağrısı nedeniyle hekimlerin en az bir hafta istirahat raporları vermesi ile iş gücü kaybı nedeniyle geçici veya sürekli iş görmezlik ödeneğini SGK’nın ödeme yapmasını hesaba kattığımızda ülke kaynaklarının nasıl heba edildiğini daha iyi anlıyoruz.
Bugün vatandaşların zenginleşememesinin birçok siyasi sebebi olmakla birlikte, hepimizin vergileri ile oluşturulan SGK bütçesinin boşa gittiğini görebilmekteyiz.
Boşa giden vergi gelirlerimizi, bugün vatandaşların çoğunun açlık sınırının (20,000 TL) altında emekli maaşı almasının önüne geçmek için bir katkı olarak da kullanılabilirdi.
Sağlık ve güvenle kalın…