Köy sakinleri tesis yapılmadan önce yürütmeyi durdurma kararı çıkarmak için mahkemeye koşarken, mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi heyeti tesislerin yapılacağı alanda keşif yaptı.

Çorum Valiliği tarafından “ÇED raporu gerekli değildir” raporuyla ortaya çıkan Mecitözü’ne bağlı Boğazkaya Köyü’nde Fernas A.Ş tarafından yapımı planlanan, A Grubu Kalker Ocağı, Kırma Eleme Tesisi, Asfalt Plent Tesisi, Makanik Plent Tesisi ve Hazır Beton Santrali’ne ilişkin köylülerce yürütmeyi durdurma kararı alınması için dava açıldı.

Çorum Valiliği’ne karşı açılan davada Hakim talebiyle, bir jeoloji mühendisi, biyolog, maden mühendisi, çevre mühendisi, harita yüksek mühendisi, ziraat mühendisi ile arkeologdan oluşan bilirkişi heyeti Boğazkaya Köyü’nde yapımı istenen alanda keşif yaptı.

Dev tesisin yapılacağı alanda incelemelerde bulunan bilirkişi heyetinin hazırlayacağı raporu mahkemeye sunmasının ardından Boğazkaya Köyü sakinleri yürütmeyi durdurma kararının çıkmasını beklerken, bilirkişi heyetine köy sakinleri de eşlik etti.

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan köy sakinlerinden Hasan Karaca, “Dağımız ovamız buraya yerleşmiş ve ardıçlık bir bölge. Tarım yapılıyor” dedi.

Bir şirketin bu dağlarda bir maden taş ocağı kurmak istiyor aynı zamanda da maden ocağı yapmak istiyor diyen Karaca; şirketin buradan maden araması ve işte buraları dinamitle patlatıp taş ocağı gibi bir amacının olması. Buna karşıyız. İstemiyoruz” şeklinde konuştu.

Köy sakinlerinden Serpil Eryenilmez ise “Bizim su kaynaklarımızın hepsi oradan geliyor. Bir kere ondan. Oraya taş ocağı geldiği zaman bizim suyumuz kesilecek” dedi.

Emekli Astsubay eşi olduğunu ve emekli olduktan sonra köye yerleştiklerini belirten Emine Karaca ise; “İstemiyoruz biz taş ocağı memleketimize. Her şeyimiz hayvandan aldığımız sütümüz doğal, bahçemizde ektiğimiz sebzemiz doğal ama yarın arazilerimizde buğdaylarımızda olmayacak. Yani çok sıkıntılı ve kesinlikle istemiyoruz” şeklinde konuştu.

Hüseyin Eraydın ise “Şimdi bu taş ocağı yapılırsa su kaynaklarımız tamamen yok olacak bu bir, o ağaçlar yok olacak. Börtü böcekler yok olacak. Biz taş ocağı istemiyoruz” dedi.

Menşure Yıldırım ise, “Taş ocağının yapılmasını istemiyoruz. Gelmesin. Çünkü bizim doğamız kaybolacak. Yeşilliklerimiz gidecek güzel köyümüz mahvolacak” dedi.

Boğazköy’de doğup büyüyen ve aynı zamanda köyün avukatlığını yapan Avukat Mehmet Yücel ise hukuki süreci anlattı.

Yücel; “Bu köyde doğdum. Malum olduğu üzere burada bir taş ocağı düşünülüyor. Sadece taş ocağı değil asfalt işletmesi de söz konusu bununla ilgili köylü bir mücadeleye girişti. Bu sebeple de biz de omuz verdik. Köylü ile birlikte bir dava açtık. Dava sonucunda da bugün keşif yapıldı. Mevzu şudur ki, taş ocağının ve asfalt işletme yapım sürecinde ÇED raporu gerekli değildir bir karar verilmiş ama bu kararın alınmasında usulsüzlükler söz konusu köyde ilanın askıya çıkması söz konusu değil. Bu usulsüzlükler nedeniyle köylü çok geç vakıf oluyor. Geç öğreniyor. Geç öğrendiği için de toparlamak da güçlük çekiyor. Organize olmakta güçlük çekiyor. Şuan organize olduk. Davamızı açtık. Yürütmeyi durdurma talebimiz var. Bir keşif yaptık. Bir rapor incelemesi alınacak. Bundan sonra da yürütmeyi durdurulmasını umuyoruz. Bölge itibariyle burası hem hayvancılığa müsait. Yer itibariyle de orman ve birçok bitki ve hayvan türlerinin olduğu bir bölge diğer taraftan burası bizim su havzası olan bir bölge. Taş ocağı yapıldığında burası genişleyerek burasını olumsuz etkileyecek. Diğer bir taraftan düzenlenen ÇED raporu ilgili olarak da ÇED raporu gerekli değildir diye bir değerlendirme alınmış. Buradan hareketle de taş ocağı ruhsatlandırma istiyor. ÇED raporu gerekli değildir raporunun gerekçesi de şu; 25 hektarın altında kalıyoruz olmak, 400 bin tonun da altında kalıyor olmakla ilgili yıllık. O altında tutarak aslında kanun dolamışlar aslında hedefleri 95 hektara çıkmak. Yıllığı da bir milyon ton taşa ulaşmak ürüne ulaşmak. Bu sebeple kanun dolamak gibi bir hedefleri var. Biz bu keşifle bunu ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz. Raporlarında o yönde çıkacağını düşünüyoruz. Amacımız bu ÇED raporu gerekli değildir. İdari işlemlerin iptal edilmesi, yürütmenin durdurulması, sonrasında da tabi ki burasın eski halinde devam etmesi. Çünkü yani gezip görüldüğün de herkes görecektir. Orman yeşermiş, 30-40 yıldır bir emek var. Bu emeğin de zayi olmasını istemiyoruz. Taş ocağı gelirse suyun sapma ihtimali var. O bölge aynı zamanda hayvancılık da yapılan bir bölge ve dolayısıyla hayvancılıkta olumsuz etkilenecektir. Zarar görecektir. Köylü bu zararı tolere edemez. O sebeple de iptali gerekmekte önem arz etmekte. Taş ocağı kurulduğunda tozun, orada tarım bölgeleri var. Ceviz ve dikili ağaçlar var. Aynı zamanda buğday tarımı yapılıyor. Arpa tarımı yapılıyor. Bunlar üzerinde toz yığılması bunları etkileyecektir. Öngörülerimiz o yönde. Çok yakın zaten iç içe. Bu taş ocağı ne kadar önlem alınsa da zarar verecektir. O sebeple de yapılmaması büyük önem arz ediyor.” şeklinde konuştu.

Tarım Müdürlüğü, seralardaki hastalık ve zararlılarla mücadele ediyor Tarım Müdürlüğü, seralardaki hastalık ve zararlılarla mücadele ediyor