Doğum sırasında veya sonrasında herhangi bir nedenle beyin hasarı oluşan kişilerde gelişen epilepsi, çocuklarda erişkinlere nazaran daha sık görülüyor. Bunun nedeni ise çocukluk döneminde henüz gelişme aşamasında olan genç beynin epilepsi eşiğinin daha düşük olması ve doğumsal – genetik epilepsi sendromlarının daha çok bu yaşlarda görülmesi. Epilepsi, tedavide gecikildiğinde zihinsel ve bedensel geriliğe neden olabilen, böylece çocuğun okul ve sosyal yaşantısını olumsuz etkileyebilen bir hastalık. Dahası ilerleyen zamanda kalıcı hasarlar da bırakabiliyor. Toplumda epilepsinin tedavi edilemediğine yönelik yaygın bir kanı olsa da, aslında nöbetler kontrol altına alınabiliyor ve çocuklar okul ile günlük yaşamlarına sorunsuz devam edebiliyor.
Çocuk Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Bahattin Tanrıkulu, çocuklarda görülen epilepsinin belirtileri ile sıklığı hastalığın türüne ve şiddetine göre değiştiğini ifade ederek, "Epilepsi genellikle hastanın yüzünde, kollarında ve bacaklarında atma tarzında tekrarlayıcı hareketler, ağızdan salya akması, idrar ve gaita kaçırma gibi tipik belirtilerle gelişiyor. Özellikle 5 yaş altı çocuklarda beyinde altta yatan yapısal bir bozukluk olmamasına rağmen yüksek ateş nöbetleri tetikleyebiliyor. Çocuk Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Bahattin Tanrıkulu, epilepsinin gözden kaçabilen sinyallerinin de oluşabileceğine dikkat çekerek, şöyle devam ediyor: “Epilepsi nöbetleri çocuklarda başın öne düşmesi, çevreye boş gözlerle bakma, gözlerin bir tarafa dönük şekilde kalması, aslında olmayan kötü kokular hissetme ile değişik renkler ve ışıklar görme gibi çevredeki insanlar tarafından anormal olduğunun anlaşılması zor sinsi belirtilerle de kendini gösterebiliyor. Bu nedenle oyun çağı çocuğunda oyuncaklarla oynarken ani duraksama, ardından hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden oyuna devam etme, gün içerisinde normal karşılanabilen ama tekrarlayan idrar kaçırmalar, ara ara donuk ve ifadesiz bakmalar epilepsi habercisi olabiliyor" dedi.
Cerrahi tedavide yüksek başarı sağlanabiliyor
İlaçlara ve ketojenik diyete yanıt vermeyen çocuklarda ise epilepsi cerrahisi gündeme geliyor. Çocuğun cerrahi yöntemden fayda görüp göremeyeceğini değerlendirmek için epilepsi cerrahisi evalüasyonu, bir başka deyişle yüksek rezolüsyonlu 3 tesla MR, en az 48 saat video EEG ve gerekirse PET ile SPECT metabolik tetkiklerinden oluşan ayrıntılı inceleme yapılıyor. Doç. Dr. Bahattin Tanrıkulu, cerrahi yöntemlerin rezeksiyon, diskoneksiyon ve fonksiyonel cerrahiler olmak üzere kabaca 3 gruba ayrıldığını belirterek, yöntemleri şöyle özetliyor: “Tümör ve kortikal displazi gibi lezyon varlığında, bunların tümüyle çıkarılmasını hedefleyen rezeksiyon cerrahileri yapılabiliyor. Diskoneksiyon cerrahilerinde ise epileptik odağın normal beyin dokusuyla bağlantılarının kesilmesi hedefleniyor. Her iki cerrahi yöntemde ortalama yüzde 70 oranında başarı sağlanıyor. Bu iki yöntemin etkili olamayacağı düşünülen tablolarda da fonksiyonel cerrahi yöntem olan ve nöbetleri tamamen veya kısmen durdurmayı amaçlayan epilepsi pili (vagal sinir stimülatörü) takılabiliyor. Bu yöntemin de başarı şansı yüzde 40 civarında oluyor.”