Öncelikle köylerdeki annemizin–babamızın, yakınlarımızın çocuklara karşı sevecen, kucaklayıcı olması. Torunlarını görmekten çok mutlu olduklarını hissettirmeleri. Aslında herkes mutlu olur ama bazıları maalesef hissettiremez. Tabiri caizse karanlıkta göz kırpmak misali gizli sever. Oda pek işe yaramaz.
Küçük yaştan itibaren çocuklarla köyün irtibatının kesilmemesi. Baskıdan ziyade sevgiye dayalı olması ziyaretlerin yapılması. Köyde sessiz sakin doğal ortamda kitap okumanın zevkinin tattırılması.
Özellikle anne-babasının köyde daha çok mutlu olduklarını çocukların görmesinin sağlanması. Aile büyüklerinin bu noktada daha hassas olması. Bu nedenle köye gidince kesinlikle aile içi tartışma yaşanmaması.
Şehirden giden çocukların birazcık temizlik anlayışı farklı olabilir. Bunun anlayışla karşılanması. Özellikle bu noktada annelere çok görev düşer. Eğer çocuğunun takıntısı varsa, ‘’Yavrum bulaşıkları ben yıkadım. Yatağının çarşaflarını gelirken getirdik’’ diyerek kırmadan dökmeden, baskı yapmadan durumun idare edilmesi.
Ağaç dikme mevsiminde bağa bahçeye meyve dikerken çocuklarında adına bir ağaç dikilmesi. ‘’Bu dut ağacı senin, sen olmayınca ben bakarım ama sende tatillerde geldiğinde bakacaksın’’ gibi sözlerle çocuğa zimmetlenmesi.
Köye gidince emsali olan samimi arkadaşlar edinmesinin sağlanması. Şehre gidince de irtibatın kesilmemesi.
Sosyal yönü iyi olan imam varsa onunla tanıştırılması. İmama okumaya gidiyorsa ve meraklıysa camide müezzinlik yapmak gibi görev verilmesi. Ayrıca imam tarafından sosyal faaliyetler yapılmasının teşvik edilmesi.
Köyde bulunan ebe–dede dışındaki sosyal yönü iyi olan, çocukları candan seven yaşlıların yanına götürülmesi. Oradaki 80 yaşındaki dedenin ‘’Hadi hatun, anasını-babasını boş ver. En ağır misafir bu yavru, hemen bir yumurta boya. Ne var ne yok dök ortaya…’’ Türü doğal samimi davranışı çocuğu cezbedecek, köye çekecek şehre gittiğinde o amcayı özleyecektir.
Diğer taraftan çocuğunuzun elinden tutup köyün çevresindeki kırlarda bayırlarda, bahçelerinizde baş başa gezilmesi. Köyde kaldığınız günlerde yaşadığınız zorluklar, ders alınacak anılar varsa onları tarih anlatır gibi duygusallık içerisinde anlatılması. Sizlerin çektiği sıkıntıları çocuklarınızın hissetmesinin sağlanması. Anılarınızın geçtiği bağlara, bahçelere karşı çocuklarınızda milliyetçilik duygusunun uyandırılması. Dolayısıyla 30-40 yıl sonra siz hayatta olmasanız bile buraya geldiğinde bu günleri hatırlaması, gerektiğinde duygulanıp ağlayabilmesi. Bırakın ağlamaktan zarar gelmez. Ben köyüme gittiğimde geçmişi kalbi yâd edip, iki damla gözyaşı dökerim. O iki damla gözyaşı bazen en iyi doktordan daha iyi gelir. Tavsiye de ederim.
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nasihatin yer aldığı ‘’Mahirane Söylemler’’ kitabımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. Yukarıdaki telefondan iletişime geçerek (benden imzalı olarak 35 TL) temin edebilirsiniz.