Necati Gül, “Camiden ve şadırvandan 8-10 m uzak olan ağaçlarında zarar verdiği / verebileceği hususu doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü bahçede bulunan dişbudak ağacının 8-10 metre uzaklığa kök salınımı teknik olarak mümkün değildir” dedi.
Gül, ağaçların kesilmesi konusunda konunun uzmanı ziraat / orman / inşaat mühendislerinin hazırlamış olduğu teknik raporun kamuoyuna açıklanması gerektiğini bildirdi.
“TEKNİK RAPOR KAMUOYUNA AÇIKLANSIN”
Necati Gül’ün konuyla ilgili değerlendirmesi şu şekilde:
“İlimizin son gündemini, Ulu Camii etrafında bulunan ağaçların kesilmesidir. Kamuoyuna yansıyan bilgiye göre; ağaçların kesilmesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Kültür
Varlıkların Koruma Bölge Kurulunun 04.07.2024 tarihli ve 158 numaralı kararı gereği yapıldığıdır. Bu kararda, ağaçların hastalıklı olduğu ve ağaçların tarihi binaya zarar verdi gerekçe gösterildiği belirtilmiştir.
Buradan çağrım bu karara gerekçe gösterilen, ağaçların hastalıklı olduğuna dair ziraat / orman mühendisi / mühendisleri ile tarihi binaya zarar verdiğinde dair tarihi yapılar konusunda uzman inşaat mühendisi raporlarının kamuoyuna deklere edilmelidir.
Çünkü hastalıklı olduğu belirtilen ağaçların hangi hastalığa yakalandığı, bu hastalıkla ilgili tedavi yönteminin olup olmadığı, tedavi uygulanıp uygulanmadığı, uygulandı ise sonucunun ne olduğu, bu hastalık ile ilgili hangi konu uzmanları ile görüşüldüğü, herhangi bir üniversite ile işbirliği yapılıp yapılmadığı vb hususlara cevap verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca çınar, dişbudak gibi ağaçların kök yapısı geniş ve güçlüdür. Bu gibi ağaçların yapılara yakın dikilmesi tavsiye edilmez. Çünkü yapıya ve statiğine zarar verme ihtimali vardır. Bu bilinen bir gerçektir. Bu bilgi ışığında kesilen ağaçların tarihi binanın yapısına ve statiğine ne kadar zarar verdiği veya ağaçların gelişme süresi dikkate alındığında ne kadar zaman sonra zarar vermeye başlayacağı/başlayabileceği bilgilerini içeren inşaat mühendisi / mühendisleri raporunun da kamuoyu ile paylaşılması gerekir.
Çünkü geçmişte yaptığım gözlem ve zeminde / sahadaki incelememde kesimi yapılan ağaçlarda hastalık ile ilgili herhangi bir emare tespit edemedim. Sadece yıllar içine yapılan budana hataları nedeniyle, budama yapılan yerlerini / kısımlarını ağaç kapatmamış, kapatamadığı içinde gövde ve yan dalların orta kısmında doku ölümleri oluşmuştur. Ölü dokuların bitkiden / ağaçtan uzaklaştırılması ve tekniğine uygun bakımla, ağacın yaşamsal faaliyetlerini devam ettirmesi mümkündür. Böyle ağaçların sadece aşırı rüzgar ve fırtınalı durumda kırılma ihtimali vardır. Bu kırılmada mal ve can güvenliğini tehlikeye sokabilir. Ancak tarihi cami bahçesindeki ağaçların durumu bu seviyede olduğunu tahmin etmiyorum. Karara alt yapı oluşturan teknik rapor açıklanırsa kamuoyunda öğrenmiş olacaktır.
Ağaçların yapıya zarar verdiği hususuna gelince, özellikle şadırvan etrafında bulunan ağaçların yapıya ( şadırvana ) çok yakın olduğu bir gerçektir. Ağaçların şadırvana zarar verip vermediğini bilmiyorum. Lakin gelecekte zarar verme ihtimali vardır. Bu hususta teknik bir çalışma yapılması gerekir. Kesildiğine göre yapıldığının ispatı gerekir.
Camiden ve şadırvandan 8-10 m uzak olan ağaçlarında zarar verdiği / verebileceği hususu doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü bahçede bulunan dişbudak ağacının 8-10 metre uzaklığa kök salınımı teknik olarak mümkün değildir.
Meseleye selektif bakılması gerekirken toptancı yaklaşımı doğru bulmuyorum.
Ayrıca kurul kararına altlık oluşturan, ağaçların kesilmesi talebinin, hangi kurum / kişi / kişiler tarafından yapıldığının da kamuoyu ile paylaşılması gerekir. Çünkü talebin, Belediye tarafından yapıldığı dedikodusu var. Dedikodu ancak belgelerle ortadan kalkar. Belediyenin yıpranması hizmetin aksaklığını sebep olur. Bu da hiç istemediğimiz bir husustur.
Son olarak diyorum ki hiç bir kürümle kilinin zam altında kalmaması ve kamuoyunun mutmain olması için kurul kararına altlık olan, konu uzmanı ziraat / orman / inşaat mühendislerinin hazırlamış olduğu teknik rapor açıklanmalıdır. Böyle bir raporun olmadığını düşünmek bile istemiyorum. Açıklanmadığı sürece, dedikodu, kurum ve kuruluşları yıpratır. Güven ortadan kalkar. Güvenin olmadığı bir ortamda iş ve işlemlerin sağlıklı yürümesi mümkün değildir.”