Buna göre; Doktora ve bilim doktoru unvanı almak sistematik bir süreci tamamlamayı, çeşitli defalar sınanmayı, alan yeterliği üzerinde tartışma götürmeyecek süreçlerde başarılı olmayı gerekli kılar.
Bu nedenlerledir ki; Doktora öğretimi sonrasında alınan “Bilim Doktoru” yani “Doctor of Philosophy (PhD)” unvanı, çalışmanın yapıldığı bilim alanında uluslararası akademik yeterliğe sahip olunduğuna kanıt teşkil eder.
Doktora Yapmanın Kazançları
Doktora yapmak ne kadar meşakkatli olsa da elde edilen faydanın büyüklüğü ve önemi üzerinde durmak gerekir.
“Bilim Doktoru” unvanı alacak aday için ilk bakışta doktora yapmanın doktora danışmanı, araştırma alanı, bulunulan yer ve diğer faktörlerin de etkisini dikkate alarak üç ana kazanç ya da faydadan söz edilebilir. Bu konuda pek çok fayda alanını ülke, coğrafya, kültür, gelişmişlik, ekonomi ve rekabet gibi etkenler ışığında sıralanmak mümkün olsa da Berney ve ark. (2022) tarafından kaleme alınan “Araştırma Kültürü: Doktora öğrencisi olmanın önemli olumlu yönleri” başlıklı makalede özlü olarak yer almıştır. Bu üç madde aşağıda sıralanmıştır:
(i) Uzmanlık kazanmak; belirli becerilerin geliştirilmesi
(ii) Ortak iş yapma yeteneği kazanmak; işbirliğine dayalı bir ortamda çalışma yeteneği
(iii) İletişim becerisi kazanmak; bulguları iletme ve bilgi paylaşımı esnasında gelişmiş iletişim becerileri
Bu faydaların her birinin çoğu doktora öğrencisi için geçerli olduğunu belirtmek gerekir. Tabii burada yukarıda belirtildiği gibi öğrencinin danışmanının akademik tutum ve tutarlılığının, araştırma alanının sağlık, sosyal ve fen bilimleri gibi özellikte olmasının, konumun ve diğer faktörlerin de elde edilecek faydanın artmasında ya da düşmesinde etkili olabildiğini görmek gerekir.
Doktoranın Uluslararası Önemi ve Gelişmişliği Açıklama Durumu
Doktora bireysel bir girişim ve gelişme sürecini tanımlıyor olsa da esasen tüm ülkeler doktoralı insan sayısını artırmak ve bu şekilde ortaya çıkan yayın ve patent gibi akademik çıktılardan üretilen teknolojilerle, toplumsal refahın artmasına yol açacak sonuçlara odaklanmışlardır. Tabii burada her ülke kendi vizyonu ile ilişkili olarak oluşturduğu bilim ve teknoloji politikası çerçevesinde, ar-ge için ayrılan beşeri, fiziki ve mali kaynaklarla mesafe kat etmektedir.
Sonuç olarak her ülke için; doktora programlarında yer alan öğrenci ve doktoralı insan sayısı ve hatta doktora sonrası araştırma programlarında yer alan ve beyin göçüne konu olan uluslararası araştırmacı sayısı stratejik öneme sahiptir. Ülkeler bilim, ar-ge ve ileri teknoloji üretimi yönündeki girişimlerini ideal bir ekosistem içinde buluştuğunda, ortaya çıkan sonuçlar söz konusu ülkenin bilim ve teknoloji alanındaki performansını ve gelişmişlik düzeyi bakımından yerini açıklar durumdadır