İSTANBUL (AA) - ENES TAHA ERSEN - Ailesi 1963'te Kosova'nın Priştine şehrinden İstanbul'un Fatih ilçesine bağlı Samatya semtine göç eden Aydın Aydınoğlu, 110 yıllık aile mesleği olan saat tamirciliğini üçüncü kuşak olarak sürdürmeye devam ediyor.

AA'nın "İstanbul'un Yüzleri" başlıklı dosyasının beşinci haberinde, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde yaşayan Aydınoğlu, ailesinin göç serüvenini, İstanbul'da yaşayan Kosovalı göçmenlerin bugünkü varlıkları ile bu şehre ve kültürüne yaptıkları katkıları değerlendirdi.

Aydınoğlu, saatçilik mesleğini dedesinden öğrendiğini ve dedesiyle babasının ardından bu mesleği İstanbul'a göç ettikten sonra da sürdürdüklerini belirterek, "Bizler göçmen ailenin evlatlarıyız. 1963'te Kosova'nın başkenti Priştine'den anavatanımıza, Türkiye'ye göç ettik. Aslında Kosova'da yaşam şartlarımız çok kötü değildi ancak Türkiye'yi anavatan olarak gördüğümüz için buraya geldik. Bu mesleği ise yaklaşık 110 yıldır ailemiz sürdürüyor ve biz de bu geleneğin üçüncü kuşağıyız." dedi.

Kosova'dan İstanbul'a göç etmelerinin nedenini, o dönemde bölgede Müslüman olarak yaşamanın zorlaşması ve Türkiye'yi anavatan olarak görmeleri olarak açıklayan Aydınoğlu, "Orada Türk'tük, burada Arnavut'uz. Babaannem Türkçe konuşarak hayatını kaybetti, Arnavutça bilmezdi. Anne tarafım da aynı şekildeydi, Arnavutça biliyorlardı ama orada yaşadıkları için. Aslında Türk kökenliyiz. O dönemde Kosova'dan çok sayıda Müslüman Türkiye'ye göç etti. Furya vardı çünkü gavur altında yaşamak zordu." ifadesini kullandı.

- "Bizler göçmen olsak bile Osmanlı bakiyesi, özbeöz Türklerdeniz"

Samsun'dan kısa kısa Samsun'dan kısa kısa

Aydınoğlu, İstanbul'a geldikleri dönemde, tıpkı bugünkü gibi pek çok etnik grubun bir arada yaşadığını, ikamet ettikleri semtte ise çoğunlukla Rumlar ve Ermenilerle ticaret yaptıklarını ve birlikte yaşadıklarını anlattı.

Saatçilik mesleğinin o dönemde çoğunlukla gayrimüslimler tarafından yapıldığına dikkati çeken Aydınoğlu, göçmen oldukları için ailelerinin de bir süre "yabancı" ve "gayrimüslim" olarak görüldüğünü söyledi.

Aydınoğlu, şöyle devam etti:

"O dönemde dedemlere ve babama yurt dışından geldikleri için ve bu mesleği genelde ecnebiler yaptığı için ecnebi gözüyle bakılıyormuş ama bu tamamen yanlış. Bizler Osmanlı'nın Konya'dan alıp, Balkan topraklarına medeniyet götürme amacıyla Kosova'ya yerleştirdiği Türklerin, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra geri dönen fertleriyiz. Yani bizler göçmen olsak da özbeöz Türküz."

Aydınoğlu, İstanbul'un çok kültürlü yapısının geçmişte olduğu gibi bugün de varlık gösterdiğini ancak o dönemde insanlar arasındaki farklılıklara karşı daha hoşgörülü ve saygılı toplum yapısının hakim olduğunu dile getirdi.

O yıllarda alışverişlerin, dil, din ya da ırk fark etmeksizin tamamen güvene dayalı ticaret anlayışıyla yapıldığını anlatan Aydınoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün Beyoğlu'na bakın. Şurada bir esnafa 'Boğazıma bir şey takıldı, su verir misin?' desek, suyun parasını almaya kalkar. İnsani değerlerimizi, vicdanımızı kaybettik. Ne yazık ki böyle bir dönemdeyiz. Kesinlikle ve kesinlikle insan kalitesi değişti. Bunun en önemli sebeplerinden biri de İstanbul'un dinamik kozmopolit yapısı. Göç de burada önemli bir faktör. Göç kaçınılmaz bir gerçek. Nasıl ki bizim insanlarımız Batı'ya göç ediyorsa, bizim ülkemiz de aynı şekilde göç alan bir ülke ancak göçte değerlerimize entegre olabilecek insanları almalıyız ki hiç kimsenin hayatı etkilenmesin."

- "Dijital dönüşüm olsa da insanlar hala kaliteli saatlere yöneliyor"

Aydınoğlu, Beyoğlu'nun insani ve kültürel değerlerinin zayıflaması gibi saatçilik mesleğinin de dijitalleşmeyle değişmeye başladığını vurgulayarak, özellikle mekanik saatçiliğe olan ilginin azaldığını, dedesi ve babasının zamanında siparişlere yetişemediklerini ancak bugün bu yoğunluktan oldukça uzak kaldıklarını ifade etti.

Eskiden bayramlarda ve ramazan ayında çok yoğun çalıştıklarını aktaran Aydınoğlu, "Eskiden çok yoğun bir dönemdi. Özellikle Ramazan Bayramı'nda masa saatleri tamir için gelirdi. Bir yıl, Ramazan Bayramı arifesinde 200 saat tamir ettik. O kadar çok iş vardı ki insanlar oruç tutuyor, bayram namazına kalkıyor, işleri yetiştiremiyorduk. Şimdi ise yeni çıkan telefonlar yüzünden işler oldukça düştü." dedi.

Aydınoğlu, dükkanlarının bulunduğu Sinemacılar Sokağı'nın geçmişte Yeşilçam oyuncu ve figüranlarının uğrak yeri olduğundan bahsederek, "Bu sokak Sinemacılar Sokağı'ydı. Her sabah, o dönemin kabadayı filmlerindeki figüranlar 100-150 kişi sokağımızdan geçerdi. Hatta İstiklal Caddesi'ne bile araba trafiği varken, bu sokak neredeyse her zaman kalabalıktı." diye konuştu.

Artık saatçiliğe duyulan ilginin azaldığının altını çizen Aydınoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Yine de saat meraklılarıyla işimizi devam ettiriyoruz. Saatçilik, günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Dijital dönüşüm olsa da insanlar hala kaliteli saatlere yöneliyor. İyi saat kullanan insanlar bizi buluyor, biz de onlara hizmet veriyoruz. Eski ustaların her zaman işi olur çünkü biz parçaları tamir edebiliriz, kırık olanı yaparız. Eğer biz yapmazsak işler yurt dışına kayar. Müşterimiz var ama dönüşüm bu hızla giderse 70-80 yıl sonra saat tamircisi bulmak zorlaşacak."

Kaynak: aa