Dr. Meryem ÇILDIR HAK İÇİN ADALET İÇİN YAZAR

Ali Yazar...

Abone Ol

Kebap salonunda, iş bilen, uyanık garson misali, masaya müşteri olarak bir aile geldiği zaman 

“Aman efendim, hoş geldiniz, ne vereyim abime?” der ya hani…

Müşteri daha ağzını açmadan…

“Ortaya bir karışık yaptırayım abime, parmaklarınızı yersiniz, lezzetli mi lezzetli”…

Hemen daha müşterinin konuşmasına fırsat vermeden bağırarak “Ustammm, abiğimeee ortaya bir karışık yap, yakışıklı olsun” der ve siparişi almış gibi masadan ayrılır ya…

Biz de bugün ortaya karışık yazalım:

 Ali’ye sormuşlar:

“Niye yazıyorsun?” diye…

Ali bir kahkaha patlatmış

“Yahu, yazara niye yazıyorsun denir mi?” demiş…

“Benim soyadım ne?” diye sormuş Ali.

Herkes “Yazaaaar” demiş.

Ali “O zaman bana bir daha sormayın, çünkü Ali Yazar” demiş…

 Ara sıra arkadaşlar arıyorlar, sağ olsunlar. Hayırlı olsunlar, tebrik ederizler, falan filan dedikten sonra, arkasından hemen vakit kaybetmeden aynı soru geliyor.

“Hocam niye yazıyorsunuz?”…

 İlk defa duyuyorum, bir gazeteciye, üstelik bir gazete köşe yazarına niye yazıyorsun dendiğini…

 
Ben de Ali Yazar gibi cevap veriyorum, “Gazeteci dediğin yazar, gözlemler, analiz eder, doğruyu dosdoğru şekilde yazar”…

Rahmetli Barış Manço’nun bir zamanlar dillerden düşmeyen bir şarkısı vardı:

“Ali yazar, Veli bozar,

Küp suyunu çeker azar azar,

Üzülmüşüm, neye yarar,

Keskin sirke küpüne zarar…”

Kesin sirke hiçbir zaman olmadım.

Her zaman güler yüzlü, arkadaş canlısı, meraklı, olayları araştıran, iyice detayına kadar analiz eden, önünü arkasını düşünen, derleyen, toplayan, gerekirse çarpan, bölen, çıkaran ve net sonucu söyleyen, yazan biri oldum…

Öyle kulaktan dolma bilgiyi ve belgesiz şekilde asla yazmam…

Matematikçi oluşuma ters bir kere, ispatsız hareket etmem…

 İçi boş bir yazı yazmam.

 Dayanağım varsa, doğru bilgiyi, dosdoğru şekilde okuyucularıma sunarım…

Analitik olarak tüm her şeyi araştırırım, analiz ederim, olası sonuçlarının üzerinde düşünüp risk faktörü var mı, varsa ne kadar, değerlendiririm.

Bilgi ile harmanlanmış net sonucu elde etmiş olarak da en son yazarım…

Konuşurken de öyle…

“Bu çok ciddi bir iddia” deniliyorsa bahsettiğim konuyla ilgili, evet iddia ciddidir, kesin bilgidir, bizzat teyit edildikten sonra ağzımdan çıkmıştır.

Boş konuşan veya laf olsun diye konuşanlarla karıştırmayınız.

Her gün maillerime, sosyal medya hesaplarıma onlarca yazı geliyor, “Hocam bunu da yaz, hocam bunu da yaz” diye.

Temelsiz, astarsız, kulaktan dolma bir şey hiç yazmadım, maalesef yazamam da… Yine de tüm gelen maillerin hepsini mutlaka okuyorum ve araştırabileceğim iddiaları araştırıyorum…

Çünkü, araştıran bir gazeteci olarak, doğru bilgiye ulaştığım takdirde, başım dik, alnım açık şekilde tabi ki yazarım…

Kısacası, arkasında duramayacağım hiçbir satırı dahi yazmam, yazamam…

Konu çok, fikir gırla, mevzular derin…

Lâkin, her şeyin yeri ve zamanı var…

Kimse merak etmesin. Bir gazeteci olarak vazifemdir; dünyadaki veya ülkemizdeki gelişmeleri, etrafımda olup biten her şeyi, gözlemleyip okuyup araştırıp not etmek…

Vakti, zamanı gelince yazarım…

 Kimsenin göndermiş olduğu mailler çöpe gitmiyor…

 İşimiz fikir üretmek ve yazmak tabi ki…

 Lâkin;

İçi dolu ve doğru analizleri yaparak yazmalıyım ki,

Her bir satırın arkasında dimdik durabileyim.

Bu dik duruş benim için çok mühim.

 Kimseyi karalamadan,

Kimseye haksızlık etmeden,

Kimsenin üzerini yok yere çizmeden,

Hak ve adalet için,

sadece doğruları yazarım…

İnsanız, hepimiz elbette hata da yapabiliriz…

 Fakat, elimden geldiği kadar sıfır hata ile yazmaya çalışıyorum…

 Derinlemesine araştırıyorum, mümkünse belgelere dayandırıyorum, öyle yazıyorum.

 Çünkü yazdığım her satırın bu dünyada gün gelip hesabı sorulabileceği gibi, asıl ahirette hepsinin tek tek hesabının sorulacağına inanıyorum.

 O yüzden doğru bildiğimden emin olduğum konuları yazarım…

 
Ne demiş Üstad Necip Fazıl Kısakürek:

 “Ya İslam’la büyürsün ya da inkârla çürürsün / Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün…”

 Kendisini rahmetle anıyorum…

 Yazdığım hiçbir satırı gün gelip inkar etmemek için,

İddialarımı kimsenin çürütmesine izin vermemek adına,

Doğru bildiğimi,

Araştırıp gözlemleyip emin olduğum zaman yazarım…

Bu yazma yolunun mezarda bitmediği bilinci ile yazarım ki,

Gün gelir Yüce Hesap sorulduğu zaman, Yazdığım her bir satırın hesabını verebileyim…

 Kem küm biri değilim, hiç olmadım.

Doğru varsa karşımda, hiç kimsenin gözünün yaşına bakmam, çat çat yazarım.

Çünkü doğru, doğrudur…

Eğmeye, bükmeye kalkışırsan; kırılır, bozulur, yok olur…

 Yazmazsam da, gün gelir,

Doğru, benden hakkını ister…

“Doğru olduğumu bildiğin halde, neden yazmadın?” diye…

 Tabi ki doğru da olsa her şey yeri ve zamanına göre yazılır…

 Ne demiş atalarımız,

 Kırk yıllık kani, olur mu yani?

 O yüzden her gün onlarca mail gönderen tüm okuyucularıma ve arkadaşlarıma çok içtenlikle, buradan da özellikle teşekkür ediyorum…

 Hepsini tek tek okuyorum, notlar alıp araştırıyorum.

Doğrulanması gereken iddiaların doğruluğundan emin olduğum zaman da, söz, yazacağım…

 İşimiz yazmak…

Umarım bu yazımdan sonra beni arayıp “Neden yazıyorsun hocam?” diye sorular artık gelmez…

Ne demiş Ali?

 “Ali Yazar”

 İşimiz yazmak…

 İyi ki varsınız.

Sağlıcakla kalın.

{ "vars": { "account": "UA-115444419-2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }