Bulunduğum yerin yakınında bir bakkal vardı. Küçücük mütevazı bir bakkal. Bir başına şehrin uzağına kurulmuş ve müşterisini bekleyen… Sahibi, belki her içeri giren müşterinin bir şeyler alıp almayacağını bile düşünebilirdi. Malum bizim insanımızın bazıları çok şeyi beğenmez.
Bu küçük bakkala her sabah uğrar ekmek alır gelirdim. Epey zaman bu böyle devam etti.
Eski bakkalları bilirsiniz. Kendine has bir kokusu ve düzeni olurdu. Hangi eşyayı nerede olduğunu bilen sahibi ile umduğunuzdan çok çeşit bulunurdu. Bakkallar, “market” denilen yeni türemiş işletmeler hayatımıza girmeden mühim iş görürlerdi.
Yine bir sabah ekmek almak için evden çıktım. Yaklaşık yüz metrelik bir mesafedeydi. Biraz ileride bir bakkal daha vardı. Ben her zamanki bakkala girdim. Ekmeğin konulduğu camekâna doğru yürüdüm. Tam elimi uzattım ki müessese sahibi “Ekmekler dünden kalma beyim” diye ikazda bulundu.
Bir an irkildim. Mal sahibi olarak beni uyarıyordu. Bana; ekmeklerinin taze, yani günlük olmadığını söylüyordu. Bir an durdum. Bir ekmeğe, bir müessese sahibine, bir de biraz ötede taze ekmek satan fırın tarafına doğru baktım.
Müessese sahibi gayet mazlum bir şekilde vereceğim kararı bekliyordu. Bir an elimdeki ekmek ile kalakaldım. Kısa bir süre içinde ekmeğin ücretini çıkarıp kasaya bırakırken “Ekmek ekmektir” dedim. Sırf bir şeyler söylemek için…
Eve geldiğimde bunu kimseye söylemedim. Yalnız evden bana “Hava soğumuş demek ki. Baksana ekmek çok soğuk” dediler.
Evet, ekmek soğuktu ama onu bana satan kişinin içi çok sıcaktı. Ev halkı ne düşündü bilmem ama bana yediğim en taze ekmek gibi geldi o ekmek.
Yılda, açlıktan milyonlarca kişinin öldüğü dünyamızda, bir gün de soğuk ekmek yesem ne olurdu ki?...