İstanbul’da bir okul müdürünün öğrencisi tarafından öldürülmesi, eğitim sendikalarını ayağa kaldırdı.
Okul Müdürü İbrahim Oktugan’ın öldürülmesinin ardından bir dizi eylemler yapan eğitim sendikaları, 1 gün iş bırakarak derslere girmedi.
Dün Milli Eğitim Müdürlüğü önünde kitlesel basın açıklaması yapan eğitim sendikaları, bugün de Kadeş Barış Meydanı’nda eylem düzenleyerek “eğitime şiddete hayır” dedi.
Eğitim-Sen, Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim-Sen yönetici ve üyeleri tarafından düzenlenen eyleme geniş katılım sağlanırken, sendika başkanları ise öğretmenlerin can güvenliğinin sağlanmasını, gerekli tedbirlerin alınmasını istedi.
Olayda hayatını kaybeden İbrahim Oktugan’ın anısına saygı duruşunda bulunan eğitim emekçileri, çeşitli sloganlar atarak şiddeti, cinayeti protesto etti.
Eyleme; CHP Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız, CHP Merkez İlçe Başkanı Av. Utku Ulaş Taşar, CHP Belediye Meclis Üyeleri, 31 Mart yerel seçimleri CHP Belediye Başkan Adayı Hasan Levent Çöphüseyinoğlu, Emek Parti si yöneticileri, bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile sendika üyeleri de destek verdi.
Eylem sırasında Hürriyetçi Eğitim-Sen adına Şube Başkanı Mahmut Alparslan, Eğitim-İş adına Şube Başkanı Selim Bozkurt ve Eğitim-Sen adına Şube Başkanı Kenan Sırma birer konuşma yaptı.
CAN GÜVENLİĞİMİZ SAĞLANSIN,GEREKLİ TEDBİRLER ALINSIN!
Yapılan konuşmalarda şu ifadelere yer verildi:
“Milli Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir.
Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan; ne basit bir öfke krizi, ne failin öğrenci oluşu, ne de failin uyruğu ile ilgilidir.
“EĞİTİMSİZ BİR TOPLUM, KARANLIĞA MAHKUMDUR”
Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur.
Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü! Söz bitti! Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. "Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür."
Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur.
“OKULLARDAKİ GÜVENLİK AÇIĞININ BEDELİNİ CANIMIZLA ÖDÜYORUZ”
Buradan Milli Eğitim Bakanı’na soruyoruz;
Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor?
İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz?
Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz.
Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri; öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır.
Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler; liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir.
Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır.
Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bunların eseridir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir.
Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır.
Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.
Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır.
Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır.
Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.
Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır.
Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.
İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır.
Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz!
Artık yeter! Can korkusuyla çalışmak istemiyoruz!”