“En Fazla Bir Dakika Veririm !’’

Abone Ol
Üç şey geri gelmez. Söylenen söz, atılan ok, geçen zaman. Zaman çok kıymetlidir.Ama maalesef ekseri çoğunluğumuz bunun kadri kıymetini pek bilmeyiz veya en verimli zamanlarımızı, boşu boşuna harcarız da haberimiz bile olmaz. Bazılarımız zamanı geçiremeyip onu öldürmek için çalışırken, bazılarımıza da zaman yetmez. Öğrencilik yıllarımdan beri hep kızarım. Planlanan programların, etkinliklerin tam vaktinde başlamayıp ta gecikmeli başlayanlarına.Hele birde tam başlayacak derken ses sisteminde, bilgisayarda aksamalar olmasına veya belirlenen saatten sonra, üçlü priz, ara kablo vb. aranmasına tabiri caizse fıttırırım.Bu nedenle olsa gerek; beni tanıyanlar bilir, bana bağlı olarak planlanan programlara öğrencide, öğretmende, idarecide olsa en az beş on dakika önce orada hazır bulunmaya çalışırım.Bir kişi dahi olsa önce gelene nezaketsizlik yapmış olmamak adına.Geçmiş yıllarda tüm ilçelerde, okul idarecilerine seminer verirken hep erken gittim ve çoğunlukla ben katılımcıları bekledim.En son Sungurlu ilçemiz kalmıştı.Ona da ben gecikmeli katıldım.Nasıl olsa bu katılımcılarda geç gelir diye.Birde ne göreyim İlçe Milli Eğitim Şube Müdürümüz Abdülkadir ŞAHİN ve tüm katılımcılar on dakika önce salonu doldurmuş ve programın başlamasını bekliyorlar.Tabi böyle bir durumda bana düşen başka yerde geciken programları bahane etmeden samimi bir özür dilemek.Bende onu yaptım.Kendi kendime demek ‘’bir yerde görülen aksaklık her tarafta geçerli olmuyormuş ‘’ diye düşündüm.
         Bir çok kitabı bulunan, kitaplarında genelde Avrupa’dan örnekler veren bir yazar konferans vermek üzere yıllar önce Osmancığa gelmiş ve salon tamamen dolmuştu.Yazar kürsüye çıkıp konuşmaya başladı.Bu arada kamera çekimi için yan tarafta bir görevli hazırlık yapıyordu.Program öncesi salona uğramamış olacak ki, bu hazırlık fişiydi, ara kablosuydu derken bir türlü bitmedi ve yarım saati buldu.Bu durum hem konuşmacının hem de dinleyicilerin dikkatini dağıtıyordu.Yazar dayanamadı ve sonunda bakın arkadaşlar; ‘’Ben Türkiye dışında da konferanslara katılıyorum.Arkadaşımız yarım saattir kamerasını ayarlayamadı.Halbuki çekim yapılacaksa, görevli arkadaşımız konuşmacı kürsüye çıkmadan hazırlıklarını bitirmiş olmalıydı. Avrupa ile aramızdaki en basit fark bu işte ‘’ demişti.
         Gazetede, dergide, kitapta Japonlarla ilgili ne görsem, mutlaka okumaya çalışır ve aynı zamanda ilgimi çeken hususları unutmayayım diye ajandama hemen not alırım.İşte bunlardan bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.Japonya’dan bir mühendis bir vesile ile çomar barajının bulunduğu yere gelir.Öğle saatlerine doğru yanındaki Türk arkadaşına yemek kaçta diye sorar. Arkadaşı saat 12.30’ da der.Japon mühendis o halde şehre ne kadar zamanda gideriz der.Arkadaşı 5- 10 dakika da diye cevap verir.Japon mühendis olmaz, en fazla bir dakika verebilirim. ! Çünkü,beş ile on dakika arasında yüzde yüz fark var der. Bize göre beş on dakika, hatta yarım saate kadar normal sayılır itiraz dahi etmeyiz.
        Bazen bir araca binmeden şoföre, ne zaman hareket edeceksiniz diye, bazen de bir öğrenci veya vatandaş olarak işimizi, sıkıntımızı, hastalığımızı arz etmek için kapısında beklediğimiz yetkilinin dışarı çıktığını görünce ne zaman geri geleceksiniz sorusunu yöneltir ve cevap olarak ‘’hemen’’ kelimesini alırız.Sonra bir bakarız ki hemenler dakikalar sürüverir.    O zaman sorarız kendimize hemen acaba kaç dakika eder.Bazen konferans,sosyal etkinlik, veli toplantısı veya düğün, sünnet için   davetiye gelir.Eğer siz bu konularda hassas birisi iseniz en az beş dakika önce gider yerinize oturursunuz.Sağa sola bakarsınız salonun büyük çoğunluğu boş veya katılması beklenenler  henüz iştirak etmemiştir.Veya ekseri çoğunluğumuz nasıl olsa salonun dolması beklenir ve program on onbeş dakika sonra başlar düşüncesiyle gecikmeli iştirak eder.Bu arada program sorumluları başlatsa salonda beklenen kalabalık yok, konu bölünecek başlatmazsa davetiyede belirtilen saate göre gelenlere nezaketsizlik olacak velhasıl iki arada bir derede kalır.
         Netice olarak,   dünden ders alıp, yarını iyi planlamak ve mevcut zamanımızı en verimli şekilde ve israf etmeden kullanmak adına, bu çerçevede şöyle bir kamuoyu oluşmasının zamanı geldi de geçiyor diye düşünüyorum. Konferans, sosyal etkinlik, açılış, gezi, veli toplantısı, düğün vb. faaliyetler olduğunda katılımcı az veya çok olsun mutlaka belirtilen saatte başlamalı.Eğer bende, o programa katılacaksam nasıl olsa başkaları da geç gelir veya gecikmeli başlar fikrinden uzaklaşıp vaktinde orada hazır bulunmalıyım.İnanıyorum ki, insanlar bunu kısa sürede benimseyecek, katılacağı programlara vaktinde iştirak etmek için titizlik gösterecektir.İnanmazsanız bir deneyin. Gezi programı düzenliyorsunuz katılımcılara duyurduğunuz saatte hiç beklemeden aracı hareket ettirin, geç kalan bir iki kişi katılamasın. Bu da çevrede duyulsun.Bir başka programda tüm katılımcılar vaktinden önce orada bulunur. Kimse kimseyi beklemek durumunda kalmaz.
         Vaktinde başlayacak programlarda buluşmak dileğiyle…
 
     Sevdiğim söz :’’ BÜYÜK İŞLERİ BAŞARMAK , KÜÇÜK İŞLERİ CİDDİYE ALMAKLA BAŞLAR !’’
{ "vars": { "account": "UA-115444419-2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }