Milletvekili Erol Kavuncu meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:
Diyanet İşleri Başkanlığımız bugün, İslam’ın rahmet yüklü mesajlarını bütün insanlığa ulaştırma bilinciyle, Kur’an ve Sünnet’i esas alarak, tarihî-ilmî birikimlerden de istifade eder ek, 130 bini aşkın görevlisiyle, ülkemizin dört bir yanında ve dünyanın dört bir tarafında, kendisine verilen görev ve sorumlulukları layıkıyla yerine getirmekte, ülkemizin iyilik sancağını iftiharla dalgalandırmaktadır.
Zira Diyanet İşleri Başkanlığı; Zorlu Millî Mücadele yıllarımızdan, 1930’lu, 40’lı yılların yokluk, kıtlık, baskı, dönemlerine, 15 Temmuz FETÖ ihaneti darbe kalkışmasından, zorlu Covid salgını sürecine kadar, hep aziz milletimizin yanında yer almıştır.
Son zamanlarda, sözde insan hakları savunucusu özde maskeli küreselci, insanlık düşmanları; kadının şiddete karşı korunması maskesiyle, kadın ve erkeğin kendi biyolojik kimliklerinden koparılarak, kutsal aile kurumunun ortadan kaldırılmasına yönelik, küresel ölçekte, bir saldırı başlatarak, sinsi planlarını devreye sokmaya çalışmaktadırlar.
Bütün insanî ve ahlakî değerler hiçe sayılarak, “toplumsal cinsiyet”, ‘‘cinsel yönelim’’, cinsiyet özgürlüğü”, gibi kavramlarla topluma servis edilen, sapkın ve sapık ilişkiler, gerçek bekâ meselemiz olan aile ve nesil güvenliğimizi tehdit etmektedir. Aile huzurdur, aile mutluluktur, güvendir. Aile, hem kadının hem de erkeğin iffetini, hakkını, hukukunu koruyan en değerli kurum, en güvenli limandır.
Ayrıca, Ailenin nesli muhafaza etmek gibi çok önemli ve vazgeçilmez bir görevi de vardır. Dolayısıyla aile ve nesil güvenliğimiz, en az can, mal ve ülke güvenliğimiz kadar değerlidir ve dokunulmazdır. Bu sebepten dolayı tarih boyunca kadını ana olmaktan, erkeği baba olmaktan uzaklaştıracak sapkınlıklar, fıtrata, yaradılışa aykırı bir sapıklık olarak kabul edilmiş, bütün inançlar tarafından hem reddedilmiş hem de lanetlenmiştir. Dolayısıyla, her türlü hastalıklı yapılardan ailemizi ve neslimizi korumak, en başta devletimiz, ilgili kurum ve kuruluşlar olmak üzere, biz milletvekillerinin aslî ve öncelikli görevimizdir.
Bütün bu sebeplerden dolayı, başörtüsü ve gerçek bekâ meselemiz olan ailenin korunması, anayasal güvenceye kavuşturulması için hazırlanan ve meclise sunulan, anayasa değişikliği kanununun gazi meclisimizde kabul edilerek yasalaşması, biz milletvekillerinin, hepimizin tarihi bir sorumluluğumuzdur.
Diyanet İşleri Başkanlığımızın, gerçek bekâ meselemiz olan aile yapımızı bozmaya çalışan sapkın, sapık akımlara karşı özellikle minber ve kürsülerden yaptığı uyarılar ve irşad faaliyetleri, her türlü takdirin üzerindedir. Ancak; sadece görevini yapan Başkanlığın bu asil duruşu, insanlıktan nasibini almamış, din ve diyanetle ilgisi olmayan bazı çevreleri rahatsız etmektedir. Ayrıca gene bu malum çevreler, çağdaşlık ve ilericilik maskesi arkasına sığınarak, her fırsatta imam ve hatiplerimizin, vaizlerimizin, hutbelerde, kürsülerde kime ne söylemesi, ne okuması gerektiğini de dikte etmeye çalışmaktadırlar. Şurası çok iyi bilinsin ki; Diyanet İşleri Başkanlığımızın liyakatli, nitelikli. basiretli kadrosu, kime, ne zaman, nerde ne söyleyeceğini, nasıl konuşacağını çok iyi bilmektedirler. O eski Türkiye günleri artık gerilerde kalmıştır. Demokrasiyi askıya alarak, millete ayar vermeye çalışılan, bu milletin çocuklarına 15 yaşına kadar Kur’an öğrenmeyi yasaklayan, başörtüsü, katsayı gibi zorbalıklarla aziz milletimize zulmeden o zihniyet, ebediyen tarihin çöp sepetine atılmıştır Hamdolsun.
İslam dini, aziz milletimizin en kıymetli müştereği, en vazgeçilmez değeridir. Dinle problemi olanların Diyanetle de problemi olduğunu biliyoruz. Hâlbuki dini, diyaneti, dindarları hayatın dışına çıkarmak isteyenlerin kaderi binlerce yıldır hiç değişmemiştir. Kendileri hayatın dışına itilmekten kurtulamamışlardır. Netice olarak biz biliyoruz ki; ‘Onlar istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.’
Bu duygu ve düşüncelerle; Yüce Allah’ın Kur’an’da Müslümanlara bir sorumluluk olarak yüklediği, iyiliği yaymak ve kötülükten uzaklaştırmak görevini ifa ederken, mihrapları imamsız, minberleri hatipsiz ve minareleri ezansız bırakmayan, Sayın Diyanet İşleri Başkanımızdan, müftü, vaiz, imam, müezzin, Kur’an Kursu Öğreticisi, bu arada vekil imam ve fahri Kur’an Kursu Öğreticilerinin kadro taleplerinin biran önce karşılanması temennisi ile Diyanet Teşkilatımızın bütün kademelerinde fedakârca görev yapan, din gönüllülerine şükranlarımı sunuyorum.
2023 yılı bütçemizin hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi ve Aziz Milletimizi saygıyla selamlıyorum.”