“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nedeniyle bir açıklama yapan Gökmen, “Kadınların şiddetin her türlüsünü iliklerine kadar hissettiği bir süreçten geçiyoruz” dedi.
Krizle birlikte ekonomik şiddetin sadece hane içinde yaşanan bir şiddet olmadığının bir kere daha ortaya çıktığını kaydeden Gökmen, şu açıklamayı yaptı:
“İktidar eliyle yaratılan bu sosyal güvencesizlik, işsizlik ve yoksulluk ortamında kadınlar işsiz kalmamak için patronların her türlü baskısına dayanmaya çalışıyor. Enflasyon tüketim mallarının fiyatlarını sürekli artırırken, sırtındaki ev içi angarya kamburuyla kadınlar en ucuzunu bulma maratonuna koşuluyor. Ücretlerin erimesi psikolojik gerilimi artırıyor; medyasıyla, fetvasıyla, politikasıyla iktidarın kışkırttığı erkeklik hane içinde geçim sıkıntısıyla birleşerek kadına yönelik şiddete dönüşüyor.
Sadece nikâh törenlerinde verilen demeçlerde değil, karanlıkta bırakılan terör eylemleriyle sus diyor! Sürekli korku ortamında yaşatarak, kör terör eylemlerini karanlıkta bırakarak, sokakları ve meydanları yasaklayarak susturmaya çalışıyorlar emekçileri, kadınları.
Yetmiyor, halk her geçen gün daha da yoksullaşırken, gençler uyuşturucu batağına, kadınlar fuhuşa itilirken, her gün dört çocuktan biri okula aç giderken Suriye’ye bombalar yağdırılıyor. Yeni kontrolsüz göçlere yol açılıyor, yeni uyuşturucu hatlarının önü açılıyor, kadınların öldürülüp tecavüze maruz bırakıldığı yeni çatışma ortamları yaratılıyor, aç ve kimsesiz kalacak çocuklara sokaklarda yaşamın kapısı açılıyor.
Çalışan anne babalar evi geçindirebilmek için vardiya üstüne fazla mesai kovalamaktan ne birbirini ne de çocuklarını görebiliyor. Emekli hayatı yaşaması gereken büyükanne ve büyükbabalar ya işte eve katkı sunmak için çalışıyor ya da “ücretsiz kreş” işlevi görüyor. Çocuklar bile ailelerine yük olmamak için ekonomi uzmanı kesilmiş, kuru ekmekle okula gidiyor; yerel yönetimler “Açlık solcuların uydurması” diye okullarda bir öğün ücretsiz nitelikli yemeği çocuklara çok görüyor. Kutsaya kutsaya bitiremedikleri annelik, yetememekten yetiştirememekten kadınların ruhunu kemiriyor. Genç kadınların çoğu okuyamıyor, okumak isteyen barınamıyor, işe giren taciz ve mobbing tehdidi altında çalışıyor.
Emek Partisi olarak; başta işçi kadınları, insanca çalışma koşulları için, işyerinde mobbing, taciz ve her türlü baskıya karşı sendikalarda, sendika içerisinde ayaklarına bağ olan sendikal bürokrasiye karşı mücadelede birleşmeye, tüm kadınları, sürekli kriz, yoksulluk ve şiddet üreten bu sömürü ve baskı düzenini yıkmak ve kadınların eşit ve özgür ortağı olduğu bir halk egemenliğini hep birlikte inşa etmek için mücadele etmeye çağırıyoruz.
Bu 25 Kasım’da da her yerde “Eşit, Şiddetsiz, Özgür bir yaşam için Türkiye’de dünyada kadınlar ayakta” diyerek, “iş, ekmek, özgürlük” sözümüzle alanlarda olacağız.”