Yapılan açıklamada, “Hamas'ın 7 Ekim sabahı başlattığı İsrail'e yönelik Aksa Tufanı operasyonu İsrail ve Filistin arasındaki gerilimi yeni bir aşamaya yükseltti. 1948'de Filistin halkını zorla yerinden edip bugün bu halkı kuşatılmış bir biçimde yaşamaya zorlayan Siyonist İsrail devleti bugünkü tablonun da sorumlusudur. Gazze halkı yıllardır açık bir hapishanede yaşamaya zorlanmıştır. Hamas’a bağlı İzzettin el Kassam Tugaylarının Gazze’den roketler atıp birkaç gerilla grubunun farklı noktalardan İsrail’e girerek bir sınır kapısıyla bir polis merkezini ele geçirip bazı İsrail askerlerini esir aldığı “operasyonu” İsrail Siyonizmi’nin kitlesel katliamlarının bilinen saldırganlığının bir sonucu olmuştur” denildi.
Açıklama şu şekilde devam etti:
Filistin halkına İsrail’in 2008-2023 arasında düzenlediği ve Filistin'in 300 bin kişiden fazla kayıp verdiği dört büyük harekât ve kesintisiz tacizler karşısında büyük ölçüde sessiz kalan emperyalizmin kalelerinden ve bölgedeki aparatlarından İsrail’e destekler ya da ‘itidal’ telkinleri yükseliyor. Oysa İsrail topları ve uçakları Gazze Şeridine yönelik bombardımanlarını herhangi bir gerekçeye ihtiyaç duymadan taş üstünde taş bırakmamacasına sık sık tekrarlarken, zaman zaman tank harekatlarıyla sivil halka zulmetmeye devam ederken ve Batı Şeria halkına zulüm uygulanırken İsrail’e dur demeyen bu devletler önceden de aynı tavrı sürdürmüşlerdi. Mısır'da Müslüman Kardeşler yönetimi altında Gazze halkının nefes boruları olan Koridorlar kapatılırken aynı bölge devletleri seslerini yükseltmediler. Trump taraflı ya da tarafsız destekler eşliğinde üç dinin kutsallarının bulunduğu Kudüs'ü başkent ilan ettiğinde de aynı durum söz konusuydu. Buna dayanarak Siyonist İsrail de bu kentin özel statüsünü yok saymış, Mescidi Aksa’yı ve dolayısıyla Filistinlilerin inançlarını saldırı hedefleri arasına almıştı.
“HAMAS’IN SİVİL HALKA YÖNELİK SALDIRILARI ONAYLANAMAZ”
Filistin sorunu tarihsel bağlamından koparılarak bugünkü saldırıları açıklamak mümkün değildir. Bu sorunu sözde çözmek üzere düzenlenen zirvelerde İsrail’in yarattığı fiili durumu veri kabul ederek Siyonist devletin çıkarlarını gözeterek kararlar alanlar da sorunu daha da karmaşıklaştırmış, Filistin'in elini kolunu bağlayarak İsrail'e yeşil ışık yakmaya devam etmişlerdir. İsrail’in süreklilik kazanmış Filistin ulusuna yönelik saldırganlığı ve zulmü koşullarında “önce kim saldırdı?” sorusu anlamsız kalmıştır. İsrail halkı dahil, dünyanın birçok ülkesinde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına karşı koyanlar, protesto edenler sadece halklar oldu. Kendi ülkelerinin meydanlarını doldurarak seslerini yükseltenler yoksul ve varlığı tanınmayan Filistin halkının yanında oldular.
Filistin halkının intifadalardan gelen direnişi ve mücadelesi meşrudur. Fakat, geçmişten bu yana canları pahasına ülkeleri için mücadele eden Filistinlilerin mücadele birikimini temsil eden güç elbette Hamas değildir. Filistin davasını satan, Filistin ulusunun hak eşitliği mücadelesini yozlaştıran, en az İsrail Siyonizmi kadar dini gericiliğin kalesi olan Hamas’ın sivil halka yönelik saldırıları da onaylanamaz.
BÖLGENİN FAY HATLARI BİRİKİMİ TAŞIYAMAZ HALE GELDİ
Hamas’ın saldırısı da dünyadaki gerilimlerin yavaş yavaş yükseldiği koşullarda ortaya çıktı. Bir yandan Ukrayna coğrafyasında karşı karşıya gelen ABD-AB emperyalistleriyle Rusya arasındaki paylaşım savaşları son Ermenistan Azerbaycan kriziyle derinleşti. Türkiye Hamas saldırısından iki gün önce ‘bir gece ansızın’ Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerine harekât düzenledi, Irak topraklarına hava harekatları aralıklı olarak sürüyor. ABD Ortadoğu’daki gerilimleri kışkırtmaya ve bölge devletlerini kendi çıkarları doğrultusunda saflaştırmaya devam ediyor. Hizbullah’ın Hamas’ın yanında olacağına ilişkin açıklamalarıyla birlikte ABD’nin İran üzerine yaptığı ve gününün gelmesini beklediği hesaplar yeniden açılmaya hazır.
ABD emperyalizminin kullanışlı aparatı siyonist İsrail yönetiminin yıllardır izlediği politikalar NATO toplantılarının sonuç protokollerinde ilan edilen paylaşım savaşlarının derinleştiği bir düzlemden gerilime hizmet etmeye devam ediyor. Bölgenin fay hatları birikimi taşıyamaz hale geldi.
ABD ve Avrupalı emperyalistler sadece Hamas’ı kınayarak açıkça İsrail ve saldırganlığını desteklemektedirler. Açıktır ki, hak eşitliğinden söz etmeden yapılan kınamalar bizzat kendileri halklara saldıran emperyalistlerin karakteridir. Hamas’ın saldırıları da emperyalizmin dünya düzeni için bir nimet olarak değerlendirilecektir.
FİLİSTİNLİLERİN HAK EŞİTLİĞİNİ TANIMAYAN HİÇBİR “ÇÖZÜM” KABUL EDİLMEMELİDİR
Türkiye de taraflara itidal tavsiye etmekle yetindi. Erdoğan'ın Davos'taki ’One Minute’ gösterisiyle İsrail’e kafa tutmasının hemen ardından İsrail’le ortak hava tatbikatları, ticari ilişkiler, ABD ile süren bağımlılık ilişkileri nedeniyle Türkiye yönetimi bundan daha farklı bir tutum gösterebilecek durumda değildir. Her durumda İsrail Siyonizmi’nin sırtı sıvazlanmıştır.
Bugün her İsrail operasyonunda canı yanan, zulüm altındaki Filistin halkı yalnızdır. Yurttaşlık haklarına sahip olamayan, devletleri tanınmayan, yaşam alanları her gün biraz daha daralan bir şeride sıkışan Filistinliler’in halkların demokratik vicdanından başka desteği yoktur.
İsrail Siyonizmi’nin hak tanımazlığı karşısında tarafsızlık ya da “arabuluculuk” tutumu alınamaz. Ulusal siyasal hak eşitliği ve devlet olma hakkı talep eden Filistinliler haklıdır; bu mücadele desteklenmeli ve Filistinlilerin hak eşitliğini tanımayan hiçbir “çözüm” kabul edilmemelidir.Emek Partisi Siyonist İsrail’in tutumu karşısında Filistin halkının yanındadır. Filistin ve İsrail halklarının eşit siyasal haklara sahip olması gerektiğini savunur.İsrail’in işgal altında tuttuğu toprakların kaderi iki halk tarafından ortaklaşa belirlenmelidir. Sonu gelmeyen saldırıların durdurulmasının yolu budur.”