Bizden önceki anne-babalar “çoluk çocuğumuz daha iyi yaşasın” diye kendilerini paraladı. Onlardan öncekiler “biz çok sıkıntı çektik, inşallah çocuklarımız çekmez” diyerek gitmişlerdi zaten. Kuşaktan kuşağa aktarılan, anne-babaların sancısıdır Türkiye’deki ekonomik ve sosyal sıkıntılar. Ve şimdi bizler, bu ülkenin çocukları ve gençleri açısından “gelecek endişesiyle” yaşamaya devam ediyoruz.
Su gibi akıp giden yıllar boyunca sosyal yaralar derinleşti ve çözümsüz kaldı. Bunların üstüne küresel salgın Covid-19 eklendi. İki yıldır salgın hastalıkla boğuşan Türkiye’nin tek dedi bu olmayınca insanlar umutlarını kaybetmeye başladılar. Sel baskınları, orman yangınları, ekonomik çöküş derken, bunların neticesinde moralsiz bir toplum oluştu. Beyin göçü yeni nesillerin umudu oldu ve maalesef göçenler de oldu.
BBC’nin haberine göre son yıllarda yüzlerce hekim yurt dışına göç etti. Hekimler Göçü’nün 2021 yılı bilançosu 1200’ün üstünde… Sözcü gazetesinin haberine göre son 3 yılda 23000 kişi ülkeyi terk etti. Yurtdışına göç eden gençlerin sayısı da yüzde 70 arttı…
Eğitimli ve nitelikli genç insanlarımız ülkemizi terk ederken, başka ülkelerden de bizim topraklarımıza göçüyorlar. Son on yıldır göç nedeniyle başta Türkiye olmak üzere dünya çapında büyük hareketlilikler oldu. Önümüzdeki yıllarda dünyanın geleceğine yön verecek olan en önemli olgu, toplumların demografik yapılarında olan bu değişiklikler olacaktır. Bu nedenle devletlerin acil olarak bu konuya eğilmeleri gerekecektir.
Türkiye’deki mevcut iktidar miadını tamamlamış olsa da liyakatsiz kadrolarla makamında oturmaya devam ediyor. 2021 yılını Dolar ve Euro semptomlarıyla, yüksek enflasyonla, geçim sıkıntısıyla sonlandıran ülkemizin artık bu kısır döngünden çıkarılması gerekiyor. Bir yanda işsizlik nedeniyle umutları tükenmiş gençler, diğer yanda yolsuzluk ve kayırmayla zenginleşen şahıslar var. Haksız yere zenginleşen imtiyazlı sınıfla fakirleşen halk kitlesi arasındaki uçurum artıyor. İmtiyazlı sınıfların kanun karşısındaki imtiyazları da devam ediyor. Sıradan insanlara işleyen hukuk, imtiyazlı sınıftaki şahıslara işlemiyor. Adalet kavramının kaybolduğu bir toplumda artık hiç kimse güvende değildir. Torpille sınavları geçenler, iltimasla işe alınanlar, kayırmayla zengin olanlar… Ve geleceği karartılan çocuklarımız…
Yeni bir yıla girerken yeni bir şansımız olacak mı, diye düşünüyorum. Türk siyaseti kalıcı bir çözüm üreterek bunların üstesinden gelecek mi? Adalet, hak, hukuk eski yerine dönecek mi? Demokratik parlamenter sisteme daha güçlü olarak yeniden geçebilecek miyiz? Gericilikten arındırılmış bir eğitim sistemi kurabilecek miyiz? Ekonomide derinleşen sınıf ayrılıklarını kaldırabilecek miyiz? Atatürkçü laik, bilimsel, çağdaş devletimize tekrar kavuşabilecek miyiz?
İnanmak istiyorum…