Grizu patlaması kader mi? Yoksa! (1)

Osmanlıdan günümüze kömür ocaklarında birçok grizu patlaması meydana gelmiş olmakla birlikte yakın tarihte; 2010 yılında Zonguldak-Karadon’da 30 kişi, 2013’de Zonguldak-Kozlu’da 8 kişi ve 2022 yılında Zonguldak-Amasra’da meydana gelen grizu patlamalarında 42 kişinin can kaybı ile sonuçlanmıştı. Üstelik bu kötü sonuçlara kömür ocaklarında ortaya çıkan göçük, yangın ve gaz zehirlenmesi gibi kazalardan dolayı oluşan can kayıpları dâhil değildir.

Abone Ol

Peki, bu kader mi? Bu işin fıtratında mı var? Tabiî ki değil!

Metan nedir? Grizu nedir? Neden patlar? Kömür tozu nasıl patlıyor? Dünya bu konuda nasıl önlemler alıyor? Biz ne yapıyoruz? Neler yapmalıyız?... gibi birçok soruya cevap bulmalıyız.

Bu sorulara cevap olacak teknik izahlarımı okuyarak kader olup olmadığına kendiniz karar verin!

Öncelikle, Grizu, metanla ile havanın karışımını ifade eder. Grizu patlaması, maden içerisinde ki havada % 4 ile %15 oranında metan gazı bulunduğu durumlarda ancak gerçekleşebilir.

Kimyasal formülü CH4 olan metan; CO2 ve CO gazları gibi renksiz, kokusuz ve tatsız bir gazdır. Dolayısıyla insanlar tarafından fark edilemez. Metan zehirli bir gaz olmayıp, ancak ortamda yüksek konsantrasyona ulaşır ise havanın oksijen miktarını azaltır ve insan üzerinde önce baş ağrısı sonrada boğucu özelliği gösterir. Bugün evlerimizde kullandığımız Doğalgaz’ın %80 ile %90’ı metan içerir. Doğalgaz dağıtıcıları gaz kaçağının insanlar tarafından fark edilmesi için gaz içerisine sarımsak kokusuna benzer bir koku ilave etmişlerdir.

Metan gazı, sulu ve bataklıklarda biriken bitkisel ve hayvansal organik maddelerin kimyasal bozunmaya maruz kalması sonucunda oluşan ve bataklık gazı da denilen bir gazdır. Başta kömür olmak üzere organik maddeler metan gazı üretir.

Kömür oluşumu ormanların sulak (bataklık) ortamlar içerisindeki çürümeye başlar iken depremler sonucu oluşan heyelanlar ile üzerlerinin örtülmesi sonucu havasız ortamda milyonlarca yıl sürecince basınç ve sıcaklığın etkisi ile meydana gelir. Dolayısıyla, kömür oluşumundaki ana unsur olan ağaçlar ve ağaç içerisinde bulunan Selüloz (C6H10O5) maddesi zamanla parçalanarak metan (CH4) gazları çıkarırlar.

Kömürünün bünyesinde bulunan metan, yeraltında bulunan kömürün basınç altında olduğundan açığa çıkmaz. Nasıl bir cevher birden çok minerallerden oluşur ise kömür’de mikroskobik boyutta “Maseral” adı verilen yapılardan oluşur. Bu maseraller arasında serbest olan metan gibi gazlar kömür üretim esnasında oluşan çatlaklardan serbestçe dışarı çıkarlar.

Dolayısıyla, metan kömürün bünyesinde var olan ve kendi kendine sürekli ürettiği bir gazdır. Önemli olan metan’ın varlığı değil, metan’ın ocak içeriğinde yayılmasını ve kritik seviye olan metan oranının %4’ün üzerine ulaşmasını engellemektir.

Grizu’nun en şiddetli patlama oluşumu kapalı bir hava ortamında %9,5’luk metan konsantrasyonunda meydana gelir. Fakat bu konsantrasyonda kendi kendine patlamaz ve yanmaz, patlayabilmesi için mutlaka bir ateş kaynağı ile temas etmiş olmalıdır. Ocak içerisine sigara veya kibrit gibi ateş kaynağı sokmak zaten yasaktır. Ayrıca, ocak içerisinde kullanılan araçlarda alev sızdırmaz (Ex-proff) olma zorunluluğu da vardır.

Geçmişte tüm Dünya’da teknolojik ve bilgi yetersizlikleri sebebiyle metan kontrolünü yapmak zor olduğundan patlamalar oldukça yaygındı.

Ocak havası içerisindeki metan varlığını tespit etmek için geçmişten günümüze farklı tip önlemler uygulanmıştır. Önceleri, metan (CH4), CO, ve CO2 gibi zehirli ve boğucu gazlara karşı çok hassas olan kanaryalar ocak içerisinde sokularak ölmeleri halinde madenciler ocağı terk ederken, sonrasında emniyet lambaları ile lambanın alev yüksekliğine göre (5 cm üzeri tehlike) belirlenen metan miktarı üzerinde olması durumunda madenciler ocak içerisini terk ederlerdi.

Fakat, günümüzde metan ve diğer gazları ölçen el tipi veya merkezi kontrollü algılayıcı sistemleri ile donatılmış gaz ölçerler çok daha hassas bir şekilde ölçüm yapmakta ve uyarı sirenleri ve kırmızı renkli yanan çakarları ile ocaktan çalışan madencileri tehlikeyi uyararak ocağı terk etmesi sağlanabiliyor. Fakat, gaz ölçer aletlerinin belirli periyotlarda doğru çalışıp çalışmadığının kontrol edilmeleri de çok önemlidir.

Aslında geçmişte olduğu gibi vahşi depolanan çöp alanlarında da metan (CH4) gibi gazlar çıkar. 1993 yılında İstanbul-Ümraniye de Hekimbaşı çöplüğü diye bilinen çöplük alanında 39 kişinin ölümüne (12 kişinin de cesedine ulaşılamamıştır) sebep olan metan gazı patlaması olayı yaşanmıştır. Günümüzde metan drenajı yapılan çöp depolama alanları oluşturulduğu için günümüzde metan gazı patlamaları çöp alanlarında pek yaşanmıyor.

Amerika ve Almanya’da yaklaşık 40 yıldır kömür ocaklarında metan gazı patlaması olmamaktadır. Diğer taraftan, 2014 yılında Almanya’da tamamen kapalı bir ahırda ineklerin midelerinde metan üretmeleri ve geğirmeleri sonucu dışarı attıkları gazın ahırda yeterli konsantrasyona (%4’ün üzerinde) ulaşarak metan gazı patlaması meydana gelmiştir. Bugün, sera gazlarında biri olan metan gazının atmosfere yayılmasının en çok nedeni büyükbaş hayvanlardır.

Avrupa'nın en kötü maden kazası, 1906 yılında Fransa'daki Courrieres madeninde 1099 madencinin ölümüne neden olan grizu patlamasıdır. Ardından 1913'te Senghenydd Maden Ocağında 440 madencinin ölümüne yol açan metan gazı patlaması, Birleşik Krallıktaki en kötü maden kazasıdır.

Bu kötü olaylardan sonra, kömür ocakları içerisinde kullanılan elektrikli araçlar alev sızdırmaz (Ex-proff) olması gerektiği belirtilmiş ve ardından alev sızdırmaz motor, lambalar ve transformatörler kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla, 1979 yılından bu yana Birleşik Krallıkta kömür madenlerinde metan gazı patlama vakası olmamıştır.

Avrupa Birliğinde birçok üründe gördüğümüz minimum kalite değeri olarak kabul edilen CE Belgesi zorunluluğu gibi patlayıcı ortamlarda kullanılan cihazların minimum güvenlik seviye değeri olarak ATEX sertifika zorunluluğu 1994 yılından gelmişti. Bu karara göre madencilerin AB standartlarında “alev sızdırmaz” kıyafet ve malzeme kullanması gerekiyor.

Türkiye’de 2002 yılında hükümetin Avrupa Birliliğine girebilme umuduyla 2003 yılında getirdiği ATEX Yönetmeliği, maalesef ne Çalışma Bakanlığınca ne de diğer yetkililer tarafından takibi yapılmamış, sadece kâğıt üzerinde kalmıştır. Ta ki 2014 yılında Manisa-Soma’da meydana gelen ve 301 madencinin ölümü sebep olan facia sonrasında ATEX zorunluluğu hatırlanmış ve bu süreçte birçok kömür madeni uygunsuzluk nedeniyle kapatılmıştır.

Fakat, maden firmalarının baskıları ile çıkan ATEX Yönetmeliği bir Bakanlar Kurulu kararı ile 2015 yılından 2020 yılına kadar 5 yıl ötelenmiştir. Danıştay bu kararı insan hayatı için önemli gördüğü için 2016 yılında iptal etmiş olsa da yetkililer tarafından durum takip edilmediğinden çoğu kömür ocağında hala ATEX sertifikası olmayan aletler kullanılmaya devam ediliyor.

Maalesef bugün bir Alman, bir İngiliz veya bir Fransız madencinin hayatı önemli iken bizim vatandaşlarımızın hayatı önemli olmadığının bir diğer göstergesi de ATEX zorunluluğunun dikkate alınıp alınmamasında ortaya çıkmaktadır. (devam edecek…)

{ "vars": { "account": "UA-115444419-2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }