Nerde kalmıştık? E halinde yalın kadınların hayatına göz atmıştık, DE halindeki kadınlarla devam edelim mi?
Bakalım neler çıkacak ortaya?
Kadınlarla devam ediyoruz daaa, erkeklerin de bir o kadar dedikoduya yatkınlıklarını biliyorsunuz, şimdilik kadınlarla devam edelim ilerde erkeklere de bir pencere açabiliriz.
De kadınlar; bu kadınlar güç sandıkları şeyi, öz güvenini DAYANAĞINDAN alırlar.
Her zaman arkasında babası, kocası, kardeşi veya biri olsun ister, sırtını aldığı güce dayar, yaslanırlar. Öyle ayakta kalırlar.
Genelde de iyi bir evlilikle hayatlarının kurtulacağı kanısındadırlar. Bazen de teşvikle evlenecekleri adamın peşine düşerler.
Kızlarına yemek tarifi gibi başkasını kullanma taktikleri inceden kanaviçe gibi işleyip hayata salan annelerin de bulunduğunu görüyoruz.
Taktikleri almaya alışanlar hayatları boyunca da, en küçük sorunun çözümünde dahi birilerine ihtiyaç duyan kadınlar olup çözümcü başkalarıyla aramaya devam etmeye aslında mahkûmdurlar… Farkına varamazlar bile.
Birazda zavallıdırlar aslında, yalnız kalınca sudan çıkmış balığa dönerler.
Yapacaklarını bilemediklerinden içlerine kapanırlar ve iyiden çekimser olup tutunacak yer ararlar. Çoğu zamanda kullanırlar ama de halindeki kadınların azınlığını oluştururlar.
Dayanağa yaslanan kadınlar illa ki sığınacak bir liman arar, iş kursalar da mutlaka çekingen kalır kendilerini korumaya almak isterler.
Gölgede bile şemsiye tutar gibi bir tutanak arar ve de çoğu kez bulurlar. Akıllarını öyle çalıştırmayı tercih ederek, kurgularlar.
İş hayatında kendilerini tanıtırken falanca kişi benim babadır ya da benim soyadım falanıdırı isimlerinin arkasına ille de eklerler.
Ben bu işi en güzel şekilde yapacak nitelikteyim demeye çekinirken, bak ben filancanın eşiyim, şunun kızıyım kelimeleri dökülür ağızlarından.
İş sahibi olsalar da, akademik kariyer dahi yapsalar bir gücün yanında veya kocasının soy isminin arkasından kendilerini tanımlamak gereğini duyarlar. Kendilerini koca soy ismiyle veya başkasının arkasından parlayıvermeleri onlar için başarının yoludur… Veya kocan kadar konuş der gibi ortamda salınırlar.
Bu cinse dâhil olan kadınlar, belki kendi gücünün farkına varmıyorlar veya kolaya kaçıyor da olabiliyorlar.
Bazen korkup veya çekinirken bazen de yetiştiği ortamın baskısında birine dayanmak zorunda kalıp çevre baskısı bağlarıyla bağlanıyorlar.
Bazıları ise elindeki gücü kullanırken de illaki birine yaslanmak ister, yeni ekilen bir fidanın yanına çakılan dikeç gibi birini ister.
Oysa kökünü toprağa salsa kuru ağaca ihtiyacı olmayacak ama fark edemez işte.
***
De halinde bazı kadınlar da vardır ki…
Kolaydan hayat sürmek için birilerini kullanırlar. Kullanırken de hünerlerini konuştururlar çünkü uzmanlıklarını kendi hayatlarını kolaylaştırma yolunda hatmetmiştir kendilerince.
Bulunduğu kentte kendilerince seçkin mekânlarda göz doldurarak, kolundaki çantanın markasını çevresinin gözüne sokarken topuk seslerinden ayakkabı markasını okuttururlar...
Aslında av peşindedirler.
Önce herkese göstermek için eşrafın gittiği yerlerde boy verirken sosyal medyada da göstermek için her fırsatı değerlendirirler. Belki de bir sınıf kavgasını kendi içlerinde yaşarlar. Kim bilir?
Bir kaç kitap okuyup sinemaya giderken, bulurlarsa tiyatrodan da bahsetmeye bir de araya konser koymaya bakarlar.
Ellerinde de bir moda dergisi sayfaları uçuşuverir. Özenirler.
Gezilere merak salar güncel, moda gidilen yerlere uçmayı amaç haline getirirler. Boy, boy foto sergilerler, sosyalleşirler ya…
Haa birde yurt dışı yapmak onlar adına etrafına hava atmak için çok iyi malzeme olacağından, olmazsa olmazlarından olur tutku haline dönüverir. Birilerini aracı ederlerse fırsatı elden asla kaçırmazlar.
Pembe hayallerini süsleyen düşlerini gerçekleştirirler.
Onlar için konuşulacak konu olsun diye güçleri olmasa da yaratmaya çalışırlar.
İçinde bulundukları durum ile kendi iç dünyaları arasında uyku uyuyamazlar aslında. Kime nasıl davranacaklarının hesabını rüyalarında görürler.
Uyuyamadıkları uykularını izledikleri filimdeki şaşalar süsler.
Çabaları ise gördüklerini yaşamaktır…
Hedefleri O’nlara benzemek veya O’nları kullanmak olduğundan kimin nesi var?
Nasıl Yaşıyorlar?
Nasıl ondan faydalanılır? Onların peşine düşerler.
Düşerken de önlerine engel gördüğü şeylerden kurtulmanın düzenini kurarlar.
Biraz da GUGUK kuşuna benzerler ( diğer kuşların yuvasına, kendi yumurtasını onunkine benzeterek bırakıp, başkasına baktırıyor ve doğasına dönüyor, döngü devam ediyor)
Gözlerini diktikleri hedef için engel tanımazlar. Atmaca gibi hedefe kilitlenirler, pençelerine aldıkları andan sonra da zevkini sürerler.
Edep ahlak hak getire, öz güvenimiz tavan deyip salınırlar, edepsizliklerinden de asla utanmazlar, üstüne üstlük marifetlerinden de zevk alırlar.
Bir bakıma parazitlik ruh halleridir. Ya öyle görmüşlerdir ya da birilerinin eğitiminden geçmişlerdir.
Bazen en yakınları tarafından öğütlenmiş ve özendirilmiş de olabiliyorlar. Mesela anaları.
Hep hayatlarında birileri olsun ama onun rahatı, çıkarı için çalışsın diye beklerler. Yaşadıklarından, bencillikleri vazgeçilmez özellikleri olup, kendi doğal hakları sayıp benliklerine yapıştırlar…
Birine, birilerine yapışık kadınların en büyük silahlarından biri de mağduru oynamaktır. Mağdurum da mağdurum oyununu çok becerikli oynarlar ki, hayatlarını asalak yaşamayı seçerken sessiz, sedasız başkası için görünmez tehlike olurlar. Ama kendileri için kazanç gördüklerinden, hayatlarını idame ettirmenin çıkış yolu sayarlar.
Kendi savunma sistemlerini çok geliştirmişlerdir, en ufak bir karşıtlıkta yalan, dolan her türlü araçla savunmaya geçiverirler.
Duygular sömürülür, kirpikler ok olur, gülüşler can evinden vurur, ses tonu mermiden tesirlidir.
Bütün olasılıkları hesaplar, bütün argümanları ustaca kullanırlar.
Bazen özentiden kendi seslerini bile tanımazlar, kendi adımlarını atamazlar.
Hırslarını durmadan kamçılarlar.
Oyunculuğu öyle sahici oynarlar ki bütün işve, cilve, naz ve vurucu kuvvetleri eşliğinde hissettirmeden, karşındakini tesiri altına alınca istediği gibi kullanırlar. Karşındakinin ruhu bile duymaz. Kendine gelince de atmaca avını kapmıştır çoktan.
Tabi ruhunda ve elinde bişey kaldıysa kurtarmaya çalışırlar.
Avları her zaman bir erkek de olmayabilir. Hedef kullanılacak malzemedir. Avını yakalamış aslan misali yemenin zevkini çıkarır avcılar. Onların varlığı ve varsaydığı da o kadardır.
***
De halini kendine elbise diken kadınların birçoğu içindeki korku eşiğini aşıp, kendi güven basamağına adım atamadıklarından, giydikleri elbiseye mahkûm kalırlar.
Bir kırsalar o gereksiz bağları, o eşiği bir atlasalar kendilerinin yapabileceklerinin farkına varabilseler, kendilerine de yeterler, başarı basamaklarını da koşarak çıkarlar.
Kalın Sağlıcakla__Kadınlığın Vasıflarıyla__Meyrem’ce