Doğada bir denge olduğu kesin. Hiçbir şey bu dengenin dışında hareket etmiyor. Evrende canlılar arasında ki bu denge asla bozulmuyor. Hepsi evrende bir denge içinde yer ve görevini biliyor. Fakat insan için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. İnsan evrende ki bu doğal dengenin dışında hareket ediyor. Bu doğal dengeye ayak diriyor. “Doğanın dengesini bozan tek hayvan insandır” gerçeği ise; maalesef ki kanıtlanmıştır. Bu dengenin dışında hareket edebilen ve doğanın dengesini bile olabildiğince bozan insan senin ruhsal dengeni mi bozmaya çekinecek? İnsandır doğanın dengesini bozan. İnsandır insanın dengesini bozan. Ve yine insandır kendi dengesini bile bozan.
Kimsenin hayatı mükemmel değil elbette. Hepimizin hayatında mutsuzluk yaratan, sinirlerimizi zıplatan birçok insan var. Dengenizi bozarlar ve sonra sana “dengesiz” muamelesi yaparlar. Çevremize baktığımızda onlardan o kadar fazla ki. Ve bu insanlar her yerde; evde, otobüste, trafikte, kuyrukta, iş yerinde. Ve bu insanlar eşiniz, çocuğunuz, arkadaşınız, amiriniz. Bu insanlarda senin her türlü dengeni bozabilme yeteneği mevcuttur. “ Her şeyi ben bilirimci” tavırlarıyla seni çıldırtabilirler. Ağızlarından öyle laflar dökülür ki tam bir laf ebesidirler aynı zamanda. Yayından çıkan zehirli ok gibi saplanır bu sözler yüreğinize. Ama onun umurunda bile olmaz çünkü düşünce yoksunudur bunlar. “Özür dilemek” “Kusura bakma” demek onları bozar. Zaten bozduğu dengenizle özrü de size diletir, kusura bakmayı da size söyletir. İnsan kullanma sanatı diye bir sanatı çok iyi icra eden bu tipler kimden nasıl yararlanacağını çok iyi bilirler. Çevresinde ki herkesten bir şekilde faydalanırlar. Kiminin etinden, kiminin sütünden. Eğer ki bir gün faydalanamayacak gibi olurlarsa hayatından çıkarsınız zaten. Tabi ki yine dengenizi alt-üst ederek. Dünya’ya gönderilme amaçları ise; “sabır kontrolüdür” bence. Sinirlerinize kısa devre yaptırtarak kontrol kalemi vazifesi görürler bu şahıslar. Ayrıca başarılı insanlardır bunlar. Çünkü senin dengeni bozmayı başarmışlardır velhasıl.
Ah bu insanlar! Hele bir güçlenmeye görsün denge menge tanımaz. Oturdukları denge terazisinin kefesinde kendi dengelerini havalara uçururken diğerlerininkini yere çakarlar vallahi. Havalara uçmuş dengesiyle tepeden bakarlar dengelerini yerle bir ettiklerine. Kendi de dengede değildir elbette. Güçlendikçe vefasızlaşır ama adı profesyonel davranmaktır. Güçlendikçe acımasızlaşır adı işe duygu katmamaktır. Güçlendikçe şahsiyetsizleşir adı iş yürütmektir. İnsan güçlendikçe kendisine verilmeyen hakları bile verilmiş gibi uygulamaya kalkıyor. Kendini diğerlerinden güçlü kılacak bir sürü işkence yöntemleri bularak dengesini alt-üst ettiklerine uygulamaya kalkıyor. Başkalarına üstünlük taslıyor ve kendi kurallarına uymaya zorluyor. Yalan söylüyor herkes ona inanıyor çünkü o güçlü. Alay ediyor, dalga geçiyor çünkü; her şeyin en iyisini o biliyor. İddia ediyor çünkü; ikna etmeye çalışıyor. İkna olmazsanız da canınıza okuyor. Hep 1-0 önde başlıyor güçlü olan bu oyunda. Güçlü olduğu için ezmek onun hakkı. Ceza çekmekte güçsüzün sonu oluyor ne yazık ki. Hayvanların adı kullanılarak anlatılan bir hikâye var ki çok hoşuma gidiyor. Öyle güzel anlatıyor ki güçlüyle güçsüzün adaletini.
Veba, ormanın tüm hayvanlarını kırıp geçirmektedir. Aslan(güçlü) bu duruma çözüm için bir toplantı düzenler ve bir komisyon kurar. Kanısınca ormana vebayı, günahkârı cezalandırmak için tanrılar yollanmıştır. Eğer herkes günahlarını itiraf eder de, en günahkâr tanrılara kurban edilirse, o zaman bütün orman hayvanları vebadan kurtulacaklardır. Aslanın huzurunda günahlar dile getirilmeye başlanır. Örneğin aslan acıkınca kendini tutamayıp koyunları ve çobanı yemiştir! Heyetteki hayvanlar hemen hemen bunun günah sayılmayacağını söylerler: Ne de olsa, o orman kralıdır(güçlüdür) ve bu kadarına hakkı olacaktır artık! Sonra kaplanlar ve ayılar da aslanın günahından az olmayan günahlarını itiraf ederler. Sonuç aynı aslanın ki gibidir. Onlar güçlü ve bu haklara sahiptir. En sona “eşek” kalır. O da acıkınca, mecbur kalıp tapınağın bahçesinde ki otları! Yemiştir. En büyük günahkâr! Bulunmuştur. Komisyon böylece en büyük günahkârın “eşek” olduğuna karar verir. Bu nedenle, tanrılara kurban edilmesi gereken kişi diğer günahkârlar kadar güçlü olmayan eşektir.
Nefesleri tükenen ama nefisleri tükenmeyen insanlar güçlendikçe eziyor, ezdikçe de dengemizi bozuyor. Bırakın uğraşan değil, uğraşılan olun. Yalan söyleyen değil, kandırılan olun. Kalpleri kıran değil, kalbi kırılan olun. Ezen değil, ezilen olun. Adaletin terazisi her zaman hayvanlar âleminde ki gibi olmayacaktır. Mahşer kurulup, herkesin helallik almak için birbirini kovaladığı o büyük hesap günün de kovalayan değil de aranılan olun.
Kendi dengemizi başkalarıyla dengelemek zor iş aslında. Kimse kimseyi değil, herkes kendini dengeler. Ben izin vermediğim sürece beni üzemezsiniz. Ben istemediğim sürece sinirlerimi alt-üst edemezsiniz. Ben mutluysam beni mutsuz edemezsiniz. Ben dengeliyim aslında benim dengemi bozmaya çalışan dengesiz de sizsiniz!
Dengenizin dengede olduğu dengeli günler dilerken hiçbir densize dengenizi bozmasına müsaade etmeyin diyorum. Saygılarımla.
Leyla Yargı Mantar
yargımantar@hotmail.com