Her insanda insanlığın bütün halleri var. Kültürel alt yapısına, bilgisine, görgüsüne, okuduğu kitaplara, yaşadığı topluma, inanç sistemine ve hayatta arkadaş edindiği insanlara göre bir davranış biçimi oluşturmuş insanlar beni hâlâ şaşırtmaya devam ediyor. Ben de bu yüzden insanları bir de Tanrı’ya sorayım dedim.
Tanrım nasıl yarattın bunca insanı tip, tip?
Uslarında nasıl fark yarattın ey yüce sahip? (Us= Akıl)
Hikmetinden sual olmaz ama, neydi muradın?
Hepsi başka bir alem, hepsi başka bir garip…(Mehmet Özata)
İnsanoğlu her sıkıştığında, her başarısızlığında yaşadığı olayları kadere bağlıyor. “Kader böyle imiş ne söylesem boş” diyerek cehaletine kılıf bulmaya çalışıyor.
Yıllar önce (2008-2012 arası) İstanbul Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezinde Aydınlanma Vakfının Felsefe konferanslarına gittim.
Eczacı Metin Bobaroğlu üstadın yönettiği konferanslar çok ilgimi çekiyordu.
Yaklaşık 250 kişilik salonda katılımcıların yüzde sekseni kadındı.
Ben de (2010-2012) aynı yıllarda merkezin 80 kişilik salonunda her ayın 19’da
“Şiir, Edebiyat ve Müzik” söyleşisi yapıyordum.
Felsefe konferansında bir akşam ismini hatırlayamadığım bir profesör kader konulu konferans verdi. Yaklaşık üç saat din ve tasavvufa dayalı bir anlayışla kaderi anlattı.
Yönetici Metin Bobaroğlu salona dönerek “Üstadın anlattığı kader konusunda katkıda bulunmak isteyen var mı arkadaşlar?” dedi. Ben de el kaldırarak, “Var hocam” dedim.
“Ben haddim olmayarak hocamın 3 saattir dinsel ve tasavvufi yorumla anlattığı kader anlayışına katılmıyorum” dedim. “Metin bey, “Seni dinliyoruz Mehmet bey” dedi.
Ben izniniz olursa kader konusunda yazdığım bir dörtlüğümle konuyu açıklamaya çalışayım.” dedim. Ve aşağıdaki dörtlüğümü okudum.
Hayatı geç kavradım, olanı kader sandım,
Olmayanla savaştım, tekâmülde zorlandım,
Kader alında değil, akılda şifrelenmiş,
Ömrüm hazana erdi, yaşadıkça anladım...(Mehmet Özata)
Salonda müthiş bir alkış başladı. Metin bey, salondaki arkadaşların isteği üzerine
“Bir daha okuyun Mehmet bey” dedi. Ve ben bir daha okudum. Alkışlar devam etti.
Konferansı veren Profesör ayakta alkışlayarak, “Arkadaşlar ben üç saat boşuna konuşmuşum, Mehmet hocam bir dörtlükle kadere müthiş bir açıklık getirdi.” dedi.
Evet sevgili okurlar “Allah her doğan çocuğun alnına kaderini yazmıyor, çocuğa verdiği akılla kendisini yönetmesini sağlıyor.
BİLGE BAADDİN AHKÂMI
1—Bırakın bu süslü Cuma mesajlarını. Gidin bir fakirin evinin erzağını alın, çocuklarını sevindirin. Bakın o zaman her Cuma nasıl hayırlı olur.
2—Magazin basını aptal dizilerde dekoltesi derin olan yarı çıplak kadınlara cesur kadın diyor. Cesur kadınların cesaretini hayranlıkla izleyen erkeklere de sapık diyor. Çok çelişkili bir durum!
3—Yeni çıkarılan sansür yasası maalesef basın ve ifade özgürlüğüne indirilen korkunç bir darbedir. Dezenformasyon bilgilerin çarpıtılarak basında halka yayınlanması demektir. Ülkede yayınlanan gazetelerin yarısı her gün yalan yanlış haberlerle halkı kandırıyor. Bu da bir dezenformasyondur.
4—Bir karikatürde evde yazı yazmaya çalışan bir yazarın karısı eve gelen polisleri kastederek kocasına,“ Hayatım internette takipçilerin gelmiş” diyor.
5—Son yıllarda arkasına ABD ve Avrupa Birliğini alan Yunanistan ülkemize Ege ve Akdeniz’de yaptığı tacizlerle resmen kafa tutmaya başladı. Çok can sıkıcı bir durum. Yunanlıların koskoca 80 milyonluk Türkiye’ye kafa tutmaları hayra alamet bir durum değildir.
6—Kızılırmak mahallemizin sevimli ve gözüpek iş adamlarından Mahmut Acar kardeşimizin Ayvalık’ta kalp krizinde ölmesine çok üzüldüm. Mahmut Acar hoşsohbet ve memlekete faydalı güzel bir insandı. Yaptığı Acar Tesisleri Osmancık’ın gelişmesine büyük katkıda bulunmuştu. Mahmut Acar kardeşimi sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad ve mekânı cennet olsun.
20 EKİM 2022 / MEHMET ÖZATA