Ecz. Erol Afacan, “Son dönemde artan ilaç zammı söylentileri, hem halkımızın hem de eczacılarımızın ilaca ulaşmasını ciddi şekilde zorlaştırdı. İlaç euro kuru 17 TL iken günümüzde bu rakamın 38 TL’yi bulduğu bir ortamda, ilaç sektörü büyük bir krizin eşiğine gelmiştir. Birçok ilaç firması, Türkiye’deki mevcut fiyatlandırma politikaları nedeniyle ilaçlarını geri çekmeye başlamış, bu da hem halkımızı hem de sağlık sektörü çalışanlarını derinden etkilemiştir. Eczaneler, halkımızın ihtiyaç duyduğu ilaçları tedarik edememekten dolayı büyük bir sıkıntı yaşamakta ve bu durum ne yazık ki yanlış anlaşılmaktadır” dedi.

Çorum Eczacı Odası Başkanı Ecz. Erol Afacan açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

Zam söylentileri, piyasada ilaç bulunamamasının başlıca nedenlerinden biri haline gelmiştir. Zam beklentisi, ilaç firmalarının stoklarını tutmasına, mevcut ilaçların piyasaya sürülmemesine ve bu nedenle halkımızın eczanelerimizde ilaç bulamamasına yol açmaktadır. İlaç fiyat kararnamesi, yıllardır uygulanan sabit euro kuru üzerinden hesaplanmakta ve bu yöntem artık ömrünü tamamlamış bir politikadır. Gerçek euro kuru ile ilaç euro kuru arasındaki makas, ilaç firmalarını zor durumda bırakmakta ve Türkiye’yi ilaç tedarikinde cazip bir pazar olmaktan uzaklaştırmaktadır. Bu durum, yeni nesil ilaçların ülkemize giriş oranını Avrupa ülkelerine kıyasla %10 seviyelerine düşürmüştür.

İLAÇ YOKLUĞUNUN FATURASI ECZACILARIMIZA KESİLMEMELİ

Eczacılarımız, ilacın halkımıza ulaştırılmasındaki en önemli aracılardır. Ancak son zamanlarda ilaç yokluğunun sorumlusu olarak görülmekte, bu haksız suçlamalara maruz kalmaktadırlar. Oysa ki eczacılarımız, ilaç tedarik zincirinin son halkası olup, ilaç üretimi ve ithalatı üzerinde hiçbir kontrole sahip değildir. Piyasada bulunamayan ilaçların tedarik sorunu, eczacılarımızın değil, mevcut fiyatlandırma politikalarının bir sonucudur.

Eczacılarımızın karşılaştığı bu sorunun ana kaynağı, ilaç fiyatlarının euro kuru ile olan bağlantısı ve ilaç firmalarının bu döviz farkından zarar etmemek için piyasadan çekilme eğilimidir. Türkiye’deki mevcut ilaç fiyatlandırma modeli, artık sürdürülebilir olmaktan çıkmış ve halk sağlığını tehdit eder hale gelmiştir. Yüksek ilaç fiyatları, zaten ekonomik zorluklar içinde olan birçok vatandaşımız için ilaçları ulaşılmaz kılmakta ve tedavi süreçlerini aksatmaktadır.

İLAÇ FİYAT KARARNAMESİ ÖMRÜNÜ TAMAMLADI

İlaç fiyatlandırma politikaları artık derinlemesine gözden geçirilmelidir. Türkiye’nin ilaç fiyat kararnamesi, günümüz koşullarında geçerliliğini yitirmiştir ve piyasa gerçeklerini yansıtmamaktadır. Euro kurunun sürekli artması, ilaç firmalarının Türkiye pazarına olan ilgisini azaltmakta ve halkımızın ilaca erişimini tehlikeye sokmaktadır. Bu noktada alternatif geri ödeme modelleri ve ilaç fiyatlandırma sistemleri üzerine ciddi bir şekilde düşünülmesi gerekmektedir.

Önerilebilecek çözümler arasında:

Dinamik İlaç Fiyatlandırma Sistemi: Euro kuru gibi dış faktörlere bağımlı bir sabit model yerine, dövizdeki dalgalanmalara göre otomatik olarak güncellenen bir ilaç fiyatlandırma sistemi geliştirilebilir.

Dijital bağımlılık sporcu performansını olumsuz yönde etkiliyor Dijital bağımlılık sporcu performansını olumsuz yönde etkiliyor

Geri Ödeme Sistemi: İlaçların fiyatları üzerine değil, halkımızın bu ilaçlara erişimini kolaylaştıracak geri ödeme modelleri üzerine odaklanılmalıdır. SGK ve ilgili kurumlar, halkımızın yüksek maliyetli ilaçlara daha kolay ulaşmasını sağlayacak alternatif geri ödeme modelleri üzerinde çalışmalıdır.

İlaç Firmalarıyla Yeni Anlaşmalar: Türkiye, ilaç firmalarıyla uzun vadeli ve istikrarlı fiyatlandırma anlaşmaları yaparak, ilaçların piyasadan çekilmesinin önüne geçebilir. Bu anlaşmalar, ilaç firmalarının Türkiye pazarına güven duymasını sağlayacak şekilde kurgulanmalıdır.

PAHALI İLAÇ, ULAŞILAMAYAN İLAÇTIR

İlaç fiyatlarının artması, ilaçların piyasada bulunamaması ve zam beklentileri, halkımızın ilaca ulaşımını daha da zorlaştırmaktadır. Bir ilaç ne kadar pahalı olursa, o ilaca ulaşım o kadar imkânsız hale gelir. Bu nedenle pahalı ilaç, aslında bulunamayan, kullanılamayan ilaçtır. Bu gerçek göz önünde bulundurularak, ilaç politikalarının sadece fiyatlar üzerinden değil, ilacın erişilebilirliği üzerinden yeniden yapılandırılması gerekmektedir.

Eczacılarımız, bu süreçte halkımızın yanında yer almakta ve mevcut krizden en çok etkilenen gruplardan biri haline gelmektedir. Eczanelerimizin ilaç tedarikine ulaşamaması, halk sağlığını tehdit eden bir boyuta ulaşmıştır. İlaç yokluğunun ve yüksek fiyatların temel sorumlusu olarak eczacılarımızı suçlamak, sorunun kaynağını görmezden gelmek demektir. Bu krizin çözümü, Sağlık Bakanlığı, ilaç firmaları, SGK ve eczacılarımız arasında yapılacak kapsamlı bir diyalogla sağlanabilir.

Sonuç olarak, Türkiye’deki ilaç krizi, mevcut politikaların yeniden ele alınması gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Eczacılarımızın ve halkımızın yaşadığı bu zor dönemi aşabilmek için, gerçekçi ve sürdürülebilir çözümler üretmek şarttır. Unutulmamalıdır ki, ilaca erişim bir lüks değil, bir temel haktır.”