Son 19 yıl ve tam olarak 7156 gündür iktidarda olanların, seçimler zamanında yapıldığı takdirde, geriye kalan 382 günde problemleri çözme imkanı olmadığını dile getiren İnoğlu, konuya ilişkin açıklamasında şunları ifade etti:
"AK Parti iktidarı hangi problemleri çözeceğini vaat ediyor? Kendi ürettiği problemleri çözmeye vadeden bir iktidarla karşı karşıyayız! Bu problemler 2002 öncesinin mi yoksa 20 yıllık bir iktidarın bakiyesi mi? 3 haneli rakamları bulan enflasyon rakamlarına kim sebep oldu? Ne zaman Merkez Bankası rezervleri bu kadar eridi, ne zaman faize bu kadar kaynak aktarıldı? Ortalama kira bedelleri 5-6 bin lirayı, ortalama bir konutun satış fiyatı da 1,5-2 milyon lirayı hangi dönemde buldu ve insanların ev alma hayalleri ne zamandan beridir tamamen son buldu?

‘Ben hep 50 liralık alıyorum’ diyen insanımız artık o paraya 2 litre mazot dahi alamıyor; bunun sorumlusu kim? Her 6 aya bir yeni tarih veren Sn. Erdoğan ve iktidar partisi yöneticileri şimdi de 2023'ün ilk günlerine dair adeta hayal satıyorlar. Fakat artık milletimiz şunu çok iyi biliyor; problemlerin sebebi olanlar problemleri çözemezler!

İKTİDAR KRİZİ DEĞİL ALGIYI YÖNETMENİN PEŞİNDE

Her hafta feryat ediyoruz, “ekonomimiz alev alıyor, kriz her geçen gün daha da derinleşiyor” diye. Fakat krizle mücadele etmesi gerekenler hala krizi değil algıyı yönetmenin peşindeler. Sayın Cumhurbaşkanının bu hafta bakanlar kurulu toplantısı sonrası yaptığı konuşma bunu bir kez daha göstermiştir. Ekranda "faizle mücadele ettiklerini" söyleyen; gerçekte ise ülkeyi Cumhuriyet tarihinin en büyük faiz borcuna mahkum eden başka bir iktidar yoktur! Ekranda "herkesi ev, araba sahibi yaptık" deyip; gerçekte bu ülkeyi tarihin en fazla icra dosyasına mahkum eden başka bir iktidar yoktur. Ekranda "Türkiye’yi dünyanın en büyük ekonomisi yapacağız" deyip; gerçekte ülkeyi açlığa ve yoksulluğa mahkum eden başka bir iktidar yoktur. Rakamlarla ve kavramlarla oynayarak ekonomiyi düzelteceklerini sanıyorlar. Düzeltemezler, düzeltemiyorlar da zaten; aksine her gün problemlerimiz derinleşiyor.
‘Şecaat arz ederken birileri sirkatin söyler’ derler ama bu kadar pişkince söyleneceğini beklemezdik.  Sayın Bakan’ın “dönüyor” dediği bu çarklar işçilerimizi, memurlarımızı, emeklilerimizi, çiftçimizi ve gençlerimizi öğütüyor. İktidarın büyük bir kuvvetle çevirdiği bu çarkların arasında tüm milletimiz eziliyor. Erdoğan iktidarı, dar gelirlilerin milli gelirden aldığı payı küçülten, zenginin servetine katkı yaparken fakirin kursağındaki ekmeğe göz koyan bir iktidar olduğunu açıkça itiraf ediyor.  İş başına geldiğinde ‘sessiz kitlelerin sesi’ ‘kimsesizlerin kimsesi’ olduğunu söyleyen Erdoğan iktidarı; kendi ifadeleriyle servet sahiplerinin hamisi, gelir dağılımındaki adaletsizliğin kondüktörü, yoksulluğun en büyük sebebi haline geldi.  Açıkça ifade etmek gerekir ki; zengini daha zengin fakiri ise daha fakir yapan, toplumu yoksullaştıran, halkın büyük kesimini dar boğaza sürükleyen bu model ekonomik değil, siyasi bir tercihtir. Bu tercih Erdoğan'ın ve iktidar partisinin bir tercihidir ve her tercihin bir sonucu, bedeli olur.
Erdoğan iktidarı, halkın değil sermaye sahiplerinin, halkın büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirlinin değil toplumun çok küçük bir azınlığını oluşturan elitlerin, orta sınıfın değil zenginlerin, memurun değil müteahhitlerin, gençlerin değil patronların çıkarları için çalışmaktadır.  Bakınız; bankacılık sektörünün 4 aylık Dolar cinsi net dönem kârı, son 19 yılın en yüksek seviyesinde. Sadece bir yıllık bu değişim göstermektedir ki, yaşanan her türlü ekonomik sıkıntının sebebi olarak faiz lobisini gösteren Sayın Erdoğan, faiz lobilerinin mihmandarı(rehberi) olmaya devam ediyor. Faizli kredileri "müjde" olarak takdim etmeyi ise adeta alışkanlık edindiler ve bir de alkış bekliyorlar...Özetle bu iktidar, birilerinin ekmeğine yağ sürerken dar gelirlilerin ekmeğini elinden alıyor.

MİLLET DEĞİL AMA SİZ KAZANIMLARINIZI KAYBEDECEKSİNİZ

Bu seçimde nihai kararı kendisini ülkenin sahibi olarak gören sizler değil, maaşının büyük bir bölümünü vermek zorunda kaldığı evinden çıkarılma korkusuyla yaşayan kiracılar verecek. Biz inanıyoruz ki, bu seçimde milletimizle birlikte milletin derdine sırt çevirmiş bu iktidarı değiştirecek ve insanca bir yaşam için adil bir düzen inşa edeceğiz. Bu iktidarın milletten aldığı ne varsa, milletimizin azmiyle yeniden kazanacağız.  Her fırsatta milleti “kazanımları kaybetmekle” korkutanlar, aslında milletin kazanımlarını kaybetmesinden değil; kendi kazanımlarını kaybetmekten korkuyorlar. Bu korkularında da haklılar.. Bu millet kazanımlarını kaybetmeyecek, biz buna asla izin vermeyiz. Ama iktidar ve çevresine öbeklenmiş bir avuç mutlu azınlık kazanımlarını kaybedecek! Haksız yere 5-6 ayrı yerden aldıkları maaşları kaybedecekler, torpil ve imtiyazlarını kaybedecekler. Sahip oldukları lüks ve şatafatı kaybedecekler. Tekrar söylüyorum, milletin kazanımlarını kaybetmesinden değil kendi güç ve menfaatlerini kaybetmekten korkuyorlar ama korkunun ecele faydası yok.”

(Selma Çetindere)