Sevgi varken...
Hoşgörü varken...
İnsanların kusurunu ve yanlışlarını örtmek varken...
Şefkat varken...
Merhamet varken...
Tevazu ve alçak gönüllülük varken...
Öfke ve hiddetimize engel olmak varken...
Binlerce nimet varken...
İnsanlar niçin daha kalp kırarlar ki?
İnsanlar bu gaye dışına çıkıp, kendi menfaat ve çıkarları peşinde koşmaları, insanları kendi menfaatleri için üzmesi hele ki kalplerini kırması kabul edilecek bir şey değildir. Belki de bu yönden Efendimiz aleyhisselam yukarıdaki hadisi söylemiştir.
Annenizin, babanızın, arkadaşlarınızın, akrabalarınızın ya da hiç tanımadığınız birinin kalbini hiç kırdınız mı? Daha sonra pişman olup gönüllerini almaya çalıştınız mı? Kalp kırıldı mı bir daha hiç bir söz hiç bir özür düzeltemez artık. Birisine söylediğimiz söz, yaptığımız davranışlar karşımızdaki insanın kalbinde derin izler bırakır. Ve kalbini kırdığımız kişiye saatlerce dil döksek, kendimizi affettirmeye çalışsak boşuna… Kalp kırılmıştır bir kere düzeltemez hiç bir kelime.
Kalbini kırdığımız kişi bizi affettiğini söylese bile, kalbinin bir yerlerinde kırıklık, soğukluk illaki vardır. “Kâfir bile olsa, kimsenin kalbini kırma! Kalp kırmak, Allah Teâlâ’yı incitmek demektir.” demiş Hoca Ahmet Yesevi...
Aslında kalp kırmak çok kolay ama kırıldıktan sonra eskisi gibi olmaz bütün mutluluğunu, umudunu, sevgisini alıp götürür. Kuran-ı Kerim’de Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur; “Rabbimiz! Hidayet ettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize kendi katından bir rahmet ver. Şüphesiz ki sen, (karşılık olarak kullarına hibe eden) El- Vehhâb’sın.” (Âl-i İmran, 8) İnsanlar bazen annesinin, babasının, arkadaşlarının bilmeden ya da hiç haberleri bile olmadan kalp kırabiliyor bazen. “Elinden geldiği kadar bir gönlü perişan etmemeye çalış. Çünkü bir ‘ah’ cihanı alt üst eder.’ demiştir Sadi Şirâzi.
Bir kalbin kırılmaması için ilk önce karşımızdaki kişiyi iyi dinlemeli, göz teması kurmalı, eğer zor bir durumdaysa kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyarak çözüm yolları bulmalıyız. Kelimelerimize, cümlelerimize, davranışlarımıza, ses tonumuzu yükseltmemeye dikkat etmeliyiz. Sakin ve yumuşak bir konuşma tarzı ile karşımızdaki kişinin kalbini kırmamış aksine onu mutlu etmiş oluruz. Ve Hz. Mevlana şöyle demiştir; “Bir defa kalp kırmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha kötüdür... Zira Kâbe’yi Hz. İbrahim inşâ etmiş, gönlü Allah yaratmıştır.”
Kalbini kırdığımız kişinin ömür boyu bedduasıyla da yaşayabiliriz. Güzel bir hayat yaşamak yerine, niçin kalbini kırdığın bir kişinin bedduasıyla yaşayasın ki... Peygamber Efendimiz aleyhisselam “Kim birinin kalbini kırıp, onu ağlatırsa; o kişinin bedduasından sakınsın. Çünkü gözyaşı yere düşmeden ne dilerse olur.” buyurmuştur.
Kalp kırmak, senelerce ibadet ve zikir sevabının hepsini alıp götürür. Osmanlı zamanında dergâha gelen kişilere her akşam 2 soru sorulurmuş;
1. Soru: Bugün kalp kırdın mı?
2. Soru: Namazlarını kıldın mı?
Birinci soruya “Evet” denilirse ikinci soru sorulmazmış. İslam öyle bir dindir ki kâfirin dahi kalbini kırmayı yasaklamıştır. Peygamber Efendimiz tüm insanları önemsemiş, kimsenin kalbini kırmamıştır. Biz de Peygamber Efendimizi örnek alıp, insanlarla güzel bir şekilde geçinmeli ve kalplerini kırmamalıyız. “Kalp kırmak suya yazı yazmaya benzer, kalbi yeniden kazanmaksa gece güneşin doğmasına... Sen suya yazı yazmayı başardın. Şimdi otur da güneşin doğmasını bekle.” Kalp kırmak ile ilgili ne güzel bir cümle. Tam olarak kalp kırmak suya yazı yazmak kadar zor olmalı hepimiz için de.
Kalp kırıldı mı bir daha eskisi gibi olmaz bu yüzden sizi kırmayacak, üzmeyecek sizin hep iyiliğinizi ve sizi düşünen bir dost bulmak zor ama eğer böyle bir dostlarınız varsa onların kalplerini kırmayın ve onların kıymetini bilin.
Bir gönlü kırdıysan kesinlikle üzülmelisin...
Hele ki özür dilemesini bilmiyorsan...
Ya incittiğin gönlü Allah (c.c) seviyorsa, Rasulullah aleyhisselam seviyorsa...
Eğer bunları bilseydin o gönlü, o kalbi kırar mıydın?
Gerçek şu ki, ne ekersen onu mutlaka ama mutlaka bin katı ile biçersin. Çünkü ektiğin tohum sana bir değil, sapı ve kökü ile milyon tohum olarak gelecektir.
Kendimden örnek verecek
olursam;
Şahsım adına çok kez kırıldım, çok kez sabah ezanında kendimle yüzleştim çok kez affetmek istedim affettim de ağladım sızladım da beynim affetmeyi kabul etti de şu çırpınan yüreğim affetmedi her defasında Allah’a havale etti. Karşıma geçip özürdileyen de oldu, kendini haklı çıkaranda..Siz şimdi insanın duygularıyla, hayalleriyle, onuruyla oynayıp özürdileyince vicdanınızı rahatlatmış mı oluyorsunuz?? Özürdilemek erdemlikmiş..Erdemlik insan olmakla, adam olmakla başlar.. Şimdi dünyaları önüme serseler insanım işte yüreğim affetmiyor. Kalbi kırmaya tek bir söz yeter ama kırılan kalbi tamir etmeye ne bir özür ne de bir ömür yeter. İçim şahıslar için ilahi adalet tecelli edince rahat edecek. İlahi adaletin tecelli ettiği günleri sabırla bekledim yine de bekliyorum. YA HAK, YA ADALET..Eminim bir çoğunuzun da öyledir..Herkesin kırgınlığı farklı ama kırılan yeri aynı. KALP..
Sağlıcakla kalın..
Kaynak: İlk Adım Dergisi