Hop oturup, hop kalkmamızı, birbirimizle yan gözle bakmamızı, birbirimizi çekiştirmemizi, kavga etmemizi, ortaya atılan suni kaos planının bir parçası, hatta başarabilirlerse aktörü olmamızı isteyenler var! Dahası toplumun psikolojisini bozmak, son yıllarda sağlanan özgüven artışını ve istikrarı yok etmek ve dirilen bir toplumun enerjisini ve yakaladığı kalkınma ivmesini sıfırlamak isteyenler var. Tabii bu istekte olan güçlerin değirmenine su taşımaya dünden hazır ne yazık ki hep olduğu gibi kaos tacirleri, felaket tellalları yine pozisyon almış bekliyorlar. Ancak köprünün altından çok su geçti ve artık “öfkeyle kalkmayıp zararla oturmayan!” olup biteni okuyan, anlayan ve ona göre tavır alan özgüveni yüksek, ne istediğini bilen bilinçli bir toplum var!
Felaket tellalları
Planı yapan yapıyor da, olumsuz ve yıkıcı girişimlere “hayır” demek yerine, azınlıkta da olsa evet diyen, kaosa alkış tutan hatta davet eden anlayışa sahip kimseler hala nasıl bulunuyor, anlamak zor!
veya bilgisizlik ayrı şey, ancak bilinçli olarak yapmak, hatada ısrar etmek çok farklı şey! Birey hata yapar! öğrenir, sonrasında sağduyu öne çıkar, makul bulunur. Lakin öyle meczup bir anlayış var ki, bırakınız milletin yanında olmayı milletin ve devletin ali menfaatlerinin karşısında olmayı paye olarak sayabiliyor. Sorgulamıyor, milletin yararına olan her olayda, karşı da yer almayı kendine görev kabul ediyor. Bir bakıma bilerek kaosun yanında yer alıyor, kaos çağrısı yapıyor. Ancak burada net olarak söylemek gerekir ki kaos yanlısı olmak ve kargaşayı davet etmek hiçbir insani değerle uyuşmuyor ve hiç bir kaba sığmıyor!
Bağışıklık kazanmak!
Evet, ülkeyi karıştırmaya yönelik hareketler dünden bugüne hep ola geldi. Bir bakıma bu girişimlere alıştık ve bağışıklık kazandık. Farklı mihraklarca, dost zannedilen yönetimlerce her defasında benzer yöntemlerle fakat farklı boyutlarda yapılan saldırılar yapılıyor ve “kifayetsiz de olsa içimizdeki mirlandalılar” milletin karşısına geçiyorlar ve hala karşıda olmayı, yanlışın içinde yer almayı yeğliyor...
Her ne olursa olsun asil milletimiz her defasında bu saldırılara bazen sessiz kalarak, bazen sesini yükselterek, bazen de tankın önüne gövdesini koyarak, silahlara karşı göğsünü siper ederek hep karşı koymuş, bazen verdiği tepki sessiz bir çığlıkken, bazen de bir Osmanlı tokadı gibi okkalı olmuştur…
Hayal kırıklığı!
Müttefik olmuş, kolkola girmişsiniz, ekonomi ve savunma alanında işbirliği yapmışsınız lakin eşit olduğunuzu kabul etmemişler… etmiş gibi görünmüşler ama her önemli olayda kırılma yaşanmış ve sizi eşit ortak olarak kabul etmediklerini pervasızca sergilemişler…
Sistemin ortakları, hatta kurucuları içinde yer alsanız da, sistemin sahibi olduğuna inanmış bazı üyeler bu sahipliliği kendi çıkarlarıyla birleştirmiş ve bunu mali, siyasi ve askeri güçle realize etmişlerdir.
Bunlar Türkiye ile ilgili spekülatif ve gerçeklikten uzak raporlar hazırlamışlar, sizin de inanmanızı istemişler, zorlamışlar, güç ellerindeyken bunların bazılarını kabul ettirmişler. Öyle ki kadim değerlere sahip olan Türkiye gibi bir ortağı kurulu sistemin dışına çıkıldığı düşüncesiyle uyarmak, bazen sözüm ona hizaya getirmek, bazen cezalandırmak ve bazen de 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi ülkeyi yıkmak için pervasızca pozisyon almışlardır.
Evet benzer saldırılar her dönemde, Osmanlıdan Cumhuriyete kadar hep yapıla gelmiştir. Sadırıların önemli bölümünde başarılı olmuşlardır, ancak bunun sonucu olarak ülke kaybetmiştir, millet ve insanlık kaybetmiştir.
Millet bazen sineye çekmiş, bazen de hadi canım sizde kimsiniz diye rest çekmiştir…
Kur üzerinden sıkıştırmak!
Bugünlerde müttefikimiz Amerika (nasıl bir müttefiklikse) ekonomik enstürmanlarla dolar kuru üzerinden Türkiye’ye baskı ve yaptırım uygulamaya başlamış bulunuyor. 15 Temmuz yıkım hareketiyle itibarsızlaştıramadıkları, ele geçiremedikleri Türkiye’ye ekonomi üzerinden en acımasız ve her türlü manipülatif aracı kullanarak, mali alandaki tüm silahlarla saldırarak bir deneme daha yapıyorlar…
Burada sesimizi yükseltmek ve “Bu kadar da olmaz! Anladık dost değilsiniz, lakin en zor dönemlerde, soğuk savaş yıllarında müttefiklerini korumak için her türlü fedakarlığa katlanmış, Kore’de, Afganistan’da, Bosna’da Somali’de insanlığı yaşatmak, küresel ölçekte adalet sağlamak üzere insani değerlerin bayrağı, sembolü olmuş medeniyet sahibi bir ülkeye, Türkiye’ye karşı bu kadar pervasızca düşmanlık yapamazsınız!”demek gerekiyor ve bugün toplumun tüm kesimleri bunu yüksek sesle ve piyasaya döviz ve altın girişi sağlayarak yapıyor.
Dolardaki suni yükselme!
Ne olmuş, Türk lirası karşısında Amerikan doları uçuştaymış. Yoksa Amerikan ekonomisi ne büyük bir performans gösteriyormuş da dünya farkında mı değilmiş. Sadece Türkiye’de değil rasyonel analiz yapan her ekonomist özellikle son günlerde Türk lirası karşısında dolarda yaşanan olağandışı kur hareketini anlaşılır kabul etmiyor.
Zaten kabul edilmesi mümkün görünmüyor. Çünkü; 2008-2009 ve 2016 yıllarındaki büyüme perfomansı(oranı) dışarıda tutulduğunda Türkiye ekonomisi 2001 krizinden sonra her yıl 4.8’in üzerinde büyümüş, hatta 15 Temmuz darbe girişiminin olduğu 2016 yılında dahi büyüme oranı %3.2 olarak gerçekleşmiştir. Yine Dünya ölçeğinde büyük ve iddialı projeleri gerçekleştirmek bakımından da Türkiye önemli hamleler yapmış, dış ticaret hacmi ve özellikle ihracat değerleri de kayda değer ölçüde yükselmiştir. Yine kamu borç stokunun milli gelire oranı ise %28’lerde olan Türkiye, bugün borçluluk oranı en düşük ülkeler arasında yer almaktadır.
Görülüyor ki Milletimiz yine önemli bir sınav vermektedir. İnancımız odur ki; makro ekonomik göstergeler bakımından sorunu bulunmayan Türkiye’ye dayatılan suni sorunlar, Devletin aldığı önlemler ve milletimizin verdiği yüksek destekle kısa sürede bertaraf edilecektir.