Kazakistan’ı gördüm, orada yaşadım… Ve hiç kimse orada yaşayan insanlar kadar gerçekte durumun ne olduğunu bilemez. Devletlerarası ilişkiler bozulmasın diye Kazak halkının karnının tok olduğunu, Kazakların akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlar nedeniyle değil de dışarıdan kışkırtmayla ayaklandığını söyleyenler, koskoca bir halkın zekasıyla hatta varlığıyla alay etmektedirler…
Rusların 90’lı yıllarda Türki cumhuriyetlerden çekilmesiyle beraber fabrikalar durmuş, ekonomik altyapı neredeyse dibe vurmuş, rüşvet bütün devlet kurumlarının iliklerine işlemişti. Kazakistan’da Almatı, Kırgızistan’da Bişkek gibi büyük şehirlerde hatırı sayılır bir Rus nüfus yaşamaktaydı, halen yaşıyorlar zaten. Ancak pek çok Rus vatandaşının da ekonomik zorluklar nedeniyle, evlerini çok ucuza satarak başta Moskova olmak üzere Rusya’nın büyük şehirlerine göç ettiği biliniyordu.
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan coğrafyasında beş yılım geçti. 1998-2003 yılları arasında Kazakistan’da bulunan Ahmet Yesevi Üniversitesi’ne ÖSYM sonuç belgemle yerleştirildim. Ardından şartları zorlayarak bir grup arkadaşımızla Kırgızistan’daki İ. Arabayev Kırgız Devlet Pedagoji Üniversitesi’ne geçtik. Bunları söylüyorum, çünkü 90’lı yıllarda pek çok Türk öğrenci, şu anda nedenlerini daha iyi anlayabileceğimiz şekilde o coğrafyaya giderek dışarıdan kaydoldular. Ve evet, o dönemde kimliklerini tam olarak bilmiyorduk ama zamanla “cemaat” olarak adlandırdığımız gruplar da gitmişti…
YÖK kapsamında veya dışında yüzlerce öğrenci Rusya’nın Türkî Cumhuriyetlerden çekilmesi üzerine o coğrafyaya dağıldılar. Ve hepsi de belgesel niteliğinde hayatlar yaşadılar ya da yaşamaya devam ediyorlar. Anlatacak çok şey var aslında ancak konunun şu anda dünya kamuoyuna yansıyan bölümü olan “akaryakıt zammı ayaklanması” sadece politik çıkarlar gereği Türkiye’den de farklı değerlendirildi. Elbette bir takım kötü niyetli gruplar da sonradan ülkeye sızmış olabilirler ancak halkın ekonomik nedenlerle ayaklandığını anlamamak için kör olmak lazım…
Ocak ayının ilk haftasında Kazakistan’da akaryakıt zamları nedeniyle halk sokağa döküldü. Bu gerçekten de ekonomik sıkıntıların uzun yıllara dayanan patlamasıydı. Kazakistan’da Nursultan Nazarbayev, Kırgızistan’da Askar Akayev, Özbekistan’da İslam Kerimov’un cumhurbaşkanlıkları döneminde bu ülkeleri görme şansım oldu. Nazarbayev ve Akayev o dönemde dünürdü…
Kazakistan’da bir yıl, Kırgızistan’da dört yıl yaşadım. O dönemde rahatlıkla sınırlar arasında otobüs yolculuğu yapılabiliyordu. Kazak, Kırgız ve Rus arkadaşlarımız oldu. Onların çektikleri sıkıntıyı yakından gördük. Devlet başkanları saraylarında lüks içinde yaşarken ve onların çocukları zenginleşirken, halk büyük ekonomik zorluklar içinde yaşam savaşı veriyordu. İş yoktu, para yoktu, devlet kurumlarında çalışan memurlar da çok düşük maaş aldıkları için rüşvet kemiklerine kadar nüfuz etmişti.
Üniversitelerde rüşvetle ders geçiliyordu. Havaalanlarında kontrollerin son noktasında Türk yolcuların parasına bile el konuluyordu. Bunlardan biri de benim başıma geldi, Almatı Havalimanı’nda üzerimdeki parayı beyan etmemi isteyen görevli kadın polis, döviz cinsinden paramı (50 Dolar) çekerek cebine attı ve geçmemi söyledi. Geriye dönemezsiniz, cep telefonu yok, uçak kalkmak üzere…
Kazak ve Kırgız öğrenciler ekmeğini çaya batırarak kahvaltı yapıyorlardı. Üniversitelerde eski kitaplar ve ezberci eski bir eğitim sistemi vardı. Pek çok Rus akademisyenin Rusya’ya gittiği söyleniyorlardı. Eğitim sistemi çağın gerisinde kalmıştı. Rüşvet yiyen üniversite hocaları vardı, bazı Türk öğrenciler Dolar’la ders geçiyordu.
Kazak ya da Kırgız öğrencilerin en büyük şansları, Ruslar zamanında “herkese bir ev” yapılmasıydı. Evet o halk, o dönemde büyük ekonomik sıkıntılara dayanabilmişse, nedeni Rusların sosyalizm döneminde çok büyük bir altyapı inşa etmiş olmasıydı. Evleri vardı, doğalgazları vardı. Su parası verilmiyordu, sadece elektrik faturası ödeniyordu. Ev tutan Türk öğrenciler 100 Dolar ile bir ay rahatlıkla geçinebiliyordu, doğalgaz merkezi sistemdi ve kiraya dahildi. Oysa üniversite hocasının maaşı 20 Dolar civarındaydı… Ve Rusların yarattığı sahte cennet, kapitalizmin işgaliyle çatırdamaya başlamıştı...
Polis bile rüşvet alıyordu. Türk öğrencilerle ilgili herhangi bir problem olduğunda para her şeyi çözüyordu. Devlet kurumları rüşvete teslim olmuştu. Sahte diplomalar üretiliyor, gerçek mühürler basılıyordu. Ancak o coğrafyanın herhangi bir ülkesinde üretilen sahte diplomalar sadece orada geçerli oluyor, Türkiye’de YÖK’e takılıyordu. Bu nedenle oraya giden ve yaşam tarzı nedeniyle okulu bırakan birçok öğrenci umduğunu bulamadı. En büyük kârları Rusça öğrenmek olan pek çok öğrenci ise ticaret alanında kendilerine yön çizdiler.
Evet, en büyük şansımız, Rusça öğrenmek, Kazakça ve Kırgızca konuşabilmek ve o güzel toprakları, o güzel insanları tanımak oldu. Kazakistan’da Botagöz isimli kız arkadaşımı, Kırgızistan’da Burul ve Talant isimli arkadaşlarımı hiç unutmadım.
Kazaklar ve Kırgızlar barışçı halklardır, kolay kolay ayaklanmazlar. Ancak isyan ettiklerinde sonuca ulaşırlar ve onları kimse tutamaz. 2005’te Askar Akayev gitti, 2019’da Nursultan Nazarbayev gitti. 2022’de ayaklandılar ve akaryakıt zammı geri çekildi…
Biz kendimize yanalım…