Çorum Çağdaş Avukatlar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ahmet Özdel, referandum çalışmalarının eşit olmayan koşullarda yapıldığını belirterek, iktidar partisinin devletin tüm olanaklarını kullandığını kaydetti.
Çorum Demokrasi Platformu tarafından düzenlenen ve Gazeteci-Yazar Levent Gültekin'in konuşmacı olarak katıldığı "Referanduma Doğru Türkiye" konulu konferansın açılış konuşmasını yapan Ahmet Özdel, "Toplumun tüm kesimini kucaklamayan anayasa değişikliğin meşruluğu sorgulanır hale gelmektedir" dedi.
Özdel, konuşmasında şunları söyledi:
"Halkoylaması yaklaştıkta bunun lehinde ve aleyhinde olanlarda çalışmalarını yoğunlaştırmaktadır. 
Bu çalışmaların eşitsiz koşullarda yapıldığı açıkça ortadadır. Bir tarafta gazeteleri, televizyonları ve binlerde trolü ile hareket eden bir güç bulunmakta. Bu güç aynı zamanda Cumhurbaşkanlığının, başbakanlığın, bakanlıkların, belediyelerin, valilerin, kurum müdürlerinin dahi olanaklarını kullanmakta diğer tarafta ise faaliyet yürüten kesimin kendi olanakları ile ortaya koyduğu bir çalışma yürümektedir. 
Tüm bunlara rağmen bir taraf durmadan uzlaşmaz ve saldırgan bir dil kullanmakta ve toplumu germeye çalışmaktadır. Bu çatışmacı ve uzlaşmaz dilin bu konferansta olmaması gerektiğine inanıyoruz. Demokrasi ve demokratik değerler kendinden farklı olanı dinlemek, ona saygı göstermek ve onun taleplerini yok saymamakla bir anlam bulur. Demokrasi basit bir parmak hesabı değildir/ olmamalıdır.   
Anayasa değişikliğinin meclisten geçme sürecine baktığımızda umutlu olmanın zor olduğunu görüyoruz. Yaşan şiddet ve baskı açıkça mecliste kendini göstermiştir. Nitekim Cumhurbaşkanı, kampanya süreci başlamadan “Hayır” diyecekleri, ‘terör’le ilişkilendirerek bu söylemini “Evet” çalışmasının merkezine koyacağını gösterdi. Bu tarzın devam edeceğini görüyoruz, etmemesini talep ediyoruz. 
Sağından soluna kadar geniş bir siyasal yelpazeden ve halk kesimlerinden başkanlık konusunda itiraz olduğu biliniyor. Halkın önemli bir kesiminin anayasa değişikliğinin içeriğini, ne anlama geldiğini bildiğini söyleyemiyoruz.  Yaratılan havada konuşulan hususlar güçlü Türkiye, ekonomik kalkınma, terörün önlenmesi vb. oysa halkoyuna sunulan anayasa değişikliğinde bunlarla ilgili bir hüküm yok. Olmasına imkân da yok. 
Anayasa düzenlemesinin hazırlanış biçimine, sürecine ve içeriğini demokratik kurallara göre hazırlanmamıştır.  OHAL koşullarında, KHK ile yönetilen bir siyasal süreçte, Suriye başta olmak üzere dışarıda ve içeride çatışma ve savaş koşullarında anayasa değişikliğinin yapılamayacağını düşünüyoruz. Günlerdir Avrupa ülkeleri ile kasıtlı bir polemik yaratılmış ve algı oluşturulmaya çalışılmaktadır.  
Ayrıca bu düzenlemenin hazırlık aşamasında Mecliste grubu bulunan CHP ve HDP yer almadığı gibi meclis dışı siyasi partiler, üniversiteler, sendikalar, meslek örgütleri, inanç örgütleri, kadın, gençlik ve çevre örgütleri ve farklı toplumsal kesimler sürecin dışında bırakıldı. Toplumun tüm kesimini kucaklamayan anayasa değişikliğin meşruluğu sorgulanır hale gelmektedir. 
Son olarak şu hususu belirtmek istiyoruz. Bu anayasa değişikliğinin mimarlarından Prof Dr. Burhan Kuzu'nun kitabından bir alıntı ile konuşmamı tamamlamak istiyorum. 
Kuzu'nun, en son çıkan kitabının 14 sayfasından aynen okuyorum. 
"...bu üç hükümet modelinin de kendine has temel bazı nitelikleri vardır. Sistemi daha baştan kurarken bu temel özelliklerden uzaklaşılmış ise o sistemin başarılı olma şansı zordur. Nitekim, Kuzey Amerika'da ki başkanlık sistemini ülkelerine taşımak isteyen Güney Amerika ülkeleri, temel nitelikleri değiştirdiklerinden başarılı olamamışlardır.  
Örneğin başkana  
kanun hazırlama yetkisi verilmiş ve  
gerektiğinde parlamentoyu dağıtma yetkisi tanınmıştır.  
Böyle bir sisteme başkanlık sistemi denilemez. Bu nedenle burada uygulanan sisteme "Başkancıl Sistemler" denilmektedir. Keza Arap Dünyasında bir bir devrilen DİKTATÖRLÜKLER ile Türk Dünyasında örnekleri görülen sistemlerin hiç birinin Başkanlık Sistemi ile hiçbir ilgisi yoktur......" 
Burhan Hoca bugün Çorum'da evet kampanyası yürütecek ne yazık ki kendi yazdıkları hocanın doğruları söylemeyeceğinin şimdiden kanıtı gibidir.  
Getirilmek istenen siyasal rejim tek adam, tek parti yönetimi esasına dayanan bir rejimdir.  Esas olarak tüm toplumsal kesimleri ifade edecek bir kurucu meclis marifetiyle, hak ve özgürlükleri esas alan içerikte hazırlanacak bir anayasanın demokratik, gerçek bir toplumsal sözleşme olacağı açıktır.  Ancak bu gerçekle ifade edersek 12 Eylül darbe anayasasından kurtuluruz.  
Tüm bu gerekçelerle her siyasal düşüncüden hukukçuları, aydınları, işçileri, işverenleri, gençleri, kadınları yani tüm halkımızı halkoyunda duyarlı davranması gerektiğine inanıyoruz."