“Her türlü ayak bende var”…
BİLİMİ VE BİLİMSELLİĞİ ENGELLEMEK ADINA NE GEREKİYORSA O YAPILIYOR
20 senedir kesintisiz, aktif şekilde MEB'de, kadrolu bir uzman öğretmen olarak görev yapmaktayım.
Size bir matematik öğretmeni olarak şu kadarını söyleyeyim:
Matematik alanında birçok şey ancak doktora yaptığımda zihnimde tam anlamıyla oturdu. Ondan önce pek çok bilgi havada kalıyordu...
Ancak o zaman vizyonum gelişti ve bilimsellik beynimde büyük bir çığır açtı.
Ancak o zaman bilimsel alanda dünya çapında ülkemi temsil etme yeteneğine ve imkanına sahip oldum.
Yine o zaman öğrencilerimin matematik alanında nerede ve niçin takıldığını, neden başarı çıtasını en üst seviyelere taşıyamadıklarının ayırdına vardım...
Hem Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak görev yapıp hem de pek çok öğrencimi eşzamanlı farklı kategorilerde Türkiye birinciliğine taşımayı başarmış bir matematik öğretmeniyim.
Kısaca şunu belirtmek istiyorum:
Bilimsel bakış açısı kazanmak ve bilimsellik adına tezli yüksek lisans ile doktora yapmak arasında fersah fersah fark var…
Her ikisini de yapmış biri olarak söylüyorum.
Doktora yapanlar zaten aradaki farkların ne olduğunu gayet açık ve net şekilde bilirler...
Tezli bile olsa her yüksek lisansın uluslararası arenada akademik olarak bir geçerliliği yoktur. Uluslararası akreditasyon ile geçerlilik kazanmış üniversite veya bölümler elbette var, onları kastetmiyorum.
Doktora ise çok daha farklı bir kategori; uluslararası arenada doktora derecesiyle "bilim doktoru" veya uluslararası kısaltmayla "PhD" unvanı alınır.
Yurtdışında profesörler Prof. unvanı yerine Dr. unvanlarını kullanmayı tercih ederler. Çünkü en önemli uzmanlık nişanesi doktora tezinin bilim kurulunca kabul edilmesidir. Diğer unvanları kullanmayıp onların sadece yapılan akademik çalışmalardaki ilerleme aşamalarını işaret ettiğini, uzmanlıkta aslolanın doktorayı tamamlama kriteri olduğunu bilirler.
ARADAKİ FARKI GÖRDÜNÜZ MÜ?
Neymiş, neymiş?
Doktara yapınca bu dereceyle "bilim doktoru" veya uluslararası kısaltmayla "PhD." unvanı alınır.
Peki bu uluslararası unvanı neden ve niçin yüksek lisans mezunlarına vermiyor uluslararası akademi dünyası?
Vermez, çünkü uluslararası bilim insanları bilir ki arada fersah fersah fark vardır...
Bir konu hakkında genel bir inceleme veya mevcut bilgileri derleme ile bir yüksek lisans tezi yazılması mümkünken, doktora tezinde orijinallik yani “biriciklik” şarttır.
MEB'DE DOKTORANIN ADI DAHİ YOK
MEB'de bir çalışma veya bir programa katılacağımız zaman bazen bizden bir form doldurmanız istenir.
Gerekli bilgileri belirttiğimiz formda “öğrenim durumu” kısmında her nedense iki seçenek olur genellikle: 1. Lisans mezunu, 2. Yüksek lisans ve diğerleri…
MEB DAHİ, KENDİ BÜNYESİNDEKİ KADROLU ÖĞRETMENİNİN AKADEMİK UNVANINI YAZMAK İSTEMİYOR…
Sayın MEB'in bu konudaki çekimserliğinin nedenleri nelerdir, bilmiyorum...
Kadrolu öğretmenlerinin akademik anlamda kendilerini uluslararası bilimsel arenada üst seviyelere taşınmasından ne gibi bir rahatsızlık duyuyor, bilinmez…
Neden tüm dünya tarafından uluslararası sahada kabul gören akademik unvanımızı Sayın MEB ısrarla görmek dahi istemiyor?
MEB’de doktoranın adı da, yeri de, karşılığı da, kıymeti de niye yok?
MEB'DE DOKTORALI ÖĞRETMENLERDEN BİRİLERİ ÇOK RAHATSIZ VE HUZURSUZ
Bazıları, Milli Eğitim Bakanlığı sanki tabiri caizse babasının malıymış gibi davranıyor…
“Üniversiteye git!” diye MEB’den kovma cüreti gösteren dahi var…
Mesela eski okul müdürüm, sınıf kapımdan doktora unvanımı söktürdü göz göre göre...
Nedenini sorduğumda da;
“Diğer öğretmenler rahatsız oluyormuş” cevabını işittim.
Allah Allah…
Sizin kapınızda müdür yazmasından neden ve niçin kimse rahatsız olmuyor da, benim uluslararası sahada geçerli akademik unvanımdan rahatsız oluyorlarmış?
Gerekçe: Veliler doktor unvanını görünce en çok şahsımı tercih etmek istiyormuş...
Eee, haksızlar mı?
Tıp dalında uzman da doktor, profesör de doktor.
İkisi de teşhis için tetkikler yaptırıyor, ilaç yazıyor, kontrole çağırıyor, hasta takibini yapıyor…
Peki, imkanı ve parası olan hastalar, ikisi de aynı işi yaptığı halde, neden üste fark ödeyerek profesöre gidip muayene oluyor?
İkisi de aynı işlemleri ve aynı görevi yapıyorsa...
Neden profesör unvanı var?
Madem ikisi de aynı kategoride uzman, tıpta akademik unvan son bulsun. Neden ve niçin doçent veya profesör diye silsile devam ediyor?
Çünkü, ilmin ve bilginin sonu veya sınırı yoktur.
Çünkü, biri daha çok emek harcamış, daha çok mesai yapmıştır alanında… Diğerinden daha bilgili olacak istikamette ufku genişlemiştir...
İkisini aynı kefede görmek mümkün mü? Haksızlık ve adaletsizlik olur, öyle olsa…
Zaten imkanı ve parası olan hastalar da her iki doktoru da aynı kefede görmedikleri için, üste dünya kadar para verip profesör doktora muayene olmayı tercih ediyor...
FAKAT MEB SİSTEMİNDE -FORMLARDA DAHİ- SANKİ DOKTORALI OLMAK SUÇMUŞ GİBİ BİR ALGI VAR...
Ben mecbur muyum bir form doldururken “yüksek lisans ve diğerleri” kısmını işaretlemeye? Bu nasıl bir sınıflandırma?
Bu, düpedüz akademik unvanımızı yok saymak ve görmezden gelmek değil midir?
SAYIN MEB BÖYLE YAPARSA OKUL MÜDÜRLERİ NE YAPMAZ?
“Balık baştan kokar” demiş atalarımız...
Sayın MEB'in değer vermediği, tenezzül dahi edip doktora unvanını formalara dahi yazmadığı akademisyen öğretmenleri...
Okul müdürleri sizce nasıl ve ne şekilde algılar?
Derseniz ki, “Sayın MEB yüksek lisans seviyesine kadar tanıyor, daha üstünü tanımıyor”...
Tabii ki koşa koşa gelip keyfî olarak sınıf kapımdan unvanımı söküp atarlar…
Tabii ki diğer öğretmen arkadaşlar bizim unvanımızdan rahatsızlık duyar...
Tabii ki kongrelere, çalıştaylara, projelere katılmamız sorun yumağı haline getirilir...
Tabii ki çıkıp “Bakanlık çalışmalarını kabul etme” diyebilir okul müdürü…
Tabii ki TÜBİTAK projelerimiz engellenir…
Tabii ki biri çıkıp keyfî şekilde “Çok biliyorsan üniversiteye git!” diyebilir...
Tabii ki “Kitap veya soru yazma çalışmalarına katılma” diyebilir…
Sayın MEB'in görmek istemediği ve değer vermediği doktora unvanına bir okul müdürü neden ve niçin değer versin?
Kendileri zaten lisans mezunu, kalkıp doktora unvanına mı değer, önem verecek? Güldürmeyin beni…
Acaba bilimsel alanda doktor unvanının anlam ve önemine kaç kişi, ne kadar hakim? O dahi, büyük muamma…
“PARALI DOKTORA UNVANI ALINIYOR” SAFSATASI
Allah insanı cahil yapmaya görsün!
Her türlü yalan ve iftirayı basiretsizce ve mesnetsizce sözüm ona, “yorum” adı altında yapabiliyorlar... Basitliklerini bu şekilde ortaya koyup yazabiliyorlar...
Uluslararası arenada dünyada daha önce hiç çalışılmamış bir tezi, bilimsel anlamda sonuçlandırıp bilim kurulunun, üniversite yönetim kurulunun ve YÖK’ün onayıyla yayınlayacaksınız, böylece uluslararası sahada unvan sahibi olacaksınız ve bunu da paralı olarak yapacaksınız...
Siz aklınızı peynir ekmek ile mi yediniz?
Sabah akşam ne yiyip ne içiyorsunuz? Bu neyin kafası?
O uğraşılacak iş mi?
Hangi doçent veya profesör, tüm işini gücünü bırakıp üstelik tüm kariyerini de tehlikeye atma pahasına kaç lira için uğraşır öylesi meşakkatli ve zahmetli bir işle?
İşin özünden, içeriğinden bihaber kişilerin kulaktan dolma laflarıyla yorum adı altında işkembeden atıp hem doktora savunmasında görevli bilim kurullarına, hem üniversite yönetim kurullarına, hem YÖK’e, hem de doktor unvanı taşıyan herkese yalan ve iftira atması çok kolay, öyle mi?
Böylelerine Allah (C.C.) akıl fikir versin diyorum sadece…
GOOGLE ŞİRKETİ DAHİ, ELEMAN ALIRKEN 3 TANE ULUSLARARASI BİLİMSEL MAKALESİ YOKSA KAPIDAN İÇERİ SOKMUYOR...
Düşünün, Almanya’da yüksek lisansını bitirmiş bir tanıdığım ve uluslararası bir makalesi mevcut. Bir yazılım şirketi olan Google’a iş başvurusunda bulunmak istiyor. Bilgisayar mühendisliğini derece ile bitirmiş olmasına rağmen, uluslararası bilimsel alanda 3 makalesi yok diye başvuru formunu dahi doldurmasına izin verilmemiş...
Gel de şimdi bilimin ve bilimselliğin ne kadar önemli ve değerli olduğunun farkına varma…
Yani özel bir kuruluş olan yazılım şirketinin bilime ve bilimselliğe verdiği önem ve değeri görüyor musunuz?
Kafasını kuma gömenler, ilk sağdan dümdüz devam edebilir…
EGO VE KİBİR ABİDESİ MERYEM HANIM
Ben de eğitim fakültesini normal düzeyde bir puanla bitirip KPSS'yi tam sınırdan kazanıp öğretmen olsaydım…
3-5 yıllık dev mesleki tecrübemin gücüne dayanıp lisans mezunu bir öğretmen olarak ahbap çavuş ilişkileriyle müdür yardımcısı olsaydım...
Yapılan usulsüzlüklere, haksızlıklara ve adaletsizliklere…
“Olur hocam, tamam hocam, hıhı, hallederiz hocam” demiş olsaydım...
Yani, kapitalist sistemin öğretmeni, müdürü veya müdür yardımcısı olmuş olsaydım...
Veya TÜBİTAK projelerinden okula para kalma işine sıra gelince “Siz isteyin müdür bey yeter ki, ben projeyi yapayım da bir şekilde tabii ki o işi de ayarlarım” demiş olsaydım...
O zaman bende ne ego olacaktııııı, ne de kibir, değil mi?
BİLİM, BİLİMSELLİK, HAK VE HUKUK DİYORUM DİYE
Egolu, kibirli de olduk; iyi mi?
Diyecek bir laf bulamayan, eleştirecek eksik gedik bulamayan ne yapar? Anca çamur atar...
Bunlar da çamur atıyor...
Yazım hatası varsa kabul, ya torpil hatası?
Ya afiyetle yediğiniz kul hakkı ne olacak?
Biraz da ordan dem vurun, işini çok çok çok iyi yapanlar…
BALIKESİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜNÜN DIŞARDAN GÖRÜLEN İMAJININ, KÖY KAHVESİNDEN FARKLI, MARKA DEĞERİYLE BİR ALAKASI VAR MI ALLAH AŞKINA?
Balıkesir halkı sadece erkeklerden mi oluşuyor?
Balıkesir’de sadece erkekler mi okuyor?
Balıkesir’de zeka ve akıl sahibi olmak sadece erkeklere mi özel?
Balıkesir’de akıl ve zeka sahibi kadın hiç yok mu?
Balıkesir’de kızlar hiç okumuyor mu?
Balıkesir’de okumuş, başarılı kadın hiç yok mu?
Balıkesir’de fikir üretme kapasitesine sahip hiç mi kadın yok?
Haşa, Allah akıl ve fikirle yöneticilik vasfını sadece erkeklere mi verdi?
BİGEP TOPLANTISINDA BİR FOTOĞRAF VAR Kİ, EVLERE ŞENLİK
Balıkesir’de neredeyse tüm okul müdürlerinin (anaokulları hariç) hepsi erkek…
Balıkesir ilçe müdürlerinin hepsi erkek…
Balıkesir ilçe şube müdürlerinin hepsi erkek…
Balıkesir il şube müdürleri (1 hanımefendi hariç) erkek…
Balıkesir il müdürü erkek…
Kaymakamlarımız (1 hanımefendi hariç) erkek…
Vali Bey erkek.
BALIKESİR’DE KADINLARA IRGAT MUAMELESİ
Alnım açık, başım dik şekilde yazıyorum bu kısmını, iyi okuyun...
Balıkesirli bir ailenin ikinci kızı olarak Balıkesir’de doğdum, Balıkesir’de büyüdüm. İlkokuldan tutun, doktoraya kadar tamamen Balıkesir’de okudum.
Uzmanlık alanımda Türkiye'de tek, dünyada ise dört kişiden biriyim.
Tam da 28 Şubat döneminde Balıkesir İmam Hatip Lisesinden okul birinciliği ile mezun oldum.
Üniversiteye giriş sınavında yaptığım netlerle ilk %4’lük dilimde yer aldım. Katsayı adaletsizliği ve başörtüsü zulmüne rağmen asla pes etmedim.
Lisansımı son on yılın en yüksek ortalamasıyla bölüm birincisi olarak bitirdim...
Ülkemi akademik alanda defalarca yurt dışında temsil etmiş biriyim...
BALIKESİR’DE BENİM BAŞARIMA ULAŞMAYI BIRAKIN, YANIMDAN DAHİ GEÇEBİLECEK MEB'DE BİR TANE ERKEK YOK
Eeeee onlar yönetici pozisyonunda…
Beni engelleyen erkek egemenliği!
Yönetici olmak istiyorum diye başıma gelmeyen mobbing kalmadı...
Dönemin en üst amirleri dahil, “Neden bu hanımefendiyi engellemek istiyorsunuz? Bırakın, yönetici olmak kadınların da hakkı” dahi demedi, diyemedi... Bence en acı olanı da gerçekten bu kısım.
Resmen, yöneticilik hakkımı, göz göre göre torpilli bir erkeğe verdiler...
HAK, HUKUK VE ADALET DİYORUM DİYE, EGOLU VE KİBİRLİ Mİ OLMUŞ OLUYORUM?
Hedef saptırma işi sizin bu yaptığınız! Meydana getirdiğiniz adaletsizliği, hukuksuzluğu böyle mi kapatacaksınız gerçekten?
Erkek egemenliği altındaki yönetim biçiminde hiç mi ego veya kibir yok?
“Makam da gözün mü var hoca hanım?” diyende ego, kibir hiç yok mu?
“Çok biliyorsan üniversiteye git!” diye üstten üstten konuşan, yorum yapanlarda ego ve kibir hiç yok, değil mi?
EKYS’Yİ KAZANAN BİR ŞEY İFADE ETMİYOR YANİ…
“Adını Vali Bey'e göndermeyeceğim.
Senin yönetici olmanı istemiyorum.
Biz istemezsek kimse yönetici olamaz.”
diyenlerde hiç mi hiç ego ve kibir yok.
Bir hatalı görev dağılımını yazdım diye öğretmen WhatsApp grubundan beni atan müdür beyde de hiç ego veya kibir yok.
En küçük bir eleştiride bulunacak olsak veya bir yanlışlığa itiraz edecek olsak “ Makama saygı” diyen müdür beylerde ego veya kibirden eser hiç yok.
TÜM BUNLARI YAPAN AMİRLERİMDE EGO VE KİBİR HİÇ YOK
Akademik alanda kendini kanıtlamış, yüzlerce başarılı işe imza atmış, binlerce başarılı öğrenci yetiştirmiş, 20 yıl boyunca kimseye hiçbir arıza çıkarmamış aksine, sadece öğrencilerime, bilime ve bilimselliğe önem ve değer vermiş bende ego ve kibir varmış, öyle mi?
DOKTORA DİYE ÇOK YAZIYORMUŞUM
Siz de okul müdürü, ilçe müdürü, il müdürü diye çok yazıyorsunuz, hatta kapıya dahi yazıyorsunuz...
Öğretmen olarak herkes, her yere öğretmenim diye yazıyor...
Şimdi, öğretmenim diye yazanda, müdürüm diye yazanda ego ve kibir olmuyor da…
Doktoralı matematik öğretmeniyim diye yazınca mı ego veya kibir oluyor?
Bunu ifade ediyor olmamı “çiğ”likle nitelendirenler neden ilk fırsatta koşa koşa doktoraya başvuruyor o halde?
ÇÜNKÜ MEB’DE DOKTORALI ÖĞRETMENİN ADI VE UNVANI YOK…
MEB BÖYLE YAPARSA DİĞERLERİ NE YAPMAZ?
Sayın MEB; gerçek anlamda bilime, bilimselliğe ve liyakate değer ve önem verilecekse lütfen doktora yapmış ve sizin bünyenizde çalışan kadrolu doktoralı öğretmenlerin de hak ve hukuklarını koruyup unvanlarına yakışır şekilde saygı ve değer göstermenizi istirham ediyoruz.
BİRİLERİ ÖNERİ SUNMUŞ; YÖNETİCİLİK HAKKINDA, DEMİŞ Kİ:
“Önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktorada geçen her bir yıla 1 puan verilmelidir. Böylelikle kendini yenileme çabasında olan eğitimcilerimiz teşvik edilecektir. Tezsiz yüksek lisanslılara verilen ek puanlar azaltılmalı, tezli yüksek lisanslılara verilen ek puanla aradaki fark artırılmalıdır. Böylelikle gerçek anlamda bilimsel olarak yapılan tezli yüksek lisans özendirilmiş olacaktır.” şeklinde…
“DEVEYE SORMUŞLAR BOYNUN NEDEN EĞRİ?” DİYE
Bu öneri bana sunulmuş olsa derhal kaldırır çöpe atarım...
Çaya çorbaya doldur torbaya anlayışı ile sunulan ciddiyetsiz bir öneri...
O zaman lisans mezunu ile lise mezunlarını da aynı seviyede tut...
O zaman doktora mezunu ile profesörü de aynı kefede gör...
Buyurun cenaze namazına…
BİR DAHA SÖYLÜYORUM; YÜKSEK LİSANS İLE DOKTORA ARASINDA FERSAH FERSAH FARK VAR…
YAPAN BİLİR ANCAK BU FARKIN NE OLDUĞUNU
Bilip bilmeden ahkam kesme hastalığınızı tedavi ettirin önce…
Yüksek lisans ile doktora aynı seviyede değildir.
Uluslarası sahada ikisi hiçbir zaman aynı kategoride olmamıştır, olamaz da!