MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. Bahçeli, Kurban Bayramı'nın birinci günü İsveç'te bir cami önünde Kur'an-ı Kerim yakılmasının, vandallığın himaye edilmesinin hem Türk milletinin inancına hem de insanlık değerlerine aykırı olduğunu belirterek, “Kur'an okumak ilahi bir nasip ve nimet, yakmak ise namertlik ve soysuzluktur. Bu nefret suçu mahiyetindeki provokasyonu Irak asıllı malum meczubun tek başına planlayıp hayata geçirmesini düşünmek pek tabii hayatın ve hadiselerin olağan akışına bütünüyle aykırıdır” değerlendirmesini yaptı.
“Barbarlığın özgürlüğü olamaz”
Kur'an-ı Kerim'i yakmanın ifade ve düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemeyeceğinin altını çizen Bahçeli, “Barbarlığın özgürlüğü olamaz. Özgürlük başkasına zarar vermeyen bir şeyi yapma hakkıdır. Şunu ikazla hatırlatırım ki, Kur'an-ı Kerim bir kağıt parçası değil, Allah'ın yeryüzüne indirilmiş nuru, akıl sahibi inananların düşünmeleri, anlamaları ve ders almaları için lütfedilmiş saadet, selamet, hidayet ve hikmet surudur. Kur'an yakan kendini yakmıştır. Kur'an yakan ta cehennemin dibini boylamıştır” ifadelerini kullandı.
Her insanın arayış ve arzusunun huzur olduğunu savunan Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yine bize göre beşeriyetin bir huzur çağına ihtiyacı vardır. Milliyetçi Hareket Partisi bu inanç ve irade muvaffakiyetiyle 'İnsanlığın Huzuru Projesi'ni hazırlamış, çağımızın ve esasen yeni bir Türk asrının vizyon çağrısı olarak sadece Türk insanıyla değil, tüm insanlıkla paylaşma duyarlılığı göstermiştir. Huzur; açlık veya toklukla, varlık veya yoklukla, eksik veya fazlalıkla izah edilemeyecek fenomen bir kavram olup insanın iç alemi ile dış alemi arasındaki kararlı ve tutarlı denge noktasını işaret etmektedir. Huzur, insanın manevi bir bütün halinde kendisi olması, kendi kendisini ve çevresini tanımakla beraber vicdan sesini duymasıdır.”
Bir dava insanının her şeyden önce insan olduğunu söyleyen Bahçeli, “Sonra ülkücüdür. İnsan olan haklı davasıyla mutlaka aynı potada buluşacaktır” dedi.
“Küresel emperyalizmin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır”
Bahçeli, Türk siyasetinde faal halde bulunan her partinin birincil kaynağının Türk milleti, aidiyetinin ise Türkiye olduğunu dile getirerek, “Demem odur ki, her parti Türkiye partisi olmak mecburiyetindedir. Suç ve suçluyu övmek, ihanete ve melanete çanak tutmak siyasetin değil doğrudan doğruya hukukun konusudur. Genel merkezi Ankara'da olup, genel emri yabancı başkentlerden alan bir partinin demokrasiye, millete ve insana şerefli hizmetinden bahsedilemeyecektir. Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenlik ve hükümranlık iradesini savunmayan, düşmana ganimet olmaktan utanmayan, terör örgütlerinin ve küresel emperyalizmin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır” diye konuştu.
“Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek suçtur”
Siyasi partilerin Anayasa ve kanunlara uygun faaliyet göstermek zorunda olduğuna dikkati çeken Bahçeli, “Mehmetlerimize kurşun sıkan hainleri arkalamak suçtur. Ölen teröristlere taziyeler yayımlamak suçtur. Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek, çok kitap okuduğundan bahisle filozof mertebesine çıkarmak, bununla yetinmeyip hak gaspına uğradığını iddia etmek suçtur, bu suça montaj diyerek destek çıkmak katmerli suçtur” ifadelerine yer verdi.
“Anayasa Mahkemesi Kandil'in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla da olamayacaktır”
Siyasi partilerin kuruluşunun, programının, faaliyetinin ve hedeflerinin Türkiye'nin kurucu felsefesi ile, Anayasa'nın ilk maddesiyle çelişmemesi gerektiğinin altını çizen Bahçeli, “Tam tersi fiiller Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sahasına ve müteakiben de Anayasa Mahkemesi'nin görev alanına girecektir. Anayasa Mahkemesi Kandil'in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla da olamayacaktır. Eğer adalet suçluyu aklama gayesi güderse, eğer adalet ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmış demektir” dedi.
“Anayasa Mahkemesi PKK terör örgütünü aklama, temize çıkarma, hunhar eylemlerini ibra makamı değildir”
Adaletin ve hukukun devlet anlamına geldiğini belirten Bahçeli, “Devlet giderse vatan gitmiş olacaktır. Bazı mihrakların sinsi, gizli ve potansiyel maksatları da işte budur. Anayasa'nın 6'ncı maddesine göre, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacaktır. Anayasa Mahkemesi PKK terör örgütünü aklama, temize çıkarma, hunhar eylemlerini ibra makamı değildir. Aynı husus siyasi partiler için de geçerlidir” diye konuştu.
Bahçeli, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Siyasi kaygı ve gayelerle yanlışa yanlış diyemeyen, doğrunun hakkını telaffuz edemeyen, irtibat ve ilişki ağlarını millete rağmen tayin eden partilerin hukuk devletinin yegane tehdidi haline dönüşecekleri ortadadır. Siyasetlerini insana değil de ihanetin hizmetine koşanların evrensel hukuk kaidelerine sığınarak meşruiyet sağlamaları bile söz konusu değildir.”
“Sınır aşan göç sorunu çok nazik bir konudur”
Sınır aşan göç olgusunun tüm ülkeler için çetin ve çetrefilli bir sınav olduğunu savunan Bahçeli, “Yerini yurdunu bırakıp, baskı ve zulümden kaçan on binlerce insan ya bir sınır hattında, ya dalgalı bir deniz ortasında, ya da gittikleri bir ülkede reva görülen kötü muamelelerle eziyet görmekte, perişanlık çekmekte, en kötüsü de hayatlarını kaybetmektedir. Sınır aşan göç sorunu çok nazik bir konudur” değerlendirmesini yaptı.
“Milliyetçi Hareket Partisi olarak göç sorununun idrakindeyiz”
Göç olgusunun siyasetin konusu olması gerektiğinin altını çizen Bahçeli, “Ancak istismar ve tahrikleriyle bu konuyu asıl mecrasından saptırmak ve siyasi rant devşirmek gayesi güdenlerin iyi niyetli olmadığı gibi samimi olmadıkları da ayan beyan ortadadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak göç sorununun idrakindeyiz. Düzensiz göçün istila olduğunu sürekli olarak vurguladık. Anadolu coğrafyasındaki demografik gelecek ve güvenliğimizi titizlikle düşünmek, telaşa kapılmadan tedbir geliştirmek, taşkınlıklara prim vermeden de tetikte olmak durumundayız” dedi.
“Türkiye'de mülteci veya göçmen değil, adı üstünde geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacılar vardır”
Göç konusunu herkesten önce gündeme getirdiklerini söyleyen Bahçeli, “Herkes duruyorken göç konusuyla meşgul oluyorduk. Sabah geleni akşam göndereceğim diyenler ipe un seren, suya yazı yazan aymazlar ve şaşkınlardır. Göç konusu ile ilgili proje hazırlamak her babayiğidin harcı da değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çalışmalarımızı kamuoyuyla, ilgili devlet kurumlarıyla, üniversitelerle, medyayla ve sivil toplum kuruluşlarıyla paylaştık. Türkiye bu yükün altından Allah'ın izniyle kalkacaktır. Ganimet avına çıkanlar da elleri boş dönmeye mahkum olacaklardır. Türkiye'de mülteci veya göçmen değil, adı üstünde geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacılar vardır ve bunların sayılarını 13 milyon diye açıklamak kuyruklu yalandır. Düzensiz göç ile tavizsiz mücadele devam etmektedir. Suriyeli sığınmacıların ülkelerine güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşleri bu kapsamdaki siyasetimizin ana fikir ve felsefesidir” diye konuştu.
“Türkiye Fransa'ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez”
Türkiye'yi tahrik ve taciz kıskacına alıp iç huzursuzluğa hapsetmek için fırsat kollayanlara müsamaha gösterilmemesi gerektiğini dile getiren Bahçeli, “Türkiye Fransa'ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez. Herkes aklını başına alsın. Devlet, millet ve vatan üstünde kazı yaptırmayız. Yabancı istihbarat örgütlerine piyonluk yapanlara göz açtırmayız. Göç konusu insanlık sorunudur” dedi. Grup Toplantısı, Bahçeli'nin partililer ile hatıra fotoğrafı çekilmesinin ardından son buldu.