Bir mücadeleye girersen başına yıllardır hiç gelmeyen her ne varsa, sanki her şey bir tesadüfmüş gibi, ardı ardına gelir…
Başına gelen türlü çeşit olayın ardından sanki hepsi birer tesadüfmüş gibi “Art niyetli düşünme” derler, olayları kurgulayanlar son derece iyi niyetli yapıyorlar değil mi?
Bu da yetmez, her gün herkes böyle absürtlükler yaşıyormuş gibi, bir de kalkıp “Kişisel olarak algılama” diye bir algı oluşturmaya çalışırlar.
EKYS’ye girdikten sonra başıma gelenler elbette bir mücadelenin ürünü. Çünkü yapılanlar hayatın akışına, eşyanın tabiatına tamamen ters...
- “Babam öldü”, demiş Temel.
İlyas sormuş:
- Neden öldü?
- Apartmanın sekizinci katının balkonundan düştü.
- Eyvah, parçalandı mı?
- Yok, girişteki bakkalın tentesine düşünce oradan havalanıp karşı apartmana yöneldi.
- Apartmana mı çarptı, nasıl oldu?
- Yok, karşı apartmanın balkonunda çamaşırlar asılı idi. Çamaşır ipine vurup fabrikanın bahçesine düştü.
- Orada mı öldü?
- Yok, fabrika çelik yay fabrikası, bahçedeki yayların üzerine düşüp havalandı yeniden...
- Peki, sonra?
- Sonrası ne? Baktık ki yere inmiyor, biz de vurduk onu...
Biri fıkra, diğeri ise buz gibi gerçek…
TORPİLCİ MÜDÜRLERDE MOBBİNG VE AYAK OYUNU FORA
Balıkesir MEM'de liyakatin önüne adeta Çin seddi kurulmuş. Balıkesir'de dönemin Sayın İl Valisi’nden tutun da, Sayın Karesi Kaymakamı’na, Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürü’nden, Karesi İlçe Milli Eğitim Müdürü’ne, Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü ve arkadaş kadrosundan müdür yardımcıları, kocaman bir torpil oyununda hem figüran, hem başrol oyuncu...
Kim kimin yetkisini, ne şekilde, nasıl kullanıyor belli değil. Tek ortak amaç etrafında toplanmışlar; torpilli ve iltimaslı kişiyi makam ve mevki sahibi yapmak. Bilsem müdürü “İsmini (dönemin Sayın Valisi’ni kastederek) Vali Bey’e göndermeyeceğim” diyor. Sayın Vali Bey’in imza ve tercih yetkisine set vuruyor. Defalarca yazmama rağmen dönemin Sayın Valisi’nden çıt çıkmıyor, Bilsem müdürüne dönüp “Benim tercih hakkımı nasıl engellersin?” diye müdür hakkında ne bir soruşturma açıyor, ne de konu ile alakadar oluyor. Fakat aynı Sayın Vali Bey, şahsım hakkında idari soruşturma izni veriyor. Çünkü ben torpilli veya iltimaslı bir kişi değilim. Torpilin yoksa, hele ki bir kadın öğretmen olarak kimseden icazet almadan yönetici olmaya kalkarsan “kurumların huzurunu bozdun” demektir...
“Balıkesir MEM'de, devletin kurumlarında torpil sistemi var” dersen anında sağlık kuruluna gönderilirsin. Ardından kanuni hakkın olan ek derslerin hiç gerekçesiz elinden alınır. Üstüne iki yıl sistematik olarak mobbing görürsün. Hakkında püfürükten bir soruşturma açarlar, çünkü normalde bir soruşturmaya taraf olmayı bırakın, bir soruşturmaya konu dahi olamayacağın derecede harika bir çalışma hayatın vardır. Usulen sakat bir soruşturmanın akabinde hemen bir uyarı cezası yapıştırırlar. Peşine, sınav sonucu kazanarak Bakanlık ataması ile kadrolu görev yapmış olduğun okuldan kovulursun.
Baktılar, susmuyor, hakkını aramaya devam ediyor Meryem öğretmen; Temel fıkrasında olduğu gibi, başıma son hızla futbol topu gümmm diye patlatıldı...
Öğrenci yönlendirilmiş olabilir mi?
Her şey olabilir, zamanlaması çok manidar zira...
Devletin kurumlarında, hiç olmaması gerekirken torpil varsa; ayak oyunu hiç bitmez, mobbing hiç bitmez, kul hakkı yeme hiç bitmez. Allah korkusu zaten hiç yok kimsede. Kuldan utanma hak getire. Yüzsüzlük almış başını gitmiş, yapılanlar alenen yapılıyor, yapılanlarınsa devlet işleyişi ile uzaktan yakından hiç alakası dahi yok. Hal böyle olunca da torpilci müdürlerden her şey beklenir maalesef...
“Peki hoca hanım, böyle bir durumda Sayın MEB ne yapıyor?” diye soracak olursanız; uyuyor, derin uykuya dalmış. Görmüyor, duymuyor, bilmiyor… Çünkü torpilim yok...
PANDEMİ DÖNEMİNDE KORONA OLDUM DİYE SAĞLIK KURULUNA SAYIN KARESİ KAYMAKAMI TARAFINDAN GÖNDERİLDİM
Düşünebiliyor musunuz, pandemi dönemi, tüm dünya ölüm korkusundan dolayı karantinaya girmiş. Korona olmuşum. Bilsem müdürü gerekli tedbirleri almamış, ölüm kalım mücadelesi veriyorum. Balıkesir'de, Karesi ilçesinde, ilk defa sadece şahsım sağlık kuruluna sevk ediliyor. Başka hiç kimse daha önce sağlık kuruluna gönderilmemiş. Sebep ne? Çok rapor kullanmışım… Asıl gerçek sebep ise kimseden icazet almadan EKYS’ye girdim diye. Liyakat sahibi bir kadın öğretmen öyle tek başına karar verip MEB'in torpilci makam ağalarından icazet almadan EKYS’ye girerse kendini sağlık kurulu önünde bulur.
Kısacası “Kadın başına sen ne yapmaya çalışıyorsun?” demenin başka bir versiyonu. Yıl olmuş 2024. Balıkesir'de devlet kurumlarının başında bulunanların kadın öğretmene bakış açısını görebiliyor musunuz? Ne kadar bilimselikten uzak ve maalesef ilimden bihaber olduklarının bir kanıtı...
Pardon da, ben öyle icazetmiş carttt curttmuş almış olsaydım şimdiye kadar, oooo Ordinaryüs Prof. olurdum.
Bir kadın öğretmenin ne kariyerine saygıları var, ne de bir kadın öğretmenin başarısına, emeğine, alınterine saygıları var. Ne bilgi birikimine, ne tecrübesine, ne deneyimine hürmetleri var, ne ilmine, ne bilimine… Hiçbir etik değere saygı göstermiyorlar. Tek bildikleri; devletin makamlarına hangi torpilli ve yetersiz kişi yönetici olacak ona karar vermek. Başka da bildikleri hiçbir şey yok. Şu an içinde bulunduğumuz durum maalesef onu gösteriyor. Zira, çektirilen sayısız fotoğraf dışında, akademik veya sosyal alanda ortaya konulabilecek hiçbir somut atılımları yok. Bir tek mecrada bile yükseliş gösteremeyen konumları bunun en bariz göstergesi...
Bu torpilci müdür beyler yüzünden Balıkesir resmen karanlık çağı yaşıyor.
Püfürükten bilimsel çalışma adı altında kabarttıkları, aslında ciddi uluslararası hiçbir platformda ülkemizi asla temsil edemeyecek yetersizlikte, körler sağırlar birbirini ağırlar pozisyonunda ortaya koydukları birkaç vitrin aperitiflerini sosyal medyadan fotoğraf diye paylaşmaya devam ediyorlar...
Balıkesir’in torpilci İl Milli Eğitim Müdürü, Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Bilim ve Sanat Merkezi’nin torpilci müdürüne övgüler yağdırmaya devam ediyor.
Torpilci torpilciyi koruyup kollarmış...
SAYIN KARESİ KAYMAKAMI NOTER GİBİ
Sayın Karesi Kaymakamı, şahsımı sağlık kuruluna gönderen onayı imzalarken acaba zahmet edip bir araştırma yapmış mı? 20 yıllık öğretmenlik hayatıma bakıldığında, benden daha az istirahat özlük hakkını kullanan bir öğretmen daha var mı acaba?
Neymiş; rapor almışım. Bilsem müdürü aramış, telefonunu açmamışım. Hakkımda uzman doktor tarafından uygun görülen istirahat raporunu okula götürüp bizzat müdür yardımcısına bıraktım. Minibüs ile eve dönüyorum, herkesin içinde telefonu açıp hastalığım hakkında bilgi vermek zorunda mıyım acaba? Ya da müdür bey tarafından telefonda herkes içinde bangır bangır azarlanmaya mecbur muyum? Benim de bir haysiyetim var.
Doktor ve hasta arasında kalması gereken bilgileri acaba Bilsem müdürü öğrenip sorup sorgulayıp hangi amaçlar için kullanıyor, orası da ayrı bir muamma. O kadar çok biliyorsa, yeterli kapasitesi vardıysa, gidip doktor olsaymış. Sanırım çocukken doktorculuk çok oynamış. Etkisinde kalmış olabilir.
Bilsem müdürü, müdür yardımcısı makamından engellemek ve şahsıma sahtekar damgası vurmak adına beni Karesi İlçe Milli Eğitim Müdürü’ne şikayet ediyor ve bu şikayeti de Karesi Kaymakamı anında onaylıyor.
Bana istirahati uygun gören uzman doktoru da amaç zan altında bırakmak mı bilemiyorum. Başka bir zaman daha “Meryem öğretmen hasta olmuş olsa dahi, cısss, ona asla istirahat verilmeyecek” algısı oluşturmak mı amaç bilemiyorum...
Sonuçta mobbingde her türlü baskı ve zorbalık mübah…
“Hasta hasta, buz gibi okullara gelsin, gitsin, istirahat vermesinler, sürünsün” diyorlar resmen...
KARESİ ALİ HİKMET PAŞA ORTAOKULU
Ali Hikmet Paşa Ortaokulu buz gibi. Sanırım okulun cephesi ters. Kaloriferler cayır cayır yanıyor ama kimse ısınamıyor. Tüm öğrenciler hasta, durmadan öksürüyorlar...
İl Müdürümüz Sayın Ali Tatlı, sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla bu inşaat işlerinden pek iyi anlıyor gibi (anlayıp anlamadığını tam olarak bilmiyoruz elbette). Pek çok inşaat fotoğrafı paylaştı. Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Bilim ve Sanat Merkezi’nden vakit bulup, zahmet edip, Ali Hikmet Paşa Ortaokulunu ziyaret ederse şayet, okulun neden buz gibi olduğu konusunda bize ve öğrencilerimize bir bilgi veya belge verir sanırım. Çünkü tüm öğrenciler hastalıktan kırılıyor...
Bir bilsem öğrencisi değiller elbette, ilgisini çeker mi bilmiyorum. Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürü olalı beri, acaba bir kere olsun Ali Hikmet Paşa Ortaokuluna ziyarete geldi mi, orasını da hiç bilmiyorum...
Gelir mi, ilgilenir mi bilemem. Çünkü ortada ne torpilli bir makam var, ne mevki… İlgisini de pek çekmez sanırım.
TEBRİK YOK, MOBBİNG VE ENGEL ÇOK. ÇÜNKÜ MEB'DE TORPİLİM HİÇ YOK
Ankara’dan torpilim olmuş olsaydı, ooooo tebrikler, çiçekler, pastalar… Önüme bir kırmızı halı sermedikleri kalırdı. Fakat Ankara’dan torpilin yoksa, vahhh vahh, ne büyük olay; Ankara’dan torpilim yok!
“EKYS’ye girmişsin Hoca hanım, tebrik ederiz, inşallah kazanırsın. İlimizi, ilçemizi başarıların ile gururlandırırsın” diyen Balıkesir'de bir tek yönetici yok. Ama engellemek ve mobbing için, var gücünü (makam ve mevki yetkisinin tüm güçleri de dahil) kullanan çok...
Sayın Karesi Kaymakamı şahsım ile hiçbir iletişim kurmadan, sağlık kuruluna beni direkt sevk ediyor. Arayıp sormuş olsa kendisine geçirmiş olduğum ameliyat sonrası gelişen rahatsızlığımı açıklayıp kendisine kadar mevzunun ulaşmış olmasının sebebinin Milli Eğitimde Görevde Yükselme sınavına girmiş olduğumdan dolayı uygulanan mobbingin devamı niteliğinde olduğunu söyleyecektim. Fakat torpilim olmadığı için muhatap alma tenezzülünde dahi bulunmadı maalesef...
Kafama bez futbol topu gelmiş... Şimdi de Ali Hikmet Paşa Ortaokulu Müdürü “Kaymakam Bey'e hemen bildirmek zorundayız, bilgisi hemen olsun istiyor, sonradan bilgisi olsun istemiyor, sonra önüne haberinin olmadığı bir evrak gönderilsin istemiyor” diyor...
Sanırım, hakkımı aramak üzere açmış olduğum İdari davaları kastediyor. Eeee ne yapacaktım? Yasal ve hukuki hakkımı aramayıp, devletin makam ağalarının keyfine mi bırakacaktım 20-30 yıllık bilimsel emeğimi?
Acaba, koskoca Balıkesir'de, olayı, taaa ilkokuldan ele alırsanız, aynı kulvarda, şahsımdan daha başarılı kim var acaba? Tabii ki kimse yok. Ama çok başarılı(y)"mış" gibi yapan, göstermelik, başarılı rolü oynayan çok var... Ben size peşinen söyleyeyim; hepsi kofti. Sahtekârlıktan öteye bir adım dahi gidemezler...
TORPİL ARAMAK İÇİN KİMSENİN KAPI KÖPEĞİ OLMADIM
Hayatım boyunca kimsenin kapı köpeği olmadım. Torpilli kişi, kapı köpeği demektir benim gözümde. Kimsenin kapısına gidip başkaları gibi ağlamam. Kimseye hiçbir şey için rica ve minnette bulunmam. Hayatım boyunca kimseye bir minnet ve rica borcum hiçbir konuda, hiç olmamıştır. Söz konusu bir kazancım varsa alınterim ile, bileğimin hakkı ile kazanırım...
Yönetici olmak için de kimseden icazet almam. Kendi saf, temiz, öz başarım ile yönetici olursam olurum, olamazsam da işime gücüme bakarım. Diyalog kurmak ayrı profesyonellik gerektiriyor, ben de her daim amirlerim ile “Bakın, durum böyleyken böyle oldu” diye veya bilgi almak için profesyonelce diyalog kurarım. Yok, diğer türlüsü benim yanıma 500 metre bile yaklaşamaz...
BALIKESİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ SAYIN ALİ TATLI, BİLSEM OKULUNUN İSMİNİ O DÖNEM MÜNHAL LİSTELERDE GİZLİYOR
Burası çok enteresan.
Yöneticilik başvuru hakkımı engellemek adına, Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Bilim ve Sanat Merkezi okulunun ismini münhal listelerde gizliyor. Kimse çıkıp da “Hoppp şişşştt, dur bakayım, sen orada n’apıyorsun?” demiyor. Dönemin Milli Eğitim Bakanı zaten hiç ilgilenmiyor. Torpil de alabildiğine göbek atıyor...
SORUŞTURMA, TORPİLCİ MAKAM HIRSIZLARINA DEĞİL, ŞAHSIMA AÇILIYOR
Deveye sormuşlar “Boynun neden eğri?” diye, deve de “Nerem doğru ki?” demiş...
Şimdi bu torpil sisteminin neresi doğru ki? Her yanı eğri, yamuk, çarpık...
Kim kimin için çalışıyor, kimin kimden ne gibi bir çıkarı var, kim kimden emir alıyor, kim kimi ne şekilde denetliyor, kim kimin yetkisini kullanıyor, kimin kim yetkisini engelliyor, hiçbiri belli değil...
Varsa yoksa torpilli kişi makama otursun. Onun için canhıraş, tüm her şey mübah görülüyor...
Sayın MEB zaten ortada yok...
O sıralar dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer, makam şoförüne Milli Eğitim İlçe Müdürlüğü makamını hediye ediyor... Eeee?
Sayın Ali Tatlı’nın Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürü olarak görevlendirmesini yapan dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer.
Bu tablodan bir liyakatli kişi, kimseden icazet almadan, hakkı ile, başı dik, alnı açık şekilde, bilim ve ilmi ile kazanmış olduğu makama oturabilir mi?
Mümkün mü böyle bir şey? Tabii ki asla mümkün değil...
Dönemin Sayın Milli Eğitim Bakanı böyle yaparsa, Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürü hiç geri durur mu?
Fakat kimse bugününe güvenmesin. Nasıl ki, 28 Şubat döneminde devir devran döndü, yine bir gün devir devran dönerse o zaman işte torpilci herkes, bir gün adalet önünde nasıl devletin makamlarını torpilli kişiye peşkeş çektiğinin hesabını vermek zorunda kalır. Makam ve mevkisi ne olursa olsun, kimse adaletten, haktan ve hukuktan asla daha üstün değildir...
Bu dünyada olmazsa ahirette bizzat çatır çatır hakkımı zaten alacağım. Ondan zerre kadar şüphem yok.
CEZA ALMASI GEREKENLER, ŞAHSIMA CEZA VERME YETKİSİNE SAHİP, İYİ Mİ?
“Güler misin, ağlar mısın?” diye bir söz var ya, tam da bu torpilci müdür beyler için söylenmiş bir söz. “Deveyi hamudu ile yutmak” diye bir deyim var ya, makam hakkımı hamudu ile hem yutuyorlar, hem de üstüne 20 yıllık tertemiz sicilimi bozup ardından Bakanlık ataması olduğum ve Bilsem’de yönetici olma hakkı kazanmış olduğum halde, şahsımı, sözde atama adı altında Bilsem’den kovuyorlar...
MİLLİ EĞİTİM PERSONEL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DE NE HİKMETSE NOTER GİBİ
Maşallah, anında, hiçbir araştırmaya gerek duymadan, direkt; yalan ve iftiralar ile dolu bir soruşturma raporuna göre karar veriyor, sözde atama (gerçekte kovulma) dosyamı imzalıyor...
Soruşturmayı yapan Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı muhakkik olayına hiç mi hiç girmiyorum, orası tam güldür güldür show'luk, komedi dükkanı gibi bir soruşturma sonrasında Bilsem’den kovuluyorum...
Kadrolu öğretmen hakkım da elimden alınıyor...
KARESİ ALİ HİKMET PAŞA ORTAOKULUNA GÖREVLENDİRMEMİ YİNE TORPİLCİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ YAPIYOR...
Yazımın bu kısmını, Milli Eğitim Bakanımız Sayın Yusuf Tekin Bey'e hitaben yazmak istiyorum.
Liyakat sahibi, doktoralı bir bilim öğretmeni olarak torpilci müdür beyler tarafından görevlendirmem Ali Hikmet Paşa Ortaokuluna yapıldı. Göreve başlayalı 3-4 ay oldu. Sınıf bazında konuyu ele aldığımızda açıkça şunu görürsünüz; sınıfların ortalama %7’lerdeki matematik başarısı, şahsım matematik öğretmeni olarak derslerine girmeye başladıktan sonra %36’lara kadar çıkmıştır, hem de 3-4 ay gibi kısa bir sürede, hem de tüm engellemelere ve mobbinglere rağmen...
Sayın Bakanımızın bu başarım ilgisini çeker mi, hiç bilmiyorum...
SAYIN İL MÜDÜRÜ ALİ TATLI, SON YILLARDA BAŞARIM OLMADIĞINI YAZMIŞ
Doktoralı bir bilim öğretmeninde başarı bitmez Sayın İl Müdürüm; siz görmek, duymak ve ilgilenmek istememiş olabilirsiniz. Asıl ve gerçek başarı; derslerine girmiş olduğum sınıfların %7’lerdeki başarı ortalamasını 3-4 ay gibi kısa sürede %36’lara çıkarmak. Asıl gerçek, hakiki başarı budur, Sayın İl Müdürüm...
Bu başarı, Bilsem’deki göstermelik TÜBİTAK proje başarılarına benzemez. Herkesin harcı da değildir, böyle bir başarıyı bu koşullarda yakalaması...
Hani tüm öğretmenler aynı işi yapıyordu? Tüm öğretmenler aynı idi? Bunu diyenlerin anlamadıkları veya asla anlayamacakları tek şey; herkes aynı işi yapabilir, fakat herkesin başarısı bir değildir...
Herkes öğrenci oluyor. Fakat çalışkan ve başarılı bir öğrenci olmak farklı, tembel ve başarısız bir öğrenci olmak farklı...
Herkes öğretmen olabilir, fakat herkes başarılı olamaz..
Kargaların dünyası ayrı, kartalların dünyası ayrıdır her zaman...
(Bir de kendini tavuk zanneden kuğular var, o da bu yazının konusu değil zaten…)
Herkes sanki yapay zeka. Aynı işi yapıyor diye herkes aynı başarıyı gösterecek diye bir kanun mu var? Fabrikasyon mu bu? Orada bile arada farklı ürünler ortaya çıkabiliyor. Dünyada böyle bir saçmalık, böyle saçma sapan bir düşünce olabilir mi?
Neyse konumuza dönelim.
ALİ HİKMET PAŞA ORTAOKULUNDA SAYGI, EDEP, AHLAK NEREDEYSE SIFIR
Ders sırasında sinkaflı küfürler, koridorlarda sinkaflı küfürler, hem de alabildiğine… Ana, avrat, soy, sop, sülale, ne ararsan… Hiç utanmadan, çekinmeden, kadın öğretmenlerinin yanında, hatta yüzüne baka baka, küfürler gırla gidiyor...
SAYIN MİLLİ EĞİTİM BAKANIM; BU ÇOCUKLAR BU ŞEKİLDE BÜYÜYÜNCE NE OLACAK?
Annesi yaşında, bir kadın öğretmenin yanında sinkaflı küfür eden bir öğrenci, bu şekilde, okulda hiçbir ceza almazsa, disiplin süreci hiç işletilmezse, hiçbir uyarı ile karşılaşmazsa, büyüdüğü zaman gün gelecek sosyal medya mecralarından Devlet büyüklerimize de küfür edecek. Şimdi bu çocukları görmeyen, duymayan, sorunlarını anlayıp çözmeye çalışmayan bir sistem, tabii ki o zaman görüp duyacak. İşte o zaman yandı gülüm keten helva, hapishaneyi boylayacaklar… Okullarda edep, ahlak, saygı öğretilmezse bu çocuklar o zaman okula neden geliyor?
CAMİYE GİDEN CEMAAT HOCANIN YANINDAN SİNFAKLI KÜFÜRLER EDEREK Mİ ÇIKIYOR?
Veya muayene olmaya giden bir hasta, muayene olduktan sonra doktora sinkaflı küfür mü ediyor, yüzüne karşı...
Yok, öyle değilse; biz neyiz, neciyiz?
Sayın Okul Müdürümüzün, Sayın Karesi İlçe Milli Eğitim Müdürümüzün, Sayın Balıkesir İl Müdürümüzün, Sayın MEB’in ve Sayın Milli Eğitim Bakanımızın bu konunun üzerinde bir çalışması, bir araştırması ve bir çözümü var mıdır acaba?
Ağız dolusu sinkaflı küfürler ile nereye doğru gidiyor bu öğrenciler?
Küfür ile nereye doğru gidiyor bu eğitim camiası?
Pislik çukuruna dönüşmüş bu ağızlardan ileride yetişkin olduklarında toplumca nasıl güzellemeler işiteceğiz sizce?
Torpil ile ince ayar makam çalışması yapan müdür beylerin acaba bu konuda bir çalışmaları var mı? Yoksa klimalı makamlarda rahatları ve keyifleri pek yerinde mi?
ALİ HİKMET PAŞA ORTAOKULUNDA DYK KURSLARI HİÇ YOK.
HALBUKİ EN ÇOK BU ÇOCUKLARIN İHTİYACI VAR
Torpilci müdür beyler tarafından EKYS’ye girdim diye ilk uygulanan mobbing, elimden ek derslerimin alınması oldu. Amaç şahsıma maddi zarar vermek. Ek dersler umurumda değil, fakat niye öyle keyfi iş olsun? Üstelik, ek ders yönetmeliği son derece açıkken. 20 yıldır sürekli ek derslerimi aldım çok şükür. Maddi çıkardan ziyade, çocuklara matematik öğretmeyi sevdiğim için...
Fakat torpilci müdür beyler, benim paragöz olduğumu zannetmiş olacaklar ki, ek ders olmayan bir okula gönderdiler... Çok komik. Matematik öğretmeyi seven, her yerde öğretir.
Aslında olay öyle değil, varsınlar öyle zannetmiş olsunlar.
Fakat bu çocukların o derslere çok ihtiyaçları var.
Öğretmenleri cezalı veya sürgün olabilir. Fakat bu öğrenciler, Türkiye Cumhuriyeti’nin öğrencileri. “Eğitimde fırsat eşitliği” ilkesi gereği, onlar da cezalandırılıyor da bu nedenle kurs alamıyor olamazlar, değil mi?
Kendini akademik eğitim anlamında kurtarabilecek 20 öğrenci varsa, DYK kapsamında görecekleri ek derslerle takviye edildiklerinde bu sayı otomatik olarak 60 civarına yükselir. Gözden çıkarılabilecek veya ihmal edilebilecek bir sayı değil. Üstelik pek çok mahalledeki ortaokula göre dezavantajlı bu çocuklar…
20 MART 2024, SAAT 10.30
OKULUN BAHÇESİNDE DERS ZİLİ ÇALMIŞ OLDUĞU HALDE KAFAMA HIZLA BİR FOTBOL TOPU ÇARPTI
Olay nerede gerçekleşti? Balıkesir ili, Karesi ilçesi, Ali Hikmet Paşa Ortaokulunda…
BAŞÖRTÜM SAYESİNDE HAYATTA KALDIM
Başörtüm sayesinde beyin kanamasından kurtulduğumu düşünüyorum. Bez futbol topu o kadar büyük bir hızla geldi ki, tam ensemin ve başımın birleştiği bölgeye, saçlarımı orada toplamamış yani başörtümü örtmemiş olsam, beyin kanamasından ölebilirdim...
Çarpma sırasında ayakta zor durabildim, dünyam karardı, zar zor bir gayret sınıfıma çıkabildim, fakat derse giremeden aşırı bir baş dönmesi, denge kaybı, mide bulanması ve baş ağrısı sebebiyle ambulans çağırıldı okula ve hastane kayıtlarına darp olarak geçti. İlk tetkikler acil serviste yapıldı. Olayın oluş şekli bakımından kasti olarak yapıldığını düşünüyorum ve şikayetçi oldum, polis otosu ile Kuvayi Milliye Polis Merkezine giderek. Tüm yöneticiler hakkında da iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması sebebi ile davacı olacağım, yasal ve hukuki tüm haklarımı sonuna kadar kullanacağım.
Daha önce de, merdivenlerden inerken bir öğrenci tarafından dirsek atılması ile darbe aldım, duvara tutunarak merdivenlerden düşmekten son anda kurtuldum. Hatta bir gün nöbetçi öğretmen arkadaşlarımdan biri “Hamile iken çok korkuyordum, ödüm patlıyordu vuracaklar diye, en son kişi çıktıktan sonra ben çıkıyordum merdivenlerden” diyor düşünebiliyor musunuz güvenlik seviyemizi? Nasıl riskler altında görev yaptığımızı?
GÖREV YAPMIŞ OLDUĞUM OKULDA İŞ GÜVENLİĞİM HİÇ Mİ HİÇ YOK
Torpilci müdür beylerin umurumda mı acaba kim darbe almış, kim merdivenlerden düşecekmiş?
Onlar makamlarda keyfine bakıyor; “Torpil ile makama kim gelecek, kim yönetici olacak, icazet almış mı, almamış mı? Ankara’dan torpili var mı, yok mu?”
Onlar o işlerin peşinde, gerisini angarya olarak görüyorlar herhalde...
SAYIN MİLLİ EĞİTİM BAKANIM
Balıkesir MEM'de başarılı, liyakat sahibi, doktoralı bir kadın bilim öğretmeni olarak EKYS’yi ve mülakatları kazanmış olsam da ilk önce, torpilci yöneticiler tarafından makam hakkım çalındı, sonra sahtekar damgası vurmak adına sağlık kuruluna gönderilen öğretmen oldum, sonra ek derslerim elimden alındı, sonra hakkımda püfürükten soruşturma açıldı, bu süre zarfında iki yıl aralıksız mobbing gördüm. Bilsem yaz okulunda klimasız sınıflarda öğrencilerim ve şahsım baygın halde ders yapmaya çalıştık. Senelerce caydırma yöntemi ile Bilsem TÜBİTAK proje öğrencilerim elimden alındı, tüm bilimsel projelerim engellendi. Bakanlık ataması olduğum halde Bilsem’den kovuldum ve en son görevlendirildiğim Balıkesir Karesi Ali Hikmet Paşa Ortaokulunda maruz kaldığım bu kaçıncı darp, ben dahi unuttum...
Okula kelle koltukta gidip geliyorum, tam deyimiyle.
Son olarak da bez futbol topu ile başıma tarifi mümkün olmayan ağır bir şekilde darbe aldım ve baş dönmem bir türlü durdurulamıyor. Babam 80 yaşına yakın ve kalp hastası. Kalbindeki stent ile yaşıyor. Benim bilgim dışında kendisine haber vermişler, duymuş, çok panik yapmış ve çok üzülmüş. Bir taraftan da babamın bakımı şahsıma aittir...
“Balıkesir'in Navalny'si de Benim” diye boşuna demiyorum.
Belki de tüm bunlar Balıkesir’den gideyim diye yapılıyor.
Sayın Bakanım; durum bu şekilde. Duyarsınız, duymazsınız, ilgilenirsiniz, ilgilenmezsiniz, orasını bilemeyeceğim. Fakat torpilci müdür beyler ile başarı hayal, "mış" gibi başarı fora... Demedi demeyin.
Son olarak; başıma değil futbol topu, Ramazan topu atmış olsanız dahi, Balıkesir’den hiçbir yere gitmiyorum, yasal ve hukuki haklarımı da sonuna kadar kullanacağım.
Ben de böyleyim. Gözüm karadır. Elinizden geleni ardınıza koymayın ve sakın ha bir “Geçmiş olsun” diye telefon açma zahmetinde bulunmayın. Ne de olsa torpili olmayanın bir geçmiş olsun telefonu açılacak kadar değeri olmaz...
Yazımın başındaki fıkramıza geri dönersek; torpilci müdürler baktılar pes etmiyorum, en sonunda başıma son hızla futbol topu attırdılar, hem de tam isabet!
Şimdi, Sayın Bakanım soruyorum; siz olsanız bu kadar mobbingden sonra kasti olarak yapılmadığını mı düşünürsünüz? Şahsen, öğrencinin yönlendirildiğini düşünüyorum....
Düşünmekte de çok çok haklı sebeplerim var...
Bu işten torpil sistemi sorumlu!
Sorumlular cezasını çeker mi, hiç sanmıyorum.
Tek bildikleri makam hırsızlığı yanlarına kâr kalsın diye köşe yazılarımı tüm kamu haber sitelerinden ve her yerden engellemek veya sildirmek...