Muhsin Ertuğrul’u İlk Anma Etkinliğinden Notlar… (3)
Tiyatro için “iki kalas bir heves” derler. Ama her kolektif sanat gibi temelinde yatan ilke disiplindir.
Bir haftalığına Paris’e gidecek olan Muhsin Ertuğrul yokluğunda disipline uyulmamasını ve oyun öncesi içki içilmemesini hatırlatır. Bu konuda isim vermeden yapılan gönderme Münir Özkul içindir.
“Hoca gidince ilk akşam oyuna gelmeden Kulis bar’a uğradım ve iki duble içtim” dedi Münir Özkul, “Çıkıp oynadık… Hiçbir sorun yok…”
“İkinci akşam üç duble içtim… Çıkıp oynadık… Hiçbir sorun yok…”
“Üçüncü akşam bir ufak içtim… Sorun olmadı…”
“Ve Hoca İstanbul’a döndü. Tiyatroya geldiğimi sesimden anlayan Muhsin Bey asabi bir sesle bağırdı. Münir…”
“Koşarak gittim. Ben yokken içmişsin”, dedi. “Hayır Hocam”, dedim “İftira vallahi… Yalan söylüyorlar.”
Muhsin Ertuğrul önündeki kâğıda bakarak konuşmaktadır. “Birinci gece iki duble içmişsin… Oyun beş dakika sarkmış. İkinci gece üç duble… Oyun on dakika sarkmış. Üçüncü gece bir ufak… Oyun on beş dakika sarkmış… Olmaz böyle rezalet…
Münir Özkul şaşkınlıkla bakmaktadır Hoca’nın yüzüne…
Muhsin Ertuğrul yurtdışına gitmeden perdeciye tembih etmiştir. “Oyunun bittiği saatleri bir kâğıda yaz. Gelince bana ver…”
Görünmez denetim bu olsa gerek.
Muhsin Ertuğrul’un evinde sohbet…
Yine Münir Özkul anlatıyor. Oyucuların Hoca’nın Dragos’taki evine ziyaretine gittikleri bir gün Münir Özkul, “Hocam” der, “Ben çok para kazanmak ve meşhur olmak istiyorum”.
Muhsin Ertuğrul’un cevabı şu olacaktır. “Tiyatronun gereğini yap, para da kazanırsın, meşhur da olursun”…
Muhsin Ertuğrul’un birinci ölüm yıldönümünde yaptığımız etkinliğe Bedia Muvahhit ile Vasfi Rıza Zobu’nun Tünel Kültür Sanatevi beşinci katta ve asansör olmadığından gelmediklerini daha önce söylemiştim.
Şehir Tiyatroları’nda çalışırken eski sanatçılardan dinlediğim bir Muhsin Ertuğrul anısını paylaşmak istiyorum. Belleğim eğer beni yanıltmıyor ise Zihni Göktay’dan dinlemiştim.
Muhsin Ertuğrul’un disipline ne denli önem verdiğini belirmiştim. Her sabah tiyatroya geldiğinde ilk işi tuvaletleri denetmek olurmuş. Sonra adasına çıkarmış.
Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda 1990’da çalışmaya başladığımda ilk görevim efektörlük olmuştur. On beş gün sonra beni çağıran Zeliha Berksoy özgeçmişime baktığını ve benin sahne direktörlüğü yapabileceğimi düşünerek bu görevi de önermişti. “Siz uygun görürseniz yaparım” diyerek sabahtan akşama 7/24 tiyatro günlerine başlamıştım.
Muhsin Ertuğrul’ın tuvalet denetimi öyle yer etmiş ki belleğimde ben de her sabah tiyatroya gelince ilk iş olarak tuvaletleri başlamadan masama oturmaz olmuştum.
Tuvaletteki kaka…
Muhsin Ertuğrul’a bir şaka yapmayı düşünen Vasfi Rıza Zobu Behzat Butak’a “Sen yarın sabah kaka biçiminde bir pasta yap getir” der. Behzat Butak’ın tiyatroculuk dışında Nişantaşı’nda bir de pastanesi vardır.
Sabah erkenden tiyatroya gelirler. Tuvaletler tuzruhu ile temizlenmiştir. O dönemde şimdiki gibi klozet türü değil da alaturka tuvaletler olduğunu hatırlatalım.
Tuvalete kaka biçiminde pastayı koyarak Muhsin Ertuğrul’ın gelmesini beklerler.
Hoca gelir gelmez alışıldığı üzere tuvaletleri denetler ve gördüğü manzara karşısında bağırmaya başlar. “Bu ne rezalet…”
Hoca’nın sesini duyan gelir. Vasfi Rıza Zobu ve Behzat Butak da saklandıkları yerden çıkarlar. Tuvaletleri temizleyen personel şaşkındır. “Hocam sabah kezzap dökerek temizledim” diyerek kendini savunmaya çalışmaktadır. Muhsin Ertuğrul ise tuvaleti göstererek “Bu ne rezalet” diye bağırmaktadır. Ve ekler, “Kim yaptı bunu?”
Vasfi Rıza Zobu eli kaldırır, “Ben yaptım Hocam…”
Muhsin Ertuğrul’un öfkesi tam gaz devam etmektedir. “Yaptığın gibi ye…” der…
Herkes Vasfi Rıza’ya bakmaya başlar. Vasfi Rıza yere çömelerek parmağını batırarak kaka biçimindeki pastayı yemeye başlar.
Durumu gören Muhsin Ertuğrul, bu kez bakışlarını pastacı ve aktör Behzat Butak’a çevirmiştir. “Allah belanızı versin…” diyerek odasına çıkar.
Bilindik sözdür, söz uçar yazı kalır… Muhsin Ertuğrul için birinci ölüm yıldönümünde yapılan ilk anma toplantısında söylenenleri ak kâğıda siyah mürekkeple kayıt düştük.
Doğumunun 123’üncü, ölümünün 36’ncı yıldönümünde Muhsin Ertuğrul’u bir kez daha sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.