Tüm Bel-Sen (Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası) Çorum Şube Başkanı Nevzat Veldet, emekçilerin özgürlüklerin daim olduğu çağdaş bir ülkede eşitliği, kardeşliği ve barış içinde birlikte bir yaşamı yaratacak güce sahip olduğunu vurguladı.
Tüm Bel-Sen’in 34. Kuruluş yıldönümü nedeniyle bir açıklama yapan Nevzat Veldet, “Birliğimiz ve mücadele kararlılığımız engelleri aşacak en büyük gücümüzdür” dedi.
Veldet, “Siyasi iktidarın, devletin tüm kurum ve kuruluşlarını denetimi altına alarak tek parti diktatörlüğü altında ülkeyi faşizan bir yönetim anlayışına doğru sürüklemesi karşısında; laik ve demokratik bir ülke, baskı ve sömürünün olmadığı gerçek bir adalet, barış ve özgürlük için her gün daha kararlı, her gün daha güçlü mücadeleye devam ediyoruz” ifadesini kullandı.
Nevzat Veldet, emek, demokrasi, barış ve özgürlükler mücadelesinde 34 yıllı geride bıraktıklarının altını çizerek, bugünün adece bir kutlama günü değil, aynı zamanda mücadeleyi daha da ileri taşıma günü olduğunu dile getirdi.
Tüm Bel-Sen Şube Başkanı Nevzat Veldet, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
SENDİKAL MÜCADELEDE 34. YIL
“Sendikasız demokrasi, toplu sözleşmesiz sendika olmaz” şiarıyla kurulup, kamu emekçileri adına tarihsel ilkleri yaratan yerel yönetim emekçilerinin gerçek örgütü TÜM BEL SEN’in 34. kuruluş yılı kutlu olsun.
Bugünlere benzer bir şekilde ülkenin üzerinde kara bulutların dolandığı 1980’li yıllarda, o karanlık bulutları dağıtan emekçi hareketinin bir parçası olarak doğdu kamu emekçilerinin sendikal mücadelesi.
Kökleri çok daha eskilere dayanan bu mücadele 1980’lerin sonlarına doğru iyice ete kemiğe bürünerek 12 Eylül faşist askeri darbesinin toplumu hapsetmeye çalıştığı korku duvarlarını parçaladı.
Bu mücadele aynı zamanda kamu emekçilerinin “devletin memuru” gömleğini de parçalayıp, hak verilmez alınır diyen emekçi kimliğini kazandığı tarihsel dönüşümün adı oldu.
İşte bu mücadelenin en militan en direngen damarı olan yerel yönetim emekçileri, 20 Aralık 1990 tarihinde Sendikamız TÜM BEL SEN kuruluşuna yönelik resmi başvurularını yaparak kurumsal adımlarını atmış oldular.
“Haklar yasalardan önce gelir” diyerek fiili ve meşru mücadele ile kurulan Sendikamız kuruluşu üzerinden üç yıl geçmeden 27 Şubat 1993 tarihinde Gaziantep Belediyesi ile toplu sözleşme imzalayarak, kamu emekçileri tarihinde bir ilk yarattı ve o günden bu yana örgütlü olduğu yerel yönetim kurumlarında yüzlerce toplu sözleşme imzalayarak hem üyelerine ekonomik, sosyal ve demokratik haklar kazandırdı hem de tüm kamu emekçileri için toplu sözleşme hakkının kullanımının önünü açmış oldu.
Geride bıraktığımız her biri azim ve kararlılık örnekleriyle dolu bu yıllara baktığımızda bu günlere öyle kolay gelinmediğini görüyoruz. Bu mücadelede binlerce arkadaşımız baskı ve engellemelerle karşılaştı. Birçoğumuza adli ve idari cezalar verildi. Kimi zaman sürgünlerle ve ihraçlarla, kimi zaman gözaltı ve tutuklamalarla, kimi zaman da coplarla sindirilmeye, susmaya zorlandık. Ancak bunların hiçbirine teslim olmadık, sinmek veya yılmak bir yana bütün bu saldırılar mücadelemizle yaratacağımız gelecek güzel günlere olan kararlılığımızı ve direncimizi daha da artırdı.
Şemsettin Kaymak, İkram Mihyaz, Cemal Çam, Elmas Yalçın gibi birçok yiğit mücadele arkadaşımızı bu uğurda yitirdik. Sendikamızın bu güne gelişinde emeği geçen, yitirdiğimiz mücadele arkadaşlarımızı minnetle ve saygıyla anıyor, her türlü engel ve zorluğa rağmen yılmadan ve yorulmadan mücadeleyi yürüten üye ve yöneticilerimizi yürekten kutluyoruz.
Emek, demokrasi, barış ve özgürlükler mücadelesinde 34 yıllı geride bıraktığımız bugün bizler için sadece bir kutlama günü değil, aynı zamanda mücadelemizi daha da ileri taşıma günüdür.
İçinden geçtiğimiz günler demokrasi, barış ve özgürlüklerin ayaklar altına alındığı, ekonomik ve sosyal olarak insanca yaşam koşullarımızın her geçen gün daha da daraltıldığı zorlu ve çetin günlerdir.
Siyasi iktidarın kendi yandaşlarını semirmek için hayata geçirdiği sorumsuz politikalarla yarattığı ekonomik krizin olanca faturası emekçilere, yoksullara kesilerek, toplumun büyük çoğunluğunu açlığa ve sefalete mahkum ediliyor.
Bir yanda kamu kaynaklarıyla beslenen bir avuç sermayedarın zevki sefası diğer yandan iş ve aş diyerek intihara sürüklenen milyonlarca yurttaşımızın yaşadığı sefaletin yer aldığı gelir adaletsizliği uçurumu her geçen gün daha da derinleşiyor.
Tüm bunlara itiraz edip, hakkını isteyenlere ise yasaklar, baskılar bunlar da yetmediğinde emir eri haline getirdikleri yargı sopasıyla hukuksuz soruşturmalar, tutuklamalar, cezalar dayatılıyor.
İçerde ve dışarda savaş politikalarıyla bir yandan eğitime, sağlığa, açlığa ve yoksulluğa ayrılması gereken kamu kaynakları heba edilirken diğer yandan da ırkçı ve şoven söylemlerle toplum manipüle edilmeye çalışılıyor.
Demokratik ve meşru yöntemlerle sürdürmedikleri iktidarlarını topluma zorla dayatmak için halkın demokratik tercihlerini hiçe sayıyorlar. Yerellerde halkın büyük çoğunluğunun oyuyla seçilen belediye başkanlarını ve eşbaşkanlarını sudan gerekçelerle hukuksuz bir şekilde görevden alıp yerlerine geçmiş askeri darbe dönemlerinde yapıldığı gibi kayyım atıyorlar.
Belediyeleri sadece kayyımlarla halktan çalarak değil; buralar merkezi iktidar karşısında halkın demokratik nefes alma kanalları olmasın diye her geçen gün yeni bir oyuna girişiyorlar.
Bu kapsamda, halkın seçtiği belediye yönetimleri halktan, emekten, kent hakkından yana politikalar üretmesinler diye tasarruf önlemleri adı altında belediyelerin bütçelerine kesintiler yapıyorlar.
Bunlar yetmiyor, bizzat Cumhurbaşkanının “silkeleyin bu belediyeleri” talimatı ile kendi dönemlerinde yaratılan borçları bahane ederek belediyelerin maaş hesaplarına dahi hacizler koyarak; belediyelerle halkı ve emekçileri karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar.
Tüm topluma giydirilmek istenen bu “sarayın tebaası olma” gömleğini kabul etmeyenleri ise türlü hukuksuzluklar, baskılar, cezalarla susturmaya çalışıyorlar.
En ufak bir hak arama arayışımız dahi polis copları ve gazlarıyla engelleniyor, aralarında Sendikalarımızın da olduğu demokratik kurumlar baskılanmaya, üye ve yöneticilerimiz gözaltına alınıp faaliyetlerimiz yasaklanmaya çalışılıyor.
Ancak tüm bunlara rağmen emek, barış, özgürlük ve adaletten yana çağdaş bir demokrasi; aydınlık bir gelecek düşüyle mücadele eden yüzbinleri teslim alamıyorlar. Hukuku ayaklar altına alınarak sürdürülen her türlü baskı ve zor uygulamasına karşı yüzbinler direnmeye devam ediyor. Çünkü biliyorlar ki,
SON SÖZÜ DİRENEN EMEKÇİLER SÖYLEYECEK
İşte biz TÜM BEL SEN’liler de kökleri bu toprakların yüzyıllar öncesine dayanan bu direniş geleneğinin bir parçası olarak 34 yıldır her türlü baskı ve zulme karşı kesintisiz bir şekilde sürdürdüğümüz mücadelemizi geçmiştekinden çok daha kararlı bir şekilde devam ediyoruz.
Siyasi iktidarın, devletin tüm kurum ve kuruluşlarını denetimi altına alarak tek parti diktatörlüğü altında ülkeyi faşizan bir yönetim anlayışına doğru sürüklemesi karşısında; laik ve demokratik bir ülke, baskı ve sömürünün olmadığı gerçek bir adalet, barış ve özgürlük için her gün daha kararlı, her gün daha güçlü mücadeleye devam ediyoruz.
Çünkü, hak verilmez alınır diyerek sürdürdüğümüz her biri dişe diş direnişlere tanık 34 yıllık tarihimizin bize gösterdiği şudur ki; hakları için mücadele etmeyenlerin sonu sefaletten, kulluktan ve kölelikten başka bir şey değildir.
Hiçbir faşizan uygulamanın halkların emek, demokrasi, barış ve özgürlük taleplerini susturamayacağına inanan biz TÜM BEL SEN’liler, kazandığımız değerlere sahip çıkmak ve bunlara daha yenilerini eklemek için sürdürdüğümüz fiili ve meşru mücadelede tüm emekçileri sesimize ses katmaya, gücümüze güç katmaya çağırıyoruz.
“BİRLİĞİMİZ VE MÜCADELE KARARLILIĞIMIZ ENGELLERİ AŞACAK EN BÜYÜK GÜCÜMÜZDÜR”
Büyük özveri ve yoğun emekle yoğurduğumuz bu mücadelede kazanan biz olacağız. Çünkü özgürlüklerin daim olduğu çağdaş bir ülkede eşitliği, kardeşliği ve barış içinde birlikte bir yaşamı yaratacak olanlar bizleriz.
Birliğimiz ve mücadele kararlılığımız engelleri aşacak en büyük gücümüzdür.
Gelecek güzel günleri, birliğimiz, dayanışmamız ve mücadelemizle yaratacağımıza olan inancımızla tüm örgütümüze saygı ve sevgilerimizi sunuyor, daha nice yıllarda birlik ve mücadelemizin sürmesi dileğiyle bir kez daha 34. kuruluş yılımızı kutluyoruz.
Zafer direnen emekçinin olacak.”