İşitme duyumuzu koordine etmek için sadece yedi sembol icat etmekle kalmıyor, aynı zamanda tamamen yeni bir ses alfabesi yaratıyor.
Guido D'arezzo, Orta Çağ müziğinin en büyük teorisyenlerinden biridir.
İtalya'da doğdu ve Ferrara yakınlarındaki Pompoz'daki Benedictine Manastırı'nda eğitim gördü. Çalışmaları sırasında keşiş, şarkıcıların ayinle ilgili ilahileri ezberlemenin ne kadar zor olduğunu fark eder.
Bu nedenle, müzisyenlerin doğru tonlara yöneldiği bir müzikal işaret sistemi ile ortaya çıkıyor. Notalar, her biri başlangıçta bir harfle işaretlenmiş belirli bir tonla eşleşen dört paralel çizgi üzerinde tasvir edilmiştir.
O zamanlar kare bir görünümü vardı, ama bugün zaten beş paralel çizgi var ve şekilleri oval.
Guido’nun dizileri “Ut queant laxis” ilahisinin ilk dizesinin ilk heceleriyle adlandırıldı:
( “ut-re-mi-fa-sol-la..”. ‘Ut’ sonraları ‘do’ olarak değiştirildi ve ‘ti’ adlı yeni bir nota eklendi. Solfej olarak bilinen bu sistem hâlâ kullanılmaktadır. ‘Si’ notası hariç, diğer notaların isim babası Guido’dur.)
Daha yüksek olanlar daha yüksek çizgilerde işaretlendi ve yedi notanın her birinde Guido bir isim verdi: ut, re, mi, fa, sol, la, si.
Bunlar, Vaftizci Aziz John'un marşının ilk heceleriydi:
Çevrildiklerinde aşağıdaki anlamlara gelir:
Do-Dominus- (Rab) / Re - Rerum- (Madde) / Mi- Miraculum - (Mucize)
FA-Familias Planetarium- (yedi gezegen, yani. Güneş sistemi)
Sol-Solis- ( Güneş) / La-Lactea Via- (Samanyolu) / Si-Siderae (Cennettir.)
Tanrı bize müzikle konuşuyor mu ?
Yoksa müzik Tanrı'dan bahsediyor mu ?
Bu sanatın ilahi kökeninin gizemi büyüktür.
Guido D'AREZZO, notaları yazarken 33 yaşında olduğunu ve başlangıçta kilise müziğini yapan müzisyenleri kolaylaştırmak için müzikal işaretler yaratıldığını söylüyor. D'arezzo'nun notaları, kendimizi müzikle geliştirmemize yardımcı olan dildir. Bu, insanlar arasında iletişim kurmanın en iyi yollarından biridir. Sürekli değişen ve gelişen, ancak binlerce yıl önce olduğu kadar büyüleyici olan bir dil...Yazar: (Belirsiz) Kaynak: İnternet
GÜZEL ŞİİR VE DEYİŞLER
1-- William Harvey, yaptığı uzun araştırmalar sonunda, “Bir canlının ancak başka bir canlıdan meydana gelebileceği sonucuna ulaşmış. “
2— Cahil insandan hikâye dinlersin, bilge insandan hayatı öğrenirsin
3—Nesnelerden yansıyan ışığın gözümüze gelmesiyle nesneleri görürüz.
(İbn Heysem)
4—Hâlâ Osmanlıyı öven dizi yapma peşindeler. İyi hoş da, bir de Osmanlı niye çöktü, nasıl çöktü? Onu anlatan diziler çekin de bu halk anlasın Osmanlının neden çöktüğünü!
5—Ne fırtınalar koptu benim hayat dallarımdan,
Hiç birinden vazgeçmedim umutlarımdan,
İçimde fırtınalar kopsa da ben baharıyım yarınlarımın,
Çiçek açarım her kışın ardından… (Nazım Hikmet)
6—Evim arsam yok diye üzülmeyin, hikâyenin sonunda hepimiz toprak sahibi oluyoruz. (Tuncel Kurtiz)
7—Bir karikatürde Papa, Diyanet İşleri Başkanına soruyor, “Sizde şartlar nasıl hacı?” Başkan, “65 bin TL. maaş, 3 milyar bütçe, 15 milyonluk Audi araba”
Papa, “Eşhedü enla ilahe illallah ve Eşhedü enla Muhammedin abduhu ve resulü!”
8- Erdem bey, dükkanın camına “Umreye gittiğim için 15 gün kapalıyız” yazmış.
Komşusu dışardan cama “Yalan söylüyor, Ukrayna’ya gitti” diye yazmış.
6 Eylül 2024 / Mehmet Özata