Bazen bir çay ocağında çayınızı yudumlarken, bazen şadırvanda abdest alırken, bazen de hastane koridorlarında sıra beklerken ‘’Hocam, merhaba ben falan yerden öğrenciniz’’ diye bir tatlı ses duyulu verilir. Yeter ki bir nebze samimi emeğiniz olsun. Yeter ki bir gönle dokunmuşluğunuz bulunsun. Bir gün sizi mutlaka bulur.
Bu bağlamda, geçenlerde kendisinden dinlediğim, hem tebessüm ettirecek hem de vefa adına gurur duyulacak bir öğrenci öğretmen konuşmasını sizlerle paylaşmak istedim.
Osmancıktan Şahin Güler arkadaşımız yıllar önce doğunun ücra bir beldesinde bulunan pansiyonlu okulda öğretmenlik yapar. Aradan yıllar geçer. Geçenlerde –tam da işinin yoğun olduğu zamanda, telefonu bir türlü bırakmaz- bir telefon gelir. ‘’Öğretmenim, ben falan köyden sizin öğrencinizim. Telefon numaranızı 118’den buldum. Pansiyonda kalırken bana çok yardım ettiniz. Değer verdiniz. Bende hakkınız var. Sevincimi sizinle paylaşmak istedim. Öğretmenim, ben kendimi çok çok gelüştüdüm, şimdi memur oldum…’’ deyince, acaba hangi göreve geldi, diye Şahin Hoca meraklanır. ‘’Tebrik ederim, önce kendini geliştirip memur olduğun, sonra da vefa gösterip unutmayıp yıllar sonra aradığın için. Ne görevine geçtin?’’ deyince, ‘’Öğretmenim ben, köyümüzdeki okula hademe oldum’’ der. Bu samimiyet Şahin Hoca’nın çok hoşuna gider.
Özetle, her meslek kutsaldır. Hele köylerinde bu zamana kadar hiç memur çıkmamış birinin memur (birde kendi köylerindeki okula) olması kendisi ve çevresi için gurur kaynağıdır.
‘’ÖĞRETMENİM, DOLMUŞ ŞÖFÖRÜ OLACAĞIM’’
Yıllar önce Erzincan’ın Refahiye ilçesine öğretmen olarak atandı. (şimdi Afyon’da Üniversite de akademisyen) Öğretmenlik mesleğini çok seviyor, öğrenciler için nasıl rehber olabilirim, diye hep kafa yoruyordu. Bir gün sınıfta, çocuklara tek tek gelecekte ne olmak istediklerini sordu. Kimi öğretmen, kimi ormancı, kimi imam, kimi hemşire gibi farklı meslekleri saydılar. İçlerinde bir öğrenci vardı ki, tabiri caizse herkesi canından bezdiriyor, yere göğe taş atıyordu. Sıra ona geldi. ‘’Öğretmenim, dolmuş şoförü olacağım’’ deyince, sınıf toptan güldü. Öğretmen ‘’ne güzel, tebrik ederim. Yarın aynı şehirde olursak, rastgele eğitimsiz, kaba birinin arabasına binmek yerine senin gibi eğitimli, aklı başında, efendi, kibar bir şoför öğrencimin dolmuşuna binerim’’ dedi. Bu can alıcı cümleden sonra o öğrenci, tüm hal ve hareketlerine dikkat etmeye, efendi biri olmaya başladı…
Öğretmen o ilçeden ayrılıp Ankara’ya tayin oldu. Aradan 20-25 sene geçti. Bir gün bir telefon geldi ‘’Öğretmenim, ben Erzincan Refahiye’den falan okuldan öğrencinizim. Şimdi Ankara’da dolmuşçuluk yapıyorum. Telefonunuzu 118’den buldum. Müsait olduğunuzda eşim ve iki çocuğum ile birlikte sizi ziyarete gelmek istiyorum’’ Öğretmen hemen hatırladı. Adresini verdi. Birkaç gün sonra ailesi ve çocuklarını alıp, hatırı sayılır hediye ile ziyaretine geldiler. Biraz sohbetten sonra, ‘’öğretmenim siz, ‘büyüyünce ne olacaksın?’ diye bana sorduğunuzda verdiğim cevaba tüm sınıf gülünce çok utanmıştım.
Ama siz beni tebrik ettiniz, hatta o kadar yaramaz olmama rağmen övdünüz. O davranışınız beni çok etkiledi. O günden bu günlere en iyi insan ve en kibar dolmuş şoförü olmaya gayret ediyorum. Birkaç tane dolmuş hattım var, çalıştırdığım elamanlara da dikkat ediyorum. Sizin bana dediğinizi anlatarak onlarında böyle efendi, kibar, şoför olmalarını istiyorum. Allah sizden razı olsun’’ Bu cümleler karşısında Hoca Hanım’ın gözlerinden iki damla sevinç gözyaşı dökülür. İyi ki öğretmenim ve iyi ki gönüllere dokunabilmişim diye sessizce mırıldanır. Ayrılacakları zaman ‘’Öğretmenim, bana sözünüz vardı. Dolmuşuma binecektiniz, lütfen sizi de alıp bir tur atmak istiyorum’’ deyince, Hoca Hanım, ‘’hay, hay’’ deyip hemen hazırlanır…
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve –hikâyeden şiire sızan- Susamak ve Depremle Yaşamak kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. Yukarıdaki telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.