Dünyada önce insanlık gelir deniyor. Hep böyle hamasi konuşmalarla yola çıktık. İnsanların edep öğrenmesi için, terbiye noktasında yardımcı olunsun için konuşuldu.
Bazılarımız bulundukları ortamın gidişatından memnun olmadıklarından dolayıda kendi çaplarında, güçlerince gidişatın vahametine engel olabilme adına önlem almak ve düzeltmek için çalıştılar.
1980 yıllarında ki anılarını dinlemiştim dersimize giren öğretmenimden. Bizim yapamadığımız birçok icraatları kendileri yapmışlar. Bir yerlere gelmek ve makam elde etme gayesiyle yapmadığını anlatmıştı. Ben zaten biliyorum. O öğretmenimin öyle birisi olmadığını.
Yani lisede okuyan öğrenci öğretmeninin menfaat düşkünü olmadığını bilebilir mi? Onunla yakınlığı olmuş veya elinden tutmuşsa öğretmeni, öğrencisi bilmese de içinde öğretmeninin iç dünyasını duyar.
1980 yıllarında üniversite sınavlarına genelde dokümanlarla hazırlanılıyordu. Dergiler vardı. Abonelik sistemiyle her hafta pazartesi günü bizlere ulaşırdı. 1985 yılında üniversiteye hazırlık dershanesi etrafta yoktu.
En yakın benim bilebildiğim İzmir’de vardı. Biz üç arkadaş da anlaştık İzmir’e dershaneye gideceğiz. Tamam, İzmir’e gideceğiz fakat halletmemiz gereken birinci sorun İzmir’de nerede kalacağız?
Çevremiz yok. Babamızın etrafı o tür işlerden anlamazlar. Kasaba dışına çıkmamışlar. Ancak kendi işimizi kendimiz görmek zorundayız. Bunun yanında aslında bizlerin görevi çalışmaktı. Çalışıyoruz fakat dershaneye gitmeyi de çok istiyoruz.
İzmir gibi yerin ismini duyduk. Bizim arkadaşın birisi öğretmenimize derdimizi anlatmış. Sağ olsun, Allah razı olsun. Öğretmenimizin İzmir’de görev yapan imam arkadaşıyla bizler için görüşmüş.
Öğretmenimiz o zamanın en iyi haberleşme yolu olan mektup kaleme almış. Mektubunda bizim ders durumlarımızı anlatmış, maddi durumuzu da izah etmiş. Arkadaşlarım İzmir’e gidebileceğimiz haberini verince çok sevinmiştim, öğretmenimize de dualar etmiştim.
Kimseler sizin elinizden tutmuyor. Tanışları olanlar bile akıl veriyor, yol gösteriyor, derdimize derman olmuyorlardı. Zor durumdasınız. Yardımcı olabilecekler bile yüzünüze bakmıyor. Size candan yardımcı olmuyor kişiler.
Okumayı teşvik ediyorlar. Okumanın gelecek vaat ettiğini anlatıyorlar. Bizlerde okumaya inanmış gençleriz. Kendimiz için, ailemiz için çabalıyoruz. Özellikle annelerimizin babalarımızın başlarını eğdirmemek için çalışıyoruz.
Birinci sınavlardan da iyi puanlar almıştık. Maddi açıdan bakıldığında ise diğer iki arkadaşımın durumu benden bir gömlek daha iyiydi. Onlar birinci dönemim sonunda Antalya’da bulunan dershaneye gitmişlerdi.
Bense çok istememe rağmen maddi yetersizlikten gidememiştim. İzmir’e öğretmenimizin vesilesiyle gittik. İmamlık yapan arkadaşının yanına vardık. Bizi çok iyi karşıladı. Hocamızı ilk tanışmamızda çok sevdik.
Bizlere evladı gibi davrandı. Öğretmenimiz için onun öğrencileri, benim öğrencimdir demesi benim için çok önemliydi. Bize ücretsiz olarak kalacağımız yer bulmuş. İmkânlarını seferber etti, bilet paralarımızı verirdi.
Hiç o zamana kadar giymediğimiz ayakkabılar temin ediverdi. İftarlara götürdü. Orucumuzu tuttuk namazımızı kıldık. On beş gün içinde zamanı geldi önümüze düştü. Bizim ne annemiz bunu yapar, ne akrabamız, nede komşumuz.
Ama hocamız yaptı. Sırf Allah için elimizden tuttu. Bize iyiliği yapan öğretmenimi geçenlerde gördüm, elini öptüm. Yanında ceketimi ilikledim, ayak ayaküstüne atmadım. Kendisini severdim, iyiliği için ise daha çok sevdim.
Bize yaptığı iyiliği sırf yüce rabbimizin rızası için olduğunu biliyorum. “Büyük insanlar yaptıkları iyilikleri unuturlar”. Aynen benim öğretmenimde 1985 yılında ki yapmış olduğu değeri ölçülemez iyiliğini hatırlamadı.
Hep karşılaşmak isterdim öğretmenimle, yüce rabbim karşılaştırdı. Davranışlarımdan dolayı, oğlum sen büyüdün artık “rahat ol “ dedi. Hocam siz unuttunuz herhalde. Bizi İzmir’e göndermiştiniz. Sırf bu yüzden ile hakkınızı ödeyemem.
Hiç kimse arkamızda durmadı, siz durdunuz. Siz benim için çok özelsiniz dedim. Yine özeldir kendisi. Görüştüğümüzde anlattı. O yıllarda her hafta sonu ilçelere gelerek Hakkı ve hakikati sırf rızayı bari için geldiğini, çektiği zorlukları, çileleri anlattı. Maddi yetersizliğini.
Kendisi de vurguladı. Evladım dikkat et öğrenciler eski öğrenci değil, arkadaşlıklarda da eskinin sadeliği fedakârlığı yok. Arkadaşlıkta, önce arkadaşım derdik. Hatta dedi ki tanıdığın biri idarecilik teklif etti. Ben istemem dedim arkadaşımı önerdim.
Arkadaşım idareci oldu. Şimdilerde olsa kimse arkadaşı için koltuğu bırakmaz. Çok değiştik evladım çok değiştik dedi. Neleri kaybetmişiz de haberimiz yokmuş hocam dedim. Değerlerimizi bitirmişiz.