Sergide sunulan eserlerin ekseri çoğunluğu tarım, hayvancılık üzerineydi. Yani anne babaların çektiği sıkıntıların teknolojik yolla yok edilip, üstün verim almayı hedefliyordu. Ümit ediyorum ki, oradan çıkacak mühendis veya başka meslek grubu hayatında mutlaka onları geliştirecek teknolojik projeler üretecektir. Çünkü o yaşlarda o yöne kafa yoruyorlardı.

Çorum'da dezavantajlı gruplar için farkındalık artırma semineri düzenlendi Çorum'da dezavantajlı gruplar için farkındalık artırma semineri düzenlendi

Ta ortaokul lise yıllarında bir öğretmenimiz çocuklar; ''Yarın kaymakam, başkan, vali, bakan, Cumhurbaşkanı olacakmış gibi şimdiden 'ben olsam' diye hayaller kurun, kafa yorun, öneriler karalayın. Yarın aynısı olmasa bile benzerlerinin olacağını mutlaka göreceksiniz. Çünkü aklın yolu birdir'' derdi. Ben de o günlerden beri arada böyle farklı konularda kafa yorar, olamasam da 'ben olsam' der bir şeyler karalarım. Neticede ülkede herkes eleştiriye başlayınca, ben olsam deyip, kendimizi düzeltmeden önce dünyayı bir dakika da düzeltmeye kalkışmıyor muyuz?


30-40 sene önce kurduğum hayallerden bazılarının ya aynen ya da yakın olarak Türkiye genelinde uygulandığına şahit oldum. Kendi adıma çokta sevindim. Netice olarak ister dağdaki çoban Ahmet'ten isterse şehirdeki mühendis Mehmet Bey'den gelsin, iyi niyetle emek verilen her öneri değerlidir. İster çöpe atılsın isterse gelecek için rafa kaldırılsın. Bu bağlamda birkaç tanesini paylaşayım. Mesela; ben olsam demiştim,

• Kaldırımlara su borusu döşeyip görme engellilerin elindeki çubuğu vura vura tıkırtı sesiyle rahatça yürümesini sağlardım diye hayal ederdim. (1990) Şimdi kaldırımlara engellilere yönelik kabartma taşı döşeme mecburiyeti geldi.
• Bir tıra deprem üzerine sarsıntı sistemi kurar ve tırı mini ev haline getirir okullara çocukların ayağına götürür uygulamalı tatbikat yaptırırdım. (1997) Şimdi Kızılay Deprem Simülasyon TIR'ı çıktı, Türkiye'yi dolaşıyor.
• Yaşlılara, evlerinde temizlik, boya badana ve ihtiyaç alımı hizmeti sağlardım. İmkanı olanlardan ücretini alır sade güvenli hizmet sunardım. (1987) Şimdi çoğu belediyeler bu hizmeti sunuyor.
• Kimsesiz yaşlılara yönelik evlerine Acil Çağrı Butonu koyar, çok acil durumda yaşlılar basar ve ekipler gelir. (1997) Denizli ilimizde uygulandığını duydum.
• Camilerin ve müştemilatının genel temizliğinin belediyelerin yapması, özellikle tuvaletlerin, şadırvanların hijyen açısından çok önemlidir diye öneri sunmuş ve eleştiri almıştım. (1990) . Şimdi çoğu yerde belediyeler yapıyor.
• Belediyeler eliyle planlı programlı kiralık mini evli, hobi bahçeleri üretilmesi (2011) Çorum belediyesi hobi köyü arsaları sattı. Şimdiden tebrik ediyorum. İnşallah olur.
• Huzur evlerine alternatif 1+1 toprağa iki basamaktan ulaşılacak mini ev ve önünde 30-40 metre bahçeden oluşacak Huzur Köylerinin kurulması. Dolaysıyla 70 sene toprakla iştigal etmiş amcayı, teyzeyi lüks odalar da ölümü beklemek yerine tekrar toprakla buluşturulmasının sağlanması. He şu Korona virüs döneminde harika olurdu. (Cimer'e yazmıştım) Bu da bir gün kesinlikle olur diye hayal ediyorum.
• İstanbul köprüsünden şehre gireni mutlaka Kızılırmak kenarından Koyunbaba köprüsü yanından geçirmeliyiz. Hiç olmazsa bir dondurma yemeli, iki bardak semaver çayı içebilmeli gibi. (1981) Osmancık'ta Kızılırmak çevre düzenlemesiyle buna yönelik faaliyetler yapıldı. Lakin yetersiz diye düşünüyorum.

30-40 senedir hep hayal ederim. Çoğu mecliste de paylaşırım. Çünkü Osmancık, tarihi ve coğrafi konumu itibariyle farklı bir ilçe. Üstelik Karadeniz ile İstanbul'un tam ortasında olup, tam mola verme yeri. Dolayısıyla böyle bir ilçe için sayısız hayaller kurulur. Yukarıda başlığa konu olan ''Yol-Köy-Kent'' önerimde bunlardan bir tanesidir.

1. Osmancık'tan günde 10-15 bin yılda 3-4 milyon araç geçiyor. Her geçen araç ortalama en az 500 TL bırakabilmeli. İnanın bu zor değil, çünkü biz yemeye içmeye gezmeye meraklı bir milletiz.
2. Her geçen özel araç Osmancık'ta en az 1- 2 saat kalabilmeli.
3. Bir defa buraya yolu düşen, komşularına, iş arkadaşlarına tabiri caizse yedi sülalesine reklamını yapabilmeli. Öyle ünü yayılmalı ki çevre il ve ilçelerden merak edip arada yemeğe / kahvaltıya gelenlerin sayısı dudak uçurtmalı.
4. İstanbul'dan yola çıkan da– Artvin'den, Rize'den, Trabzon' dan yola çıkan da molayı illa burada vermek istemeli. Çocuklar, ne olur orada duralım, deyip anne babaya baskı yapmalı.
5. Alanında Türkiye de tekten olmalı. Epey yerler gezdim daha ben hayalimdekini göremedim.
6. Güvenlikten hijyene- fiyattan kaliteye belediye veya ilgili kurum güvencesinde olmalı.
7. Alanında Uzman- disiplinli- liyakat sahibi- güven veren- tam yetkili dolgun ücretli ama sözleşmeli bir Müdür Koordinatör olarak yönetmeli. Bir bardak su kendi de içse de başka yetkili içse de ücretini ödemeli. Toplum nazarında kurumsal güven oluşmalı.
8. Bu dairedeki tüm esnaf buna tabi olmalı. Kurala uymayan anında daire dışına çıkarılacağını bilmeli. Çalışan tüm personele müşteri memnuniyeti primi verilmeli ki, işini işi gibi bilsin. Yürüyerek değil koşarak gitsin.
9. Yol kenarında dağ eteğinde atıl durumda olan büyük bir alan 100-200 dönüm seçilmeli. (Mevzuatın elverdiği şekilde)
10. Bu alan özel bir mimari- peyzaj içermeli. Kızılırmak'tan alınan su ile suni şelale oluşturulmalı. Orman ile Kızılırmak arasında yeşiller içinde Cennet misali güllük gülistanlık bir mekan olabilmeli.
11. Her alana, ayrı kategori de hitap edecek şekilde albenisi olan büfeler konulmalı.
12. Personelden esnafa kadar her bölüm için özel kıyafetler olmalı. Kıyafetine bakınca hangi konumda olduğu bilinmeli.
13. Özel mimarili Mescit ve bu mescide, sesi sedası, edası, sosyal iletişimi iyi olan bir imam tercih edilmeli.
14. Çok çeşit yerine bir iki çeşitle bölgede damga oluşturacak, ''Osmancık'ta YENİR Denecek'' Kuru fasulye- pilav- et – tatlı / Osmancık Pidesi / Kebabı gibi lokanta olmalı.
Aşçısı özel seçilmeli ki, bölge adına damga vurulabile.
15. Türkiye pirincinin %35'ni karşılayan ve ünüyle adından söz ettiren ilçede girişte tadımlık pilav ikram ofisi olmalı ve bir kaşık tadan mutlaka lokantaya gidip bir tabakta parasıyla yemeli.
16. Yine bölgeye damgasını vuracak, yöresel kahvaltı salonu olmalı.
17. Yanında özel düzenlenmiş- özel giysili- tarladan tüketiciye- tabiri caizse daha çamuru kurumamış taze sebze meyve köy pazarı olmalı. Köylü 6 ay emek verdiği bir traktör kavunu, domatesi, biberi pazarda başına bela etmemeli. Dolayısıyla yine süt, yoğurt, tereyağı, yumurta, sebze vb. kalitesi ve fiyatıyla cazip olmalı ve uğrayan ihtiyacını almadan gitmemeli.
Köylünün ürünü para etmeli ve büyükşehirlere gitmeli
18. Genel maliyeti düşürmek için kendi elektrik üretimi olmalı. Su, güvenlik, temizlik gibi genel giderleri ilgili kurum karşılamalı ki, makul ücret üstün kalite daim ola.
19. Özel dizayn edilmiş kamelyalar olmalı. İsteyen kendi nevalesini yiyebilmeli. Makul kira ücret, semaver sunulmalı. Sonrasına yorulma ya gerek yokmuş, bir daha buradan alalım diyebilmeli.
20. Yanında çok çeşitli meyve bahçesi, üzüm bağı olmalı. İsteyen giriş fişi alıp (örneğin kişi başı 50 TL) içeri girip dalından istediği kadar yiyebilmeli. Yiyeceği en fazla yarım kilo.
21. Örf ve adetlerimizi yaşatmak, geçmişimizi geleceğe taşımak adına mini köy müzesi olmalı.
22. Büyük Kurumsal işletmelerin ayakta kalmasının temeli girdilerin ve çıktıların hazır değil azami kendi karşılamasıdır. Örneğin, yıllık et ihtiyacı için destekleyici olup 1000 adet oğlak, keçi, kuzu alıp köylüye yetiştirtilmesi veya yıllık bal ihtiyacı için köylüye teşvik verilip önceden anlaşma sağlanması gibi sıralayabiliriz.

Bir örnek,
Adam ailecek memleketine gidecek, Buranın ününü duydu. İstanbul'dan çıkarken sipariş verdi. Bir oğlak fırına ver, şu saatlerde oradayım. İşletmede, müşteri yanında gibi dört dörtlük hazırladı. Lezzet harika... Ücret olması gereken makul seviyede. Giderken de sipariş verip İstanbul'a götürür mü? Aynı oğlağı orada 5.000 TL yiyemezken, Osmancık Yol- – Köy – Kent de 3.000 TL'ye güvenle yerse, paralı reklama gerek kalır mı? En ucuz ve daim reklam olmaz mı? Yol güzergahında işletmecilik yapan bir arkadaşım, güzel iletişim, makul fiyat ve güven ile geçen seneye göre işlerinin %300 arttığını ifade etti. Çünkü yol aynı müşteri aynı.

Netice olarak, hiçbir yerli esnaf zarar görmeyecek. Sadece disiplin altına alınacak. Bireysellik yerine KURUMSALLAŞMA olacak. Yol kenarlarında tabela kirliliği olmayacak.

Peki, isim ne?
*Osmancık---İlçe
*YOL__İstanbul Yolu
***KÖY_KENT_Köylü + Şehirli buluşması

Daha ortaokulda iken top oynayanlara gofret satmış, abisinin yanında bakkallık, sebzecilik, kestanecilik yapmış, yatılı okurken kağıt kalem satmış, en önemlisi iyi bir gözlemci olarak -hayal kurmakta para ile değil ya- misali ilçemizle paylaşmak istedim. Takdir etkili ve yetkililerin. Lakin bazı hayaller için 'fakirliğin sebebi yine fakirliktir' diye de bir atasözümüzün olduğunu da biliyorum. (Şu an merhum Şevki Â'nın ve oğlu Ömer Derindere'nin hayat hikayesini okuyorum. Onu okuyunca daha önceden kaleme aldığım makalemi -mahalli seçim öncesi- tekrar yayımlamak istedim. Belki adayların dikkatini çeker)

Çorum'un incisi Osmancık / Gönlümün Birincisi Osmancık
Benim ki sadece naçizane öneri / Araya farklı yorumlar girmemeli

ÖZETİN ÖZETİ:
↳ Tavizsiz Disiplin → Kesin Güven- Kat'i Hijyen → Makul Ücret → Memnuniyet Reklamı → Geri Dönüşüm → Onlarca Aileye İş Aş → Kazanacak hem Yolcular hem de Osmancıklılar, Arkadaş!