İmam Hatip Lisesi ve İlahiyat Fakültesi Kurma ve Koruma Vakfı (İMVAK) Başkanlığı tarafından "Hadis ve Sünnet Anlayışımız" konulu konferans düzenlendi. Konferansa Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Kadir Gürler, konuşmacı olarak katıldı.
İslam dininin iki temel kaynağının var olduğunu bunlardan birisinin Kur’an- Kerim, diğerinin de hadis-sünnet ikilisi olduğunu belirten Prof. Dr. Gürler, "Yüce Allah vahyini Peygamberimize bildirmekte; Peygamberimiz de kendisine vahyedilen bu ilâhî mesajı insanlara ulaştırmaktadır. Kur’an’ı tebliğ etmesinin yanı sıra Allah’ın gözetim ve kontrolünde hayat sürüp bir yaşam standardı belirlemekte olan peygamberimiz, bir taraftan da hadis ve sünnetleriyle bize örnek olmaktadır.
Fakat şu da bir gerçektir ki dünden bugüne hadis ve sünnete karşı art niyetli olan birileri de hep ola gelmiştir. Kimisi açıkça İslam karşıtı, kimisi de bunların işbirlikçisi olan bu şahıs ve gruplar, özellikle de hadislerin güvenilirliği noktasında temelsiz birtakım iddialar ileri sürüp “bilgi kirliliği” oluşturmak suretiyle dinimizin ikinci kaynağına saldırmaktadırlar" dedi.
Söz konusu kimselerin hedeflerine Kur’an üzerinden ulaşamayacaklarını anlayınca, kendilerine göre “zayıf halka” olarak gördükleri hadislere yoğunlaşmış olsalar da bu noktadan da umduklarını bulamayacaklarını anlatan Prof. Gürler, "Çünkü İslam âlimleri, ilk günden beri Peygamberimizin mesajlarının buharlaşarak yok olup gitmemesi için her türlü gayreti göstermiş ve her türlü zorluğun üstesinden gelmişlerdir.
Böylelikle oluşmaya başlamış gelenek de gün geçtikçe havuzunu zenginleştirerek daha sağlam bir yapıya dönüşüvermiş; “Peygambersiz ve geleneksiz dindarlık” arayışında olan tehlikeli odaklara karşı koruma amaçlı tedbirleri güncelleyerek arttırmıştır. “Ayağı yere basan” ve “hesabı verilebilir” bir söylem kullanan bu gelenek, gerek “ideolojik okumalara” gerekse “radikal çıkışlara” karşı, zırh misali âdeta bir “güvenlik duvarı” vazifesi görmüştür. Bu süreçte her hadise Peygamberimize aitmiş gibi de bakılmamış; bunu tespit edebilmek için faklı yöntemler oluşturulmuş ve eleştirel bakış canlı tutularak değişik tenkit yöntemleri geliştirilmiştir. Hadis ve rivayetler; “ince eleyip sık dokumak” deyiminin hakkını tam olarak verircesine, çok titiz davranılarak en ince ayrıntılarına kadar araştırılmış; nakledilen bilgiler, doğru olup olmadıklarının belirlenebilmesi için âdeta “çapraz sorgu” yapılırcasına her yönleriyle ciddi şekilde incelenmişlerdir" şeklinde konuştu.
Tam da bu noktada, hadis ve sünnetlerin anlaşılması için sorumluluk bilinci içinde fedakârca ve cesurca bir duruş sergilemiş âlimlerden olan Ebû Hanife’nin isminin özellikle anılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Gürler, "Çünkü, onun ve öğrencilerinin sistemli hâle getirdiği “hadis ve sünneti anlama ve yorumlama yöntemi” bugün de güncelliğini muhafaza etmektedir. Ebû Hanife, bütün çağlar için ilham verici bakış açısıyla hadislerde var olan hikmeti anlayıp kavrayabilmiş ve yerel/mahallî unsurları ayırt edebilmiştir. Dinî düşüncede aklî aktiviteleri kullanarak İslami ilkelerin evrensel uygulamasına ciddî katkılar yapan Ebu Hanife’nin bu yaklaşımı, mahallî/yöresel unsurların fark edilerek hadis ve sünnette verilmek istenen mesajın açığa çıkarılması ve böylece İslam’ın evrensel bir dil ve muhtevaya kavuşturulması için girişilen büyük bir kutsal mücadele olarak anılmayı fazlasıyla hak etmektedir" ifadelerini kullandı.
İMVAK Mütevelli Heyet Üyesi E. Öğretim Görevlisi Ali Ilıca da, "Halkımızın dini konularda sağlam kaynaklara dayalı doğru bilgiler edinebilmesi amacıyla konferans, panel, sempozyum gibi etkinlikler düzenlemek vakıf senedimizde yer almaktadır. Bu amacı gerçekleştirmek üzere İmvak Başkanlığı ile Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı arasında işbirliği protokolü düzenlenmiştir.
Konferans sonunda İMVAK Mütevelli Heyeti Başkanı Sait Köm