Kahramanlarımızdan ilki, Paris-İstanbul arasında trenle mekik dokuyan genç bir Türk işadamı. Macaristan'da genç bir bayanla tanışır. Evlenme teklif eder
ve evlenirler. İzmirli işadamı, olayı ailesine açamaz. Macaristan'da bir kızı olur.
Kızına Nermin adını verir. Nermin büyümekte, Mustafa Kemal'in yaptıklarını, gazetelerden heyecanla izlemektedir.
Baba İzmir’de ölür. Aile, geçim sıkıntısına düşer.
14 yaşındaki Nermin, Macaristan'da paralı olan öğrenimini sürdüremez olur.
Mustafa Kemal'in ülkesinde eğitim parasızdır. Nermin, baba yurduna gitmeye karar verir. Annesinin haberi olmadan Türk Büyükelçiliği’ne başvurur.
Ona bir pasaportla birlikte, eline durumunu açıklayan bir de Türkçe mektup verirler. Başı sıkıştığında, derdini anlatamadığında o mektubu gösterecektir.
Olayı öğrenen annesi de ona destek verir.
Üçüncü mevki bir tren kompartımanının tahta sıraları üzerinde, günlerce sürecek bir yolculuk başlar.
Tren, Türkiye topraklarına girer. Gümrük memurları, elinde Türk pasaportu olan ama Türkçe bilmeyen bu çocuğun durumunu çok ilginç bulur, giriş izni de hemen verilir.
Öykü uzun...
Küçük Nermin, İstanbul’da bir yandan Almanca dersleri verirken öte yandan Türkçe öğrenir. Mustafa Kemal'in parasız kıldığı eğitim olanaklarından yararlanır. İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirir. Gazetecilik yapar.
Türkçenin arkasından İngilizce ve Fransızca da öğrenmiştir.
Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne asistan olur.
Çağdaş siyaset biliminin Türkiye'ye girmesine öncülük edenler arasında yer alır. Gün olur, Türkçesinin bozuk olduğunu öne sürerek öğretim üyeliğinden atılmasını isteyenler çıkar.
Tükenmez bir enerji ve heyecanla, gençlere bir şeyler verme isteğini yitirmez. Uluslararası toplantılarda Türkiye'yi, Türk kadınını, Mustafa Kemal'i savunur, savunur, savunur... Bir oğlu olmuş, adını da Mustafa Kemal koymuştur...
Prof. Nermin Abadan-Unat, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki son dersini bundan dört yıl önce verirken aralarında benim de bulunduğum bir grup eski öğrencisi de sınıftaydı. Kimisi profesör, kimisi doçent, kimisi çiçeği burnunda araştırma görevlisi. Deniz Baykal da sonradan yetişmişti.
Son dersin sonunda, nefes bile almaya korkarak dinlediğimiz yukarıdaki yaşam öyküsünü anlattı bize... Ve sözlerini söyle noktaladı:
- Ben yurdumu kendi irademle seçtim. Mustafa Kemal olmasaydı, belki ben de olmazdım. Niçin Kemalist olduğumu, öyle sanıyorum ki artık anlamışsınızdır...
Oğlumun adını da Mustafa Kemal koydum. Oğlumla gurur duyuyorum.
Dünya çapında bir mimar oldu. Dünyanın her tarafında eserleri var.
Bazen küçük bir hayat hikâyesi, binlerce kitaptan çok daha fazla şey anlatır.)
PROF.Dr. Ahmet Taner Kışlalı 1990
Bu gün 96 yaşında olan Sosyolog, psikolog, hocaların hocası Nermin hanımla 2010 yazında Kadıköy Moda’da bir söyleşiye katılmış bilgisine, görgüsüne ve enerjisine hayran kalmıştım.
Bir erkeği eğitirseniz bir kişiyi eğitmiş olursunuz. Bir kadını eğitirseniz koca bir sülaleyi eğitmiş olursunuz.
11 Kasım Cumartesi günü Osmancık’ta olduğum için İstanbul’daki Osmancık’lılar toplantısını Yakup Eken ve Mehmet Haykır organize etmişti.
Toplantıya, Yakup Eken, Mehmet Haykır, Ekrem Uyar, Fazlı Kurşun, Fahri Aldemir, Sakin Derindere, Faruk Helvacı, Zekeriya Şen, Süleyman Dibek, Ünal Kalabalık, Osman Atasever, Ayhan Akbulut, Coşkun Kılavuz, Ayhan Canver, Mustafa Çelik ve İbrahim Geçgin katılmışlar.