Siyaset psikolojisi üzerine dünyada bir takım bilimsel çalışmalar, analizler yapılıyor. Ancak bu analizlerin yapılması, siyaset yapan insanların üzerinde bir yaptırımı zorunlu kılmıyor. Başka bir deyişle devleti yönetecek kişilerin psikolojik yeterliğe sahip olmaları gerektiği kanuna dayandırılmıyor. Bu olmadığı için de dünyada sürmekte olan savaşların ya da çatışmaların olası nedenlerinden biri de göz ardı edilmiş oluyor.
Onca bilimsel ilerlemeye rağmen yakın tarihimizde savaşlar çıkmaya devam ediyorsa, bunun nedenini sadece enerji kaynaklarına bağlayamayız. Ülkelerin başına geçen siyasetçilerin, devlet adamlarının sağlıklı bir kafa yapısına sahip, donanımlı, dürüst kişiler olmaları gerekmez mi?
İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren Dünya’yı kana bulayan ABD’li yöneticilerin psikolojileri incelendi mi mesela? Dünya ülkeleriyle ticarette eşit rekabet etmek yerine, akıllarınca siyasi oyunlar oynayarak, darbeler tezgahlayarak, silah tüccarlarına para kazandırarak ekonomik zaferler kazanmaya çalışıyorlar. Önce komünizm korkusunu yayıp Küba ve Vietnam’a saldırdılar. Ardından kitle imha silahları veya demokrasi bahanesiyle Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerde iç savaş çıkararak enerji kaynaklarına el koydular ve parçalanmasına yol açtılar.
Yakın tarihimiz ABD’nin işlediği savaş suçlarıyla doludur…
Domuzlar Körfezi Çıkarmasından önce 15 Nisan 1961’de CIA tarafından Küba renklerine boyanmış ABD uçakları Küba havaalanlarını bombaladı. ABD önce yalanladı, çıkan fotoğraflar üzerine kabul etti. Ardından CIA görevlileri eşliğinde 17 Nisan’da Kübalı sürgünleri Küba’ya karşı savaştırmak üzere gemiyle çıkarma yaptılar. Başarısız oldular ve Fidel Castro liderliğindeki Küba’nın SSCB’yle yakınlaşarak Füze Krizinin doğmasına yol açtılar.
1963-1973 yılları arasında ABD’nin dahil olmasıyla Vietnam’da 1,5 milyon insan öldü. Savaşın kapsadığı ülkelerle beraber milyonlarca insan kaybı var. ABD Vietnam’da napalm bombası kullandı, işkence ve tecavüz gibi savaş suçları işledi. Ve yaptıkları yanına kâr kaldı.
Irak’ın Kuveyt’i işgalini fırsat bilen ABD, 1990-1991 yılları arasında peşine taktığı müttefiklerle bölge deki petrol yataklarını ele geçirmek üzere Körfez Savaşı’nı başlattı. Irak Kuveyt’ten çekilmek zorunda kaldı ama filmin devamı gelecekti. Irak’ta “kitle imha silahları” olduğu yalanını söyleyen ABD, 2003 yılında Irak’ı işgal etti. Bir buçuk milyon insan öldü, milyonlarca Iraklı göç etti, terörist gruplar oluştu ya da oluşturuldu ve bombalı eylemler yıllarca devam etti. ABD askerleri savaş suçu işlediler; hapishanedeki mahkumlara işkenceler ve tecavüz vakaları… Irak bölündü, nihayetinde Hollanda komisyonu 2010’da işgalin hukuksuz olduğuna karar verdi. Peki, sonuç?
ABD 1945’te Japonya’da Hiroşima ve Nagasaki’ye atom bombası attıktan sonra insanlık suçu, soykırım ya da katliam nedeniyle hangi yaptırımlara uğradı? Hangi devlet yöneticileri yargılandı? Dünya üzerinde terör ya da soykırım uygulama hakkını nasıl bu kadar pervasızca kullanabiliyor? CIA tarafından bağımsız devletlerin yönetimlerine operasyonlar düzenleniyor, suikastlar yapılıyor. Örneğin, CIA tarafından Fidel Castro’ya tam 638 kere suikast girişiminde bulunulduğu yıllar sonra itiraf edilmiştir.
Alman gazeteci Wilfried Huismann’ın arayıp bulduğu Marita Lorenz’in, yaşamının bir döneminde Fidel Castro’yla paylaştıklarını, Küba’yı ve CIA faaliyetlerini anlatan Sevgili Fidel (Lieber Fidel) kitabını yıllar önce okuyunca çok etkilenmiştim. Bir insana kumpas nasıl kurulur, iktidar yanlısı basın ve medya ile nasıl algı operasyonu yapılır ve insanlar nasıl harcanır, okudukça görüyorsunuz.
Tüm bunlardan sonra, bugün yaşanmakta olan Rusya-Ukrayna savaşının nedenlerinin ve sonuçlarının dünya toplumları tarafından daha doğru görülmesi için zamana ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Maalesef televizyon bağımlısı insanlar, aldıkları tek taraflı haberlerle bir yargıya varmaya çalışıyorlar. Savaş dönemlerindeki bilgi kirliliği sona erdiğinde ve savaşın gerçek nedenleri ve sonuçları ortaya konduğunda daha sağlıklı değerlendirilecektir.
Rusya ve Ukrayna krizi, daha ilk günlerden itibaren dünyadaki toplumlarda olduğu gibi Türkiye’de de ciddi bir fikirsel bölünmeye sebep oldu. Bir taraf krizin çıkış nedenini ve geleceğe olan etkilerini, diğer taraf da yaşanmakta olan durumu ve yine geleceğe olan etkilerini değerlendiriyor. Bunların hepsi dikkate alınabilir. Yani krizin çıkış nedeni, ne yaşandığı ve gelecekte Türkiye ve dünya ülkelerine olan etkileri.
Ancak her dönemde olduğu gibi bu dönemde de savaş psikolojisi, savaşı devam ettirmek isteyen ülkelerin lehine kullanılıyor. Barış isteniyorsa şayet, bu sağlanır ve bir an önce de sağlanmalıdır. Savaşın dünya üzerindeki hiçbir ülkeye ve hiçbir canlıya faydası yoktur.