Büyüklerimiz, ‘’Dost üçtür. Birincisi dost, ikincisi dostun dostu, üçüncüsü düşmanın düşmanı. Düşman da üçtür. Birincisi, düşman, ikincisi dostun düşmanı, üçüncüsü ise, düşmanın dostudur’’ demişlerdir. Bütün dünler bugünleri aydınlatan fenerlerdir. Yine devletlerin devletlere dostluğu menfaat üzerinedir. Ülkemiz yer altı kaynakları, doğal güzellikleri, tarımsal potansiyeli, Türk Cumhuriyetleriyle olan ilişkileri, dört mevsimin bir arada yaşanması, denizlerle çevrili olması, tarihi zenginlikleri ve komşularımızın konumu itibariyle özel önem arz etmekte olup; dost – düşman çoğu ülkelerin iştahını geçmişte kabartmış, muhtemelen gelecekte de kabartacaktır. Elbette komşularımızla ve diğer ülkelerle daima iyi ilişkiler içerisinde olacağız veya zor olsa da olmaya çalışacağız. Yalnız bu ilişkilerimizi sürdürürken Atatürk’ün şu sözünü hiç unutmayacağız. ‘’ Düşmanla dost olmak için, belinde silahın, yanında cephanen, başın dik, gözlerin daima düşmanın üzerinde ve karşıya bakar vaziyette olup; düşmana merhaba, merhaba deyip geçeceksin.’’ Bunu şöyle bir örnekle de pekiştirebiliriz.
Köyde yıllar önce iki aile arasında çok önemli bir olay yaşanır, bir birlerine husumet duyarlar ama zamanla torunlar samimi arkadaş olur. Fakat 70-80 yaşındaki yaşlı anneanne, babaanne çoğunlukla torununu yanına alır ve ‘’Bak yavrum falancaların torunuyla çok samimisin ama unutma bizim geçmişte onlarla şöyle şöyle davamız oldu. Arkadaş ol, ama aklımda diye dur. Çünkü ‘’su uyur düşman uyumaz‘’ demiş atalarımız diye öğüt verir.
Ülkelerin silahlanma yarışı içerisinde olduğu günümüzde her zaman tedbirli olacağız; zayıf düştüğümüz zaman içten ve dıştan düşmanların çıkabileceğini asla unutmayacağız. Bu bağlamda; aileden başlamak üzere, okullarımızın her kademesinde nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar (NBC) ve bunların tehlikelerinden bilinçli olarak korunma yolları öğretilmeli, yapılan planlar pratikte uygulanabilir ve sığınak olarak belirtilen yerler sığınak özelliğine uygun olmalı, ikaz – alarm tatbikatları yasak savma cinsinden olmadan yapılmalı, öğrenciler ve vatandaşlar olası savaşlara, afetlere ve onların sebep olabileceği zararlara karşı daima eğitimli tutulup, psikolojik olarak hazır olmaları sağlanmalı ki, ihtiyaç halinde sıfırdan eğitim vermek yerine, hatırlatmayla en az panikle en iyi korunma sağlanabilsin. Unutmayalım ki, nemelazım diyen neye lazım olur! Çünkü afetler unutulduğu zaman, düşman ise zayıf yönümüzü gördüğü zaman gelir.
*
SURİYE
Yer: Suriye
Konu: İç savaş
İşler çok karışık,
Vatandaş eriyor yavaş yavaş
İşin acı tarafı, komşu komşuyu kırıyor
Ölende, öldürende Allah diye haykırıyor
Ateş yanıyor, kazan kaynıyor
İnsanlar ölüyor…
……………………,
Dön de şu hale bir bak,
Ne kılıç ne de kurşun izi
Çoluk çocuk serilmiş yere
Mübarek ramazan bayramında,
Şeker, lokum, oyuncak yerine
Esad’dan gelmiş, kimyasal hediye (!)
Bir baba, yüzlerce ceset arasında yavrusunu arıyor
Yüzündeki ben izinden hemencik tanıyor
Cansız yatan evladına sımsıkı sarılıyor:
’’Uyan yavrum uyan, ben sensiz yaşayamam’’
Diye avazının çıktığı kadar haykırıyor
Ama nafile… Ses yok… Seda yok,
Yavru çoktan kurban gitmiş,
Esad’ın acımasız kimyasalına
Allah sabır versin, ağla babam ağla
Unutma ki, mazlumun ahı çıkar mutlaka
*
Halbuki;
Çocuklara, kadınlara dokunmayın diyor Kuran
Bunu bir türlü anlamıyor Suriye’deki hain adam
Elbet belasını bulur ÜLKESİNİ kana bulayan
Ders alabilmeli olup bitenlerden âlemi islam
Birlik ve beraberliğimizi bozmasın Yüce Yaradan
Lakin ‘En iyi dua tedbirdir’ söyleyim unutmadan
(Mahir Odabaşı)