BİLİM ÖĞRETMENİNİN GÖZÜNDEN SAYIN BİLAL ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum.
Bir bilim öğretmeni olarak Sayın Bilal Erdoğan'ın konuşmalarını çok önemli ve değerli buluyorum.
Bilal Erdoğan, Uşak Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Kongre Merkezi'nde düzenlenen ÖNDER 20. İmam Hatipliler Kurultayı'nda “Öğretmenliğe kıymet vermeyi tercih edelim” şeklinde bir konuşma gerçekleştiriyor.
SAYIN ERDOĞAN ŞÖYLE DİYOR:
"Bu konuda sorumluluğun, bir yönüyle öğretmen ve idarecilerde olduğunu” belirtiyor Sayın Erdoğan
Ya iplerin tamamen yöneticilerin elinde olduğunu, öğretmenin elinde hiçbir şey olmadığını söylesem Sayın Erdoğan'a, acaba ne cevap verirdi?
MAALESEF İPLERİN TAMAMI TORPİL İLE MAKAMA GELEN YÖNETİCİLERİN ELİNDE
Balıkesir İmam Hatip Lisesi’ni 1999 yılında birincilik ile bitirmiş biri olarak üniversite sınavını ilk %4’lük dilime girecek kadar başarı ile kazanmış olduğum halde, önüme lööp diye katsayı adaletsizliği konuldu…
Yılmadan, yıkılmadan çalıştım ve matematik öğretmenliğini son on yılın en yüksek ortalamasına ulaşarak bölüm birincisi olarak bitirdim.
Mezun olduğum sene, mezuniyetimden sadece 2 hafta sonra girdiğim KPSS'den 90 puan aldım ve MEB tarafından matematik öğretmeni olarak atandım.
Hem öğretmenlik mesleğine devam edip hem de sırası ile 2007’de yüksek lisansımı ve 2011’de de doktoramı tamamladım.
Uzmanlık alanımda Türkiye'de tek, dünyada ise dört kişiden biriyim.
10 yıl Bilsem olmak üzere, 20 yıllık liyakatli ve mesleki tecrübeli uzman matematik öğretmeniyim.
Başöğretmenlik hakkımı maalesef birileri tahta kaşık ile yediği için halen başöğretmen olamamış biriyim.
MEB'DE TORPİL DÜZENİ OLDUĞU SÜRECE
Yukarıda kısaca başarılarımı anlattım.
Konu bağlamında şahsım üzerinden örnekleme yaparken başarılarımı ne zaman yazsam nedense birilerinin her zaman zoruna gidiyor...
Varsın gitsin!
Başarı kapasiteleri şahsımdan fersah fersah düşük olduğu halde, hem beni niteliksiz gösterme çabasına girip hem de başımda amir ve yönetici pozisyonunda bulunuyorlar. Çelişik…
Başarılarımdan ne zaman söz etsem yüzlerinden düşen de bin parça oluyor...
3-5 YILLIK LİSANS MEZUNU ÖĞRETMENLER DOKTORALI ÖĞRETMENİN BAŞINA AMİR OLURSA
O okulda başarıdan söz edilebilir mi?
Bilimden, ilimden söz edilebilir mi?
İdealistlikten söz edilebilir mi?
Gelişmekten söz edilebilir mi?
Bilimsel başarılardan söz edilebilir mi?
Akademik kariyer ve başarıdan söz edilebilir mi?
Maalesef MEB'de bilimsel ve akademik başarın varsa “Sus, otur, sesin soluğun çıkmasın sistemi” mevcut...
Sayın Bilal Erdoğan, size kısaca şunu söylemek istiyorum:
Bilsem gibi son derece önemli ve güzide bir kurumda doktoralı ve tecrübeli öğretmenler dururken 3-5 yıllık öğretmenler müdür yardımcısı yapılıyorsa… Yetmedi, Bilsem hakkında hiçbir tecrübe ve bilgisi olmayanlar torpil ile müdür yardımcısı yapılıyorsa hiç kusura bakmayın ama her şey çöp!
Elde edilen tüm başarılar dostlar alışverişte görsün cinsinden yapılıyor.
MEB'DE AKADEMİSYEN VE İDEALİST ÖĞRETMEN DEMEK
*”TÜBİTAK projelerinden okula para kalmazsa sen proje yapma hoca hanım” diyen Bilsem eski müdürü, torpil sistemi içinde yer aldığından olsa gerek, şu an ilçe milli eğitim müdürü...
* Siz istediğiniz kadar idealist bir akademisyen öğretmen olun...
* Kapitalist düzene hizmet etmiyorsanız, yani yapmış olduğunuz TÜBİTAK projelerinden okula para kazandırmıyorsanız, size asla bilimsel proje yaptırmazlar.
*TÜBİTAK proje öğrencileriniz caydırma yönetimi ile elinizden teker teker veya gruplar halinde alınır. Sırf sizi başarısız ve atıl göstermek adına…
*10 yıl boyunca mütemadiyen matematik dersleriniz sabote edilir. Sırf öğrencileriniz matematikte başarısız olsun diye. Çünkü Kapitalist sisteme hizmet etmiyorsunuz.
10 yıl boyunca matematik dersinin tam ortasında, sürekli fen dersi öğrencileri sınıfıma gönderildi. Çünkü fen öğretmeni TÜBİTAK projesi yapıyordu…
Göstermelik projeler ile TÜBİTAK'tan ne ödüller alındı, ne başarılar elde edildi...
Hem de tam 10 yıl boyunca…
Kapitalist sistemin işleyişinin içinde yer almayı kabul etmedim diye, tam 10 yıldır sınıf ihtiyaç listem dahi hiçbir zaman karşılanmadı.
*Bilsem öğrencilerim halen kırık sandalye üzerinde ders yapmak zorunda kalıyor.
Bu yazdıklarım asla şahsi problemlerim değil.
Benim durumumda olan pek çok Bilsem öğretmeni var...
Kendileri bana gerek sosyal medya, gerekse mail yolu ile ulaşıp “Aynı sorunlar bizim de başımızda, yalnız değilsiniz” diye dile getiriyorlar…
YÖNETİCİLİK HAKKIM TORPİLİM YOK DİYE ELİMDEN ALINDI
Geçen yıl EKYS sınavını kazandım ve Bilsemde yönetici olmaya karar verdim diye...
Neden buna karar verdim? Daha nitelikli, daha kapsamlı ve daha nokta atışı bilimsel TÜBİTAK projeleri yapılsın, kuruma biraz daha çeki düzen gelsin diye...
Ama başıma gelmeyen kalmadı.
*”Üniversiteye git” diye defalarca kovuldum.
*Sırf yönetici olmayayım diye, rahatsızlandığımda doktorun gerekli gördüğü istirahatim nedeniyle İlçe Milli Eğitim Müdürü ve Kaymakam Bey tarafından, aslını astarını dahi sorgulamadan, ilçede ilk olmak üzere, direkt sağlık kuruluna gönderildim. Son derece rencide oldum. 20 yıllık memuriyet hayatımda hiç bu kadar gururum kırılmamıştı…
Müdür bey talep etmiş, Kaymakam Bey de anında onaylamış...
Baktılar benimle baş etmek zor. Amaç, şahsıma sahtekar damgası vurup yönetici olmamın önüne geçmek…
Sağlık raporum usül ve fen'e uygun çıktı. Nezaketen, hataları nedeniyle, gönlümü almaya bile tenezzül edilmedi. Alelade bir personelmişim gibi…
Ayrıca hastalığımdan ötürü 5 gün istirahatimi uygun gören doktorlarımızı zan altında bırakmanın da ne kadar doğru bir bakış açısı olduğunu bilemiyorum...
O zaman “Öğretmenin hasta olmaya hiç hakkı yok” deyin, tam olsun!
Üstelik Korona döneminde hasta olmuşum.
Öğretmenleri keyfi olarak sürekli sağlık kuruluna sevk ederseniz, öğretmen hasta olsa dahi, hiçbir doktor da zan altında kalmamak için istirahat vermez. Bu sağlıklı bir durum mu sizce?
BALIKESİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ, BİLSEM OKULUNUN İSMİNİ YÖNETİCİ ATAMA MÜNHAL LİSTELERİNDEN GİZLEDİ
İdealist ve başarılı bir öğretmen ile yasal çerçevede hiçbir şekilde baş edemeyeceklerini anladılar…
Son çare, münhal listelerde Bilsem okulunun ismini yazmamakta buldular!
Sırf yöneticilik için başvuru yapmamayım diye…
Her türlü ayak oyunu ve köy kurnazlığı ile yöneticilik hakkımı elimden almayı da maalesef başardılar…
DÖNEMİN BALIKESİR VALİSİ’NE “İSMİNİ GÖNDERMEYİZ” DEDİ KURUM MÜDÜRÜM
Kurum müdürüme yönetici olmak isteğimi iletmek üzere dilekçe verdim, “Dilekçenizi yürürlüğe koymayacağım ve isminizi Vali Bey'e göndermeyeceğim” dedi.
Vali Bey'in tercih yetkisini bir okul müdürü nasıl engeller, işin o yönünü hiç mi hiç anlamadım...
Resmen beynim durdu o durumda...
Bunu yüzlerce kez yazmış olmama rağmen, dönemin Balıkesir Valisi tarafından hiçbir zaman “Hoca hanım hayırdır, sorun nedir?” diyerek Valilik Makamına davet edilmedim.
Bakanlık çalışmalarım ve katılmak durumunda olduğum çalıştaylarım sürekli sorun olarak gösterilip engellenmeye çalışıldı.
Sürekli, şahsıma yönelik olarak “Doktora yaptıysan bize faydası nedir? Kendin için yapmışsın!” gibi anlamsız, sığ ve vizyonsuz söylemler içinde bulundular.
SAYIN BİLAL ERDOĞAN;
MEB İDEALİST VE AKADEMİSYEN ÖĞRETMEN İSTEMİYOR Kİ
Sayın MEB'in 20 yıllık öğretmenlik hayatım boyunca hiçbir zaman idealist ve akademisyen öğretmen istediğine şahit olmadım...
Sürekli olarak ördek karga hikayesi gibi doktora yapmış öğretmenleri ne ördek olarak gördü, ne de karga…
Maalesef hep topal ördek olarak ortada bırakmayı tercih etti...
Doktoralı öğretmenlerinin başına torpilli, 3-5 yıllık öğretmenleri amir olarak atamayı hiç eksik etmedi...
Başöğretmenliği ise bir avuç doktoralı öğretmenine bir kalemde uygun görmek şöyle dursun, alan uzmanı olarak dünyanın tanıdığı bu personelini “bir de uzmanlığı hak etmeniz gerekiyor” diyerek bilimle asla bağdaşmayan bir tavır ortaya koydu…
SIRF BAŞARILI VE BAŞÖRTÜLÜYÜM DİYE DÖNEMİN BALIKESİR VALİSİ TARAFINDAN LİSEDEN KOVULDUM
İşte o gün bugündür Sayın Bilal Erdoğan, tamı tamına 30 yıldır idealist kimliğimle çift kanatlı bir akademisyen olmak için amansız mücadelemi sürdürüyorum.
Dile kolay, tam 30 yıldır amansız bir savaş ve mücadele içindeyim.
Ne için bu mücadelem?
İdealistlik için,
Akademik başarı için,
Bilim ve ilim için…
Bedelini çok ağır ödedim ve halen amirlerim bu bedeli şahsıma en ağır şekilde ödetmeyi hiç ihmal etmiyorlar.
Açık söylemek gerekirse torpil sisteminin 28 Şubat döneminden hiçbir farkı yok!
Zulüm, zulümdür…
Tek fark; başörtüm ile öğretmenlik yapabilmem.
Yoksa engel sistemi hiç değişmedi...
Sadece başörtüsünün serbest kalması ile de maalesef bilim ilerlemiyor.
İlimin ve bilimin önündeki tüm engelleri birer birer çöpe atmadıkça da asla ilerleyemeyecek…
Bu da acı bir gerçek olarak önümüzde apaçık duruyor...
30 YILIM ENGELLER VE MOBBİNG İLE, ÖMRÜM İSE MÜCADELE İLE GEÇTİ
Sayın Bilal Erdoğan, siz olsanız böyle bir sistem içinde idealist ve akademisyen öğretmen olur musunuz?
Birilerinin yaptığı gibi, kapağı devlet kapısına hazır atmışken torpil sisteminin içinde yer alıp amir ve yönetici pozisyonuna geçip idealistleri “saf” olmakla niteleyenler varken, neden ve ne için uğraşsın öğretmenler?
20 YIL BOYUNCA MEB'DE HİÇ DEĞER VE KIYMET GÖRMEDİM
Kısacası, Ankara’da dayım yok.
Kapitalist sistemin içinde olmayı reddettim.
İdealistçe liyakat için, akademik donanım için, bilim için önem ve değeri kim ne yapsın, kimin ne işine yarayacak ki?
Müdür beylerin tek derdi TÜBİTAK projelerinden okula para kalması...
Bilimsel bir tek çalışmaya katkı sağlamamış; bırakın ömrünün 30 yılını buna adamak, yurtdışında ülkemizi akademik alanda temsil etmek, “Tek başına otur, bir sunu hazırla” deseniz bunu yaptıracak insan arayacak bu kişiler için bilim hikaye, bilim laf salatası…
Sonra gelsin makamda yükselmeler...
KAPİTALİST SİSTEM İÇİNDE SALLA BAŞINI AL DEVLETTEN MAAŞINI
*Başkaları gibi sağı solu değiştirilmiş, göstermelik yüzlerce TÜBİTAK projesi yapmış olsaydım…
*Bilime ve bilimselliğe önem ve değer değil de Kapitalist sisteme değer ve önem vermiş olsaydım…
MÜDÜR BEYLER ŞAHSIMI ÖDÜLLERE BOĞARDI
Herkes şahsıma prenses muamelesi yapardı.
Veya dört yıllık lisans mezunu olarak kalsaydım…
Sayın MEB, eminim şahsıma çok daha fazla değer ve önem verirdi.
“Matematik dersini öğrenen öğrenir, öğrenmeyenden bana ne” diyerek toptancı anlayışla hareket eden bir öğretmen olsaydım, kısacası salla başını al Devletten maaşını yapmış olsaydım...
Hiç mobbing görmez, hatta çoktan yönetici olmuş olurdum.
Çünkü sınıfı yönetememekten dert yananlar şu an müdürlük makamında...
SAYIN BİLAL ERDOĞAN,
BU ANLATTIĞIM MEB SİSTEMİ İÇİNDE KİM İDEALİST ÖĞRETMEN OLMAK İSTER, KİM AKADEMİK KARİYER YAPMAK İSTER?
Sorun öğretmenlerde değil emin olun. MEB'in yöneticilikteki torpil sisteminde!
Sayın MEB torpil sisteminden gayet memnun, keyfi yerinde.
Yani makamı alan memnun, makamı veren memnun bir sistem mevcut MEB'de, ne yazık ki…
Kim, neden rahatını bozup mobbing görmek uğruna idealist ve akademisyen öğretmen olmak istesin ki?
Akademisyen isen çözüm basit: “Git üniversiteye”
İdealistsen git öteee…
Yönetici olmak istiyorsan torpilin nerede?
Bilim öğretmeni olursan TÜBİTAK projelerinden okula kaç lira kalacak?
Kadın öğretmensen yöneticilik hakkın hiç yok!
MEB'de tüm makamlar erkek egemenliği altında…
İnanmayan istatistiksel verilere baksın!
Müdür beylerin toplantıları köy kahvesinden farksız, komple hepsi erkek yöneticiler...
Bazen kadınların da olduğu toplantı fotoğrafları paylaşıyorlar sosyal medyadan son zamanlarda ama onların müdür mü öğretmen mi olduklarını bilen dahi yok, araştıran bulur, ben o kadarını söyleyeyim…
Maksat eleştirilerin önünü kesmek. Bu tarz gösterileri maksatlı yapılmış paylaşımlar olarak görüyorum şahsen.
TEK ÇÖZÜM MEB'DE TORPİL SİSTEMİNİ ÇÖPE ATMAK SAYIN BİLAL ERDOĞAN
Tabii bu kimin işine gelir? Şahsıma sorarsanız kimsenin işine gelmez.
O zaman idealist ve akademik öğretmenlik hayallerde kalmaya mahkum...
İdealist öğretmenlik bahane,
torpilli makamlar MEB’de şahane.
Gökten 3 elma düşmüş;
Biri makama torpilli gelene,
Diğeri idealistlik uğruna “saf” damgası yiyip yerinde sayana,
Sonuncusu da bendeniz elçinize…
İlki dışındaki herkese afiyet olsun!