Güher açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“İdrak ettiğimiz 20 Temmuz; ülkemizin son yüzyıllık tarihi açısından oldukça anlamlı bir tarihtir! Ülkemizin ve milletimizin milli benlik ruhunu yansıtan bu gün; küresel emperyalizmin dayatmalarına, ambargolara, katliamlara, sömürüye, işgale karşı bir direnişin; Şanlı Kıbrıs Barış Harekatı’nın yıldönümüdür. Kıbrıs Türk’üne yönelik insanlık dışı katliamlara son veren ve Ada'ya barış, güven ve huzuru getiren Kıbrıs Barış Harekâtı aynı zamanda milletimizin son 300 yılda (Millî Mücadele hâricinde) batılılara karşı kazandığı tek zafer olarak tarihe geçmiştir. Bu harekât ile ülkemiz adanın güneyinde bulunan Rum Kesiminin düşmanlık faaliyetleri ve Türk Varlığına son verme çabalarına karşı askeri müdahalede bulunarak; aziz milletimizin şahsiyetli duruşunu ortaya koymuştur.”
“Ülkemizin iç ve dış politika meselelerinde şahsiyetli ve ilkeli bir duruş sergilemek, aziz milletimizin tarih boyu gösterdiği bir duruş olduğu gibi Saadet Partimizin de en temel prensiplerinden biridir. Bu prensipler çerçevesinde, geçmişte hükümet ortağı olarak Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN hocamızın kararlılığı ve çabasıyla başlatılan Kıbrıs Barış Harekâtında, Milli Görüş hareketi olarak ortaya koyduğumuz kararlı duruşun, günümüz dış politikamızda da aynı kararlılıkla devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz.”
“Kıbrıs meselesi halen tam anlamıyla çözülmemiş; BM gibi yanlı kuruluşların ve devletlerin garantörlüğüne bırakılmıştır.”
“Hükümet ortağı olarak Milli Selamet Partimizin yani Millî Görüşün şahsiyetli dış politika prensibi, Kıbrıs’ta Türk halkının varlık ve egemenlik haklarını korumak adına aldığı kararlar ve izlediği politikalarla aslında milletimizin bağımsızlık ruhunu yansıtmıştır. O dönemki Hükümetin, Batı’nın ambargo tehditlerine rağmen Kıbrıs Türklerinin yanında durma ve haklarını savunma kararlılığı, şahsiyetli bir dış politika anlayışı ile ortaya konmuştur. Bugün de Türkiye'nin dış politikasında, adil ve kalıcı bir akla ihtiyaç vardır. Kıbrıs meselesi halen tam anlamıyla çözülmemiş; BM gibi yanlı kuruluşların ve devletlerin garantörlüğüne bırakılmıştır. Siyonizm’in büyük emellerinin olduğu Kıbrıs’ta Türkiye üstüne düşeni yapmalıdır. Batılı ülkelerin bu coğrafyaya hiçbir zaman kalıcı barış ve huzur getirmediğini ise bize Dünya tarihi göstermektedir. “
“Saadet Partisi, Kıbrıs meselesine ve şahsiyetli bir dış politikaya ne kadar önem verdiğini ortaya koymuştur”
“Saadet Partisi olarak aynı zamanda bugün kuruluşumuzun 23. Yıl dönümünü idrak ediyoruz. Şüphesiz partimizin kurucuları bu anlamlı günü seçerek aslında Saadet Partimizin Kıbrıs meselesine ve şahsiyetli bir dış politikaya ne kadar önem verdiğini ortaya koymuştur. Kutuplaştırıcı değil; kucaklayıcı, ayrıştırıcı değil; birleştirici, kuvveti değil; hakkı ve adaleti üstün tutan bir anlayışla halen siyasi mücadeleye devam eden partimiz dış politikada da şahsiyetli bir dış politika anlayışını benimsemiştir.
Bizler yarım asırlık bir siyasi hareket ve bugün 23 yıllık bir siyasi parti olarak diğer tüm meselelerde olduğu gibi Türkiye'nin dış politikasında da şahsiyetli bir duruş sergilemesi gerekliliğine inanıyor, bu prensiple geçmişte yaptığımız gibi ülkemizin tüm problemlerine çözüm getirebileceğimizi söylüyoruz. Ülkemizin egemenlik haklarını ve ulusal çıkarlarını korumak adına, yabancı üslerin ülkemizde bulunmaması dahil tüm konularda daha fazla kararlılık gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz.”
“Ancak en kahredici olan hükümetimizin bu husustaki kayıtsızlığı”
“Bugün bulunduğumuz coğrafyanın muhtelif bölgelerinde; Suriye’de, Batıya açılan kapımız olarak Yunanistan sınırında, Mavi Vatan Kıbrıs’ta, ülkemizde bulunan Yabancı Üslerde ve hatta Filistin gibi yakın coğrafyalarda şahsiyetli bir dış politikaya ihtiyacımızın olduğu görülmektedir. Şahsiyetli bir dış politika bugün toplumsal birçok probleme sebep olan Suriye ve Sığınmacı sorunu dahil tüm meselelerde U dönüşlerini barındırmayan bir duruşu beraberinde getirmektedir.
Tüm bunların yanında Kıbrıs Barış Harekatının ve Saadet Partimizin kuruluşunun yıldönümü olan bugün de maalesef bir tarafımız Filistin için atmakta, her gün gelen ölüm haberleri ile kahrolmaktayız.7 Ekim 2023 tarihinden bu yana katil İsrail rejimi Filistinli sivil halka yönelik şiddetli saldırılarına ara vermeksizin devam etmektedir. Mübarek Ramazan Ayında bile saldırılarına ara vermeyen İsrail, son verilere göre 40 bine yakın insanı katletmiş durumdadır. Ancak en kahredici olan İsrail’in bu saldırıları değil başta batılı devletler olmak üzere, Halkı Müslüman devletlerin yöneticilerinin, hükümetimizin bu hususta ki kayıtsızlığı; laftan öte hiçbir şey yapmayışıdır.”
“Şahsiyetli dış politika kurtuluş reçetesidir. Bunun gereği ise laf değil icraattır.”
“Şüphesiz Rusya-Ukrayna savaşına dikkatleri çeken ülkelerin, İsrail'in zulmüne göz yumması, Batı'nın alışıldık ikiyüzlü politik bir oyunudur. Bizler, bu çifte standarta evvelden beri aşinayız. Asıl üzücü olan hükümetimiz ve halkı Müslüman devletlerin yöneticilerinin kınamadan ve batıyı harekete geçmeye çağırmaktan başka bir somut adım atmayışıdır. En çok yardım yapan ülke yarışı yapan Müslüman devletler bilmelidir ki şahsiyetli bir duruş göstermedikleri müddetçe bu vahşet devam edecek; Filistin sonrası nihai hedef de kendileri olacaktır. Bir kez daha belirtmek isteriz ki; İsrail'in hedefi sadece Filistin değildir. İsrail kurulduğu günden bugüne tüm coğrafyayı kana bulamış, barışı ve huzuru her daim tehdit etmiştir. İsrailin kuzeyde Lübnan sınırına yaptığı sevkiyat ve İran’la yaşanan her türlü gerilim; nihai hedefin Türkiye olabileceğini de göstermektedir.
Bu sebeple hükümetimize sesleniyoruz! Bizim bütün politikalarımızı, ekonomiyi, diğer ülkelerle olan münasebetlerimizi, insan haklarına karşı tavrımızı çok net bir şekilde şahsiyetli bir duruşa ortaya koyma mecburiyetimiz vardır. Lafla peynir gemisi yürümez. Bizler ne kadar şatafatlı ifadeler kullansak da hala attığımız adımların neticesinin hesaplanmadığı açıktır. Şahsiyetli dış politika kurtuluş reçetesidir. Bunun gereği ise laf değil icraattır. Kıbrıs Barış Harekâtı bu icraatlerin sadece bir örneğidir. Bugün hem iç hem dış politikada Kıbrıs Barış Harekatının iradesine ihtiyacımız vardır. Erbakan hocamız bütün ambargo tehditlerine rağmen Başbakan vekili olarak Kıbrıs Barış Harekâtının başlatılma emrini nasıl verdiyse Gazze için gerekli somut adımlar hemen atılmalıdır. Gazze konusunda, Kıbrıs Barış Harekatı’nın ruhunu kuşanarak bütün dünyayı karşımıza alma uğruna Filistin için gereken yapılmalıdır.”
Bu düşüncelerle açıklamamızı sona erdirirken harekata katılan Kıbrıs Şehitlerimiz başta olmak üzere bu vatan uğruna hayatını kaybetmiş aziz Mehmetçiklerimizi rahmetle anıyorum. Filistin’de hayatını kaybeden mazlum kardeşlerimize Allahtan rahmet yaralılara acil şifalar diliyorum.”