Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, “Yüksek faiz nedeniyle finansman erişiminde sıkıntı yaşayan KOBİ’ler için özel kredi destek mekanizmaları acilen devreye alınmalıdır. Düşük faizli, uzun vadeli kredilerin devreye girmesi, sanayicilerimizin üretime devam edebilmesi ve büyümenin sürdürülebilmesi açısından şarttır" dedi.
ASO Eylül ayı meclis toplantısı gerçekleştirildi. Güncel ekonomik gelişmelerin değerlendirildiği toplantıda bir konuşma yapan Ardıç, enflasyonun en önemli gündem maddeleri olduğunu işaret ederek, enflasyonun arzu ettikleri hızda düşmediğini dile getirdi. Enflasyonun temmuz ayında yılık bazda düştüğünü, aylık bazda ise bir ivmelenmenin ortaya çıktığını kaydeden Ardıç, “Ağustos’ta baz etkisiyle fiyatların artış hızı azalsa da alım gücünde ciddi tahribat yaşanmaya devam ediyor” dedi. Büyüme rakamlarının enflasyonda düşüşün devam edeceği sinyalini verdiğini aktaran Ardıç, “Ancak ekonominin yavaşlaması her zaman enflasyonun düşeceği anlamına gelmediği gibi stagflasyon riski de söz konusu. Önemli olan son iki ayda baz etkisi nedeniyle düşüş eğilimi gösteren enflasyonun, bu etkinin ortadan kalkmasından sonra nasıl bir seyir izleyeceği. Umarım hem yüksek enflasyon hem de düşük büyüme, yani stagflasyon riskiyle karşı karşıya kalmayız” diye konuştu.
"Enflasyonla mücadele için uzun bir süredir yüksek faiz ortamında büyük fedakarlıkta bulunuyoruz"
Ardıç, yüksek faizden en büyük zararı sanayicilerin gördüğünü söyleyerek, “Amerika Merkez Bankası FED’in 50 baz puanlık faiz indiriminin ardından ülkemizde de faiz indirimi beklentileri daha çok konuşulmaya başlandı. Merkez Bankamız politika faizinde değişiklik yapmadı ve yüzde 50’de sabit tuttu. Yapılan açıklamada aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin bir değişim sergilemediği ifade edildi. Enflasyonla mücadele için biz sanayiciler uzun bir süredir yüksek faiz ortamında büyük fedakârlıkta bulunuyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki erken bir faiz indirimi, bugüne kadar ödediğimiz bedellerin boşa gitmesi anlamına gelecektir. Bu konuda tek karar verici mercii olan Merkez Bankamızın alacağı kararlara güvenimizin tam olduğunu vurgulamak istiyorum” ifadelerine yer verdi.
“Enflasyon direncini kırmak için kamunun tasarrufu şart”
Mevcut durumda tek başına para politikası ile enflasyonun direncini kırmanın mümkün görünmediğini savunan Ardıç, enflasyonla etkin mücadele için maliye ve gelirler politikasının güçlü desteği gerektiğini kaydetti. Ardıç, kamuda insan kaynağı, yeni yatırımlar, cari harcamalar gibi konularda daha nitelikli çalışmalarla tasarruf eğilimini devam ettirmesi gerektiğini vurgulayarak, “Enflasyon direncini kırmak için kamunun tasarrufu şart” dedi. Ardıç şu ifadelere yer verdi:
“Sıkı maliye politikası, sadece yüksek enflasyon dönemlerinde değil, makro istikrarın sağlandığı dönemlerde de yürütülmelidir. Kamu desteğinin sınırlı kaldığı bir enflasyonla mücadele politikası, faizlerin uzun süre yüksek kalmasına ve ekonomimizin daha fazla tahribata uğramasına neden olacaktır. Nitekim Merkez Bankası tarafından yapılan ‘Dezenflasyonun en verimli biçimde ilerlemesi için maliye politikasından gelecek güçlü bir desteği önemsiyoruz’ açıklaması da görüşümüzü teyit ediyor.”
Ardıç, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın mayıs ayında Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketini açıkladığını ve geçen 4 aylık sürede elde edilen sonuçların ve ne kadarlık bir tasarruf sağlandığının kamuoyuna duyurulmasının devlet kurumlarının da enflasyonla mücadelede etkin ve kararlı olduğunu göstermesi açısından önemli olacağını da belirtti.
“Enflasyon fırsatçılarına da gün doğuyor”
Ardıç, enflasyon beklenti anketi sonuçlarına değinerek, “Beklenti anketlerine göre 12 ay sonrası için piyasa katılımcıları yüzde 27,5, reel sektör yüzde 53,8, hane halkı ise yüzde 73,1 enflasyon öngörüyor. Bu farklılaşma fiyatlama davranışlarını bozarken, enflasyon fırsatçılarına da gün doğuyor, gerekenden fazla fiyat artışı yapılıyor ve ortaya, enflasyon fırsatçılığı durumu çıkıyor” açıklamasında bulundu.
“Büyümenin enflasyonda kalıcı düşüş için reel sektörün güçlü kalması gerekiyor”
Büyüme rakamlarına da değinen Ardıç, “Bildiğiniz üzere ikinci çeyrekte ekonomimiz yüzde 2,5 büyüdü. Ancak sanayi diğer sektörlerden negatif ayrıştı ve maalesef yüzde 1,8 daraldı. Doğal olarak bu durum, ekonominin istihdam ve katma değer yaratabilmesi açısından önemli bir risk unsuru olarak karşımızda duruyor. Büyümenin refah seviyesi üzerine yansıması ve özellikle de enflasyonda kalıcı düşüş için reel sektörün güçlü kalması gerektiğinin altını çizmek isterim” şeklinde konuştu.
“Finansman erişiminde sıkıntı yaşayan KOBİ’ler için özel kredi destek mekanizmaları devreye alınmalı”
Ardıç, KOBİ’lerin yüksek faiz nedeniyle finansman erişiminde ve kullanımında sıkıntı yaşadıklarını da sözlerine ekleyerek, “Yüksek faiz nedeniyle finansman erişiminde sıkıntı yaşayan KOBİ’ler için özel kredi destek mekanizmaları acilen devreye alınmalıdır. Düşük faizli, uzun vadeli kredilerin devreye girmesi, sanayicilerimizin üretime devam edebilmesi ve büyümenin sürdürülebilmesi açısından şarttır. Dış ticaret açığımız gerilerken, son iki aydır cari fazla veriyoruz. Dış açıkların gerilemesi olumlu bir gelişmedir. Fakat bu gerilemede sanayi üretiminin daralmasının payı büyüktür” değerlendirmesinde bulundu.
Ardıç, TL’nin değerlendiği dönemlerde dış ticaret açığının ve cari açığın artması gerektiğinin altını çizerek, verilere bakıldığında dış ticaret açığının ve cari açığın azaldığını gözlemlediklerini ifade etti.
İhracattaki artışın önceki dönemlere göre sınırlı kaldığına da değinen Ardıç, ithalatta da kayda değer bir düşüşün söz konusu olduğunu ve bu durumun dış ticaret dengesine ve cari açığa doğal olarak olumlu yansıdığına işaret etti.
Ardıç, üretimin arttığında dış açığın yükseldiğini, üretimin zayıfladığında ise dış açığın azaldığını söyleyerek, bu olgunun Türkiye’deki üretimin ve dış ticaretin temel sorunu olduğunu da vurguladı.