Başbakanlık açıklıyor:
Türkiye’de yatırım yapmak için 10 neden…
Sıralıyor…
1-Başarılı ekonomi, 2- Nüfus, 3- Nitelikli ve rekabetçi iş gücü, 4- Liberal ve yeniliklere açık bir yatırım ortamı, 5- Altyapı, 6- Merkezi konum, 7- Avrupa’nın enerji koridoru ve terminali, 8- Düşük vergiler ve teşvik olanakları, 9- AB ile 1996’dan bu yana Gümrük Birliği, 10- Büyük iç pazar.
Uzun yıllardır yabancı yatırımcıları topraklarımıza çekmek için iktidarların vermedikleri taviz yok.
Ancak montaj sanayi dışında istihdam yaratacak, üretim ile katkı koyacak yatırımcıları ülkemize çekebilmiş değiliz.
Ülkemize yatırım yapanlar ise “yükte hafif pahada ağır” olanları alıp kaçanların anlayışı ile hareket ediyorlar. Kalıcı yatırım yerine var olan tesisleri yok pahasına alıp kısa sürede yüksek rant sağlama peşinde olanlar.
Neredeyse yerli marketler zinciri kalmadı kentlerimizde…
Haberleşmeden, enerjiye kadar bakın şirketlere, neredeyse tamamı yabancı kökenli…
Bankalar da öyle…
***
Peki tarım açısından, hayvancılık açısından dünyayı doyuracak toprak zenginliğine sahip ülkemizde niçin hala açlık ve yoksulluktan söz ediyoruz?
Çalışacak nitelikte, okullar bitirmiş diplomalı mühendise, öğretmene, eczacıya… Sayıları onbinlerle ifade edilen üniversite mezununa iş bulamıyoruz.
“Türkiye’nin yeni yatırımlarla işsizliği sonlandırmaya yönelik çabalar içinde olması gerekir” diye niçin düşünmüyoruz?
2002 yılında iktidara gelen AKP, 300 bin olan yeşil kartlı insan sayısını 12 yıl içinde 11 milyon sınırına taşıdıysa; bu yatırımsızlığın, işsizliğin insanlarımızı sürüklediği noktadır.
Açlık ve sefalet içinde sürüklediklerini kendilerine bir topan ekmek karşılığı bağlamak isteyenlerin iktidarı çözümsüzlük ürettiği gibi sürekli kavga, gerginlik, baskı ve terör üretmektedir.
***
Bu iktidarın gündeminde yatırımlar, işsizliği önleme, gençlerimize güvenceli ve geleceği olan bir ülke yaratmayı düşünmek yerine beyinlerini baskı ve terör üretmeye çalıştırmak olursa sonuç bu olur.
Türkiye’nin tepesinde yıllardır gerginlik, yıllardır şiddet ve kavga üretilmektedir.
İktidar, medyanın bir kısmını arkasına alarak bir kısmını geçmişte tepelemiştir.
İktidara yarenlik yaparak gazeteciler cezaevine atılırken Recep Tayyip Erdoğan’ı manşetlerinden alkışlayanlar, tutuklanan gazeteciler için, “Onlar gazetecilik faaliyetinden mi tutuklandı acaba” diye soru işareti açanlar, polisten önce fezleke, savcılardan önce iddianame hazırlayanlar bugün “Hukuk kalmadı”, “Özgür basın susturulamaz” diye feryat etmektedir.
O dönemde de gazetecilerin özgürlüğü için mücadeleden bizleri yaftalayanlar bugün sıranın kendilerine geldiğini görünce ve bizim onların yanında açıkça saf tuttuğumuzu görünce geçmişte yaptıklarının yanlış olduğundan söz etmektedir.
Biz düşüncesine katılmadığımız insanların da düşüncelerini özgürce söylemelerinden yanayız.
Dün de öyleydi, bugün de öyle…
Bugünlerde cumhurbaşkanına, başbakana yaranmak için gözaltına alınanları peşinen suçlu ilan etmeye çalışan yalaka gazetecilere de buradan seslenmek ve dikkatlerini çekmek isterim.
Ekrem Dumanlı, başbakanlığı döneminde tam 21 kez Başbakan’ın uçağına binmiş, siz kaç kere bindiniz?
Sizin de uçaktan ineceğiniz günler yakın olmasın?